Şu başlığı atmak dahi kanattı yüreğimi!!!
Korkmadan konuşamamak nedir ya???
Yanlışa YANLIŞ diyememek, konuşamamak, anlatamamak, yazamamak…
Biz ne ara gelmişiz bu hale, nasıl tepki verememişiz, nasıl razı gelmişiz susturulmalara???
Gerçi ben hep konuşanlardan oldum, sürekli konuştum, anlattım, yazdım da kimsenin umurunda olmadı. Şimdi konuşmak isteyenlerden mikrofonlar kameralar kaçırılıyor, haykıranların hemen kolundan çekiliyor ve tüm dünya bu halimizi izliyor.
Bugün tüm yakınlarını Antakya’da kaybeden arkadaşımla konuştum, günlerdir orada ve yakınlarına karşı son görevini yerine getirmek için ölülerini bulmaya çalışıyor.
Bu nasıl bir acıdır!!!
Tarifi yok!!!
Arkadaşım şahit olduğu, yaşadığı, karşılaştığı aptallıkları anlattı, hata demiyorum, yanlışlık demiyorum APTALLIKLARI anlattı.
Cep telefonlarını alamadan çıkan veya şarjı bitenler veya orada zaten vericiler çalışmadığından kimse kimseyle iletişim kuramamış.
Diyor ki; biz nerede gıda dağıtılıyor, nerede çorba var, nerede çadır kuruyorlar nasıl bilelim. Hepimiz kendi yıkıntılarımızın başında ölülerimizi bulmak için bekliyorduk. İlk iki gün öyle bir kaos vardı ki, gıda ve giysi dağıtımından tut, nerede barınacağımıza kadar hiçbir şey bilmiyorduk Kim ne yapacağını bilmiyordu, ölüsünü bulan da nasıl ve nereye gömeceğini bilmiyordu.
Sahi, bu hiç mi planlanmadı?
Deprem bölgesindeyiz, insanlar nerede toplanacak, mutfaklar çadırlar nerelere kurulacak hiç mi konuşulmadı bu ülkede?
GELELİM İSTANBUL’A
Deprem iyice yanı başımızda, bu kadar halk, sağ kalanlar nerede toplanacak?
Şehirde boş yer yok!
Hiçbir şey planlanmadı, tam bir kaos ortamına düşeceğiz.
15 yıl boyunca siyasetin her basamağında bulundum, sahada halkla iç içe oldum senelerce.
Ve artık emin oldum ki; bir baltaya sap olamayan kim varsa siyaset ve yalakalık sayesinde makamlara gelmiş koltuklara oturmuş.
Kültür yok, kibir çok!
Eğitim yok, her şeyi bilirim pozları çok!
Akıl yok, aptallık çok!
Zeka yok, özgüven çok!
Makam koltuklarını bir şekilde kapmış ve o koltukta yıllarca boş boş oturmuş olanlar sayesinde on binlerce insan perişan oldu.
Bu kibirli çok bildiğini zannedenler yüzünden tüm ülkemin geleceği karanlığa gömülmek üzere…
Şu İSTANBUL depremine hazırlanın artık, kimse kimseyi beklemesin, vakit kalmadı…
Size küçük bir not ekleyeyim; Cumhurbaşkanlığı sistemine geri dönmek zorundayız ve CUMHURBAŞKANINI da halk seçemez!
Eskiden Cumhurbaşkanı, önüne gelen kararları tüm halkın ve ülkenin faydasına ise onaylıyordu, değilse geri gönderiyordu. Cumhurbaşkanı dengeydi aslında!
Bu denge bozulduğu günden beri ülkenin başına gelmeyen felaket kalmadı.
İlahi sistem uyarıyor sürekli bizi, henüz kimse anlamadı.
Şimdilik Kartal adliyesi kadar yazayım, durum daha da kötüye giderse Silivri’lik yazmaya başlarım.