Yazıma lafı dolandırmada Atatürk‘ün “merhametli uyutmak” şöyle dursun, O‘nun ne kadar güçlü bir “merhamet” duygusuna sahip bir hayvansever olduğunu hatırlatmakla başlamak istiyorum.
Atatürk‘ün yakın arkadaşı Süleyman Asaf İbay anılarında Mustafa Kemal‘in “hayvan sevgisini” şöyle anlatmıştır:
Kararları ne kadar kesin ve iradesi ne kadar kuvvetli ise his tarafı da o kadar zengindi. Milli mücadeleden sonra bir gece, çok sevdiği bir tayın ruama yakalanışını anlattı. Veterinerler yanına yaklaşmasını men etmişler ve öldürmek mecburiyetinde kalacaklarını bildirmişler. Nihayet o kadar ısrar etmiş ki eldiven giyerek tayı okşamasına izin verilmiş. Zavallı hayvanı okşarken gözyaşını tutamadığını söyleyen Gazi: “Çocuğum olmadığında hikmet ve isabet varmış, eğer bir evlat kaybetmek felaketine uğrasaydım, kalbim elem ve kedere dayanamazdı” demiş.
Atatürk‘ün kuşları da çok sevdiğini, güvercinlerinin olmasından, onların uçuşlarını büyük bir hazla izleyişinden anlayabiliriz.
Atatürk, Bulgaristan Ataşe militerliğinden dönüşünde, “Alp” adını verdiği güzel bir köpek getirmişti ve Çanakkale savaşlarında da yanında bulundurmuştu. Alp, sabahları Atatürk‘ün uyanış saatlerini ezberlemiş, bazen Atatürk kalkması gerektiği zamanda kalkmayıp uyuduğunda, Alp endişelenir ve üstüne çıkıp nefesini kontrol ederdi. Kurtuluş Savaşı sırasında ise bir Yunan komutanın ortada kalan “Alber” adında bir av köpeğini sahiplenmişti.
Ancak Mustafa Kemal‘in yaşamındaki en önemli hayvan, hiç şüphesiz şüphesiz “Foks” adındaki köpeğidir.
Yeri gelmişken Foks‘la ilgili şöyle bir anı hatırlatmak istiyorum:
Atatürk, Foks‘un ne yiyip ne içtiğinden, ne zaman çiftleşeceğine kadar her şeyiyle yakından ilgilenirdi.
Ama gün gelir yolları Foks‘la ayrılır. Köşke ikinci bir köpek gelmesini kıskanan Foks, bir gün kendisini kaldırmak isteyen Atatürk‘ün elini ısırır. Ancak (yaşamı boyunca hayvanların öldürülmesine karşı çıkan, başıboş kedi ve köpeklerin Hayvansever Derneği aracılığıyla sahip edinmelerini sağlayan) Gazi, Foks‘un davranışına hiç sinirlenmemiş, eli pansuman edilirken şöyle demiştir: “Fenalık yapmak için ısırmadı.”
Foks‘un ölümüne çok üzülen Atatürk‘ün günlerce yüzü gülmez olur. Artık Foks‘un konusu her açıldığında gözleri acıyla dolardı.
Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Atatürk, her zaman hayvanlara özel ilgi göstermiş, bazılarına sahiplenerek özel olarak bakımları ile ilgilenmişti. Bunlardan “Alp” daha sonrasında “Alber” ve birçok kaynakta yer alan “Foks” adındaki köpekleri Atatürk‘ün yanında sadık dostları olarak tarihe geçmiştir.
Ayrıca Atatürk’ün hayvan sevgisini söylemiş olduğu şu sözleri ile pekiştirmek isterim:
- ”Köpek bile ‘insan’ denen mahluktan çok daha temiz, çok daha asildir.”
- ”Şaşırıyorum şu tavuk, hindi, koyun kesenlere, kasaplara, nasıl o bıçağı alıp da canlı canlı bir yaratığı kesip öldürüyorlar. Bayağı yürek isteyen bir .”
Yukarıdaki Ataürk‘ün “hayvan sevgisi” örneğinden sonra bugün sokak hayvanlarını “merhametli uyutmak” adı altında yok etmek isteyenlere şunları vurgulamak istiyorum:
- Köpekler gasp yapmaz
- Köpekler ülkelerini bırakıp kaçmazlar
- Köpekler sığındıkları evde ev sahibine saldırmazlar
- Köpekler köpek kaçakçılığı yapmazlar
- Köpekler zimmete para geçirmezler
- Köpekler uyuşturucu satmazlar
- Köpekler organ satmazlar
Konunun özüne gelecek olursak, görüyoruz ki adaletin isimde kaldığı topraklarda tuz bile kurtlanır!
Kedileri, köpekleri, hayvanları ve hatta ağaçları, çiçekleri, böcekleri sevmek zorunda değilsiniz.
Ancak her canlının yaşam hakkına “saygı göstermek” zorundasınız!
“Adalet“; hayatın bütününü oluşturan tüm canlıları koruduğu sürece isminin hakkını verir.
Aksi takdirde çürür ve zararlı bir uygulama haline gelir.
Türkiye Cumhuriyeti‘nin sokaklarına “insanlar(!)” tarafından terk edilmiş köpeklerin kısırlaştırılması, sahiplenilme ve çoğaltılma koşullarının düzenlenmesi, sıkı kontrolü kadar basit bir çözüm varken, bu canlıları “merhametli uyutmak” adı altında merhametsizce katletmek apaçık bir “insanlık suçudur!”
Ülkemiz ne yazık ki ruhu kötülükle dolu “iki ayaklıların” işgali altındadır.
Kadın gibi, çocuk gibi, hayvan gibi, ağaç gibi, “vatan, millet, bayrak” gibi kutsal değerler önemsizleştirilmiştir.
Oysa ülkenin en önemli sorunlarının başında sokaklara terk edilmiş sahipsiz köpekler değil, ülkemizi işgal eden ‘sığınmacı’ görünümlü “istilacılar” gelmektedir
Diğer yanda görmezden gelemeyeceğimiz diğer bir başlığa dikkat çekmek isterim:
TRT, “İletişim Başkanlığı, başıboş sokak köpekleri ile ilgili kamuoyu araştırması yaptı. Katılımcıların %83,6’sı başıboş sokak köpeklerini sorun olarak görüyor.” şeklinde bir sonucu TRT ekranlarında yayınladı.
Sizlere sormak istiyorum, bu sonucun inandırıcılığı yüzde kaçtır?
Başka sorum yok.
Hüseyin Cemil Meriç‘in anlamlı bir sözü ile yazımı noktalamak istiyorum: “Çıkar konuşunca vicdan susar.”
Yol arkadaşım, değerli eşim Mehmet Murat Tan‘ın anısına özlemle, sevgiyle, saygıyla…
askimtan@yahoo.com