Yaşadığımız son günlerde ülkemizde ve tüm dünyada hepimizin fark ettiği bir konu var. Hep beraber toplumsal öfkenin yoğun olarak yükselişine tanık olmaktayız.
Kişisel ya da toplumsal olsun; her türden öfkenin kendine ait sebepleri vardır. Bir şeyler olur ve insanlar olarak fikirlerimizi belirtiriz; kabul ederiz ya da etmeyiz. Buna hakkımız var elbette.
Ancak yaşadığımız olaylara farkındalık dediğimiz; kişinin kendini bilmesi gibi; bizim Anadolu kültürümüzün de öz alanından bakmak üzere buradayız. Bu sebeple, toplumsal ve küresel anlamda yaşanılan stres yoğunluğu; ve öfke katsayısının artışına farklı bir açıdan bakmaya, ve sizlere açmaya çalışacağım bu yazımla birlikte.
Evet çevremizde kadınlar, erkekler, sözleşmeler; ekonominin çalkalanması, yükselen fiyatlar, doğal afetler ve bunun gibi bir çok olay var şu anda. Öyle ki, sorunlar adeta havada uçuşuyor. Yaşadıklarımız ve gündem öyle bir hal almış ki; olayların neresinden tutacağımızı şaşırdığımız bir çağda yaşadığımızı kolaylıkla söyleyebiliriz.
İşte böyle bir ortamda ve tüm dünyada deneyimlediğimiz Kovid süreci ile birlikte; yaşananlar yeterince yüklü iken; bizler de özel hayatlarımızda gün be gün daha fazla stresin, öfkenin içerisine doğru yuvarlanıyoruz. Hem batısı hem doğusuyla beraber tüm bir dünya olarak. Hani bugünlerde aklımıza bile gelmeyen tekerlemeler var ya… İşte bizler de tıngır mıngır yuvarlanıyoruz yeni teknoloji dünyasının, yeni geleceğin içine doğru.
Hiç bir fikrimizi sormadan ilerleyen yoğun gündem akıp giderken, benim de kendi adıma hissettiklerim bunlar oldu. Kendi özel yaşamımda yarattığım bana ait özel mutluluk alanımda olmak bile sanki bir suçtu. Mutluluk belki de hiç bir zaman, gerçek anlamıyla kabul edilen bir kavram olmadı insanlık için. Trajedi, mutsuzluk sevgisizlik hep daha çok işlenen ve beslenen konular oldu diye düşünüyorum.
Baharın ilk gününü kutladığımız 21 Mart Pazar günü gerçekleştirdiğimiz, Sıfırlanmak adlı atölyemizin konusu da buydu. Hepimizin mutluluğu hak ettiği gerçeğini, anlamak, fark etmek üzerine bir kişisel gelişim çalışması çerçevesinde buluştuk böylece.
Bizler kendimizi hatırlayarak ilerlememiz gereken bir noktadayız. Hem de tarihin, yaşamımızın hiç bir döneminde olmadığı kadar, bunun farkında olmamız gerektiğini düşünüyorum. Ve hayata daha uyanık bir şekilde bakmanın yollarını bulmalıyız.
Pozitif bir algıya odaklanmak, sanki bundan böyle yaşamda kalabilmek adına daha büyük bir önem taşıyacak gibi görünüyor. Dünya öyle bir karışıklığın ortasında ki, bizler de bireysel anlamda, basit yaşam becerilerimizi geliştirmeye odaklanmalıyız,
Evet şu an yaşadığımız dünyada; bir çok şeyden feragat etmiş durumdayız. Bir çoğumuzun öyle ya da böyle; özel hayatlarımızda aşmamız gereken engeller varken, dış dünyadan bize sürekli olarak akan olaylar bombardımanı hayatımızı hiç de kolaylaştırmıyor.
İşte burada yine içsel anlamda kendimizi bulabilmek adına, şu sorunun cevabını bulmaya çalışacağız.
Dışarıda bunca mutsuzluk varken, biz nasıl mutlu olacağız? Mutluluk dediğimiz güzelliği bulmak ve devam ettirmek için neler yapacağız?
Mutluluktan bahsedince de; bu öyle büyük bir konu ki! Biz onu küçük bir noktasından ele alacağız. Bilincimizi yükseltirken, koşarak değil de adım adım ilerlememiz önemli.
Evet bizleri mutsuz eden o kadar çok konu var ki! Sahne olarak yanıp yıkılan bir dünya ve bizler öylece bakıp duran insanlar. Tıpkı rönesans resimleri ya da canlandırılan kıyamet tabloları gibi. İşte bu noktada kendi gücünü eline alabilenler bir adım önde olabilecek. İnancın da bizlere verdiği büyük destekle birlikte, yaşamımızı farkındalıkla sürdürdükçe, insanlığımızı koruyabileceğiz.
Kısacası tüm dünya bir karmaşada olsa da,
bizler özgür seçimimizi devreye sokarak
kendi özel alanımızda mutlu olma hakkımızı seçebiliriz.
Peki mutluluğu hissettiğimizde, duyarsız bir insan mı olacağız? Aslında tam tersi olarak, duyarlı bireyler olabilmek için; öncelikle iç dünyamızda kendimizi mutlu edebilecek değerlerle ilgilenmemiz gerekiyor. İnanç ve maneviyatın da burada önemi çok büyük.
Kendi özel yaşamlarımızda mutlu olmaya, gülmeye, güzel sohbetlerde buluşmaya daha çok özen göstermeliyiz. Dünyada yaşanan bunca sorun varken, biz yine de sevgiye, güzelliğe, iyiliğe odaklanmayı her daim hatırlayalım derim.
Tıpkı haftasonu Sıfırlanmak çalışmamızda konuştuğumuz gibi, özel alanlarımızda otuz saniyelik bir mutluluğu dahi fark edebiliyorsak; böyle bir çağda çok şanslı insanlar olduğumuzu söyleyebilirim.
Çünkü mutlu olmak bizim en doğal hakkımız. Ve bunu fark ederek, mutluluğun içten geldiğini hissetmek, korumak şu yaşadığımız yeni dünya içerisinde son derece önemli.
sibelbugdayci@gmail.com