Günlerdir hep aynı şeyi söylüyorum, içerden ve dışardan büyük ihanetleri yaşıyoruz, büyük yalanları alkışlıyoruz, resmen zihnimizle alay ediyorlar, eğleniyorlar sanki…
Din iman Kuran şeriat söylemleriyle şekilden şekle giriyorlar, halka nutuk çekiyorlar fakat para için tüm Kuran emirlerini görmezden geliyorlar.
Etrafınıza bir baksanıza hangi muhafazakâr parayı bulunca çocuğunu okusun diye Arabistan’a İran’a gönderdi. O kadar din iman söylemine rağmen hepsi çocuklarını Amerika’ya ya da Avrupa’ya gönderiyor.
Hangi muhafazakâr çocuğu Arapça öğrensin diye uğraşıyor, hepsi İngilizce Fransızca öğrensin diye uğraşıyor.
Hangi muhafazakâr çocuğunu Fransızca öğrensin diye Fransızların sömürgesi olan Müslüman ülkelere gönderiyor, hiç birisi göndermiyor.
Hangi muhafazakâr, Filistin diye haykırırken Mercedes arabasını boykot ediyor, Mercedes firması İsrail savunması için para yardımında bulunmuş, bunu bile bile Mercedeslerinden vazgeçen kaç din kardeşi var?
Kaç zengin muhafazakâr, gidip Ürdün Kuveyt ya da diğer Arap ülkelerinden ev villa arsa aldı, hiçbiri almadı hepsi Avrupa ve Amerika’ya yatırdı parasını.
Kaç muhafazakâr Arap vatandaşlığı alayım diye uğraştı?
Şeriat şeriat diye kendilerini paralayanlar neden ilk fırsatta Avrupa’ya gidiyor da şeriatın olduğu bir Müslüman ülkeye gitmiyor yaşamak için?
İsrail ürünü diye Ariel çamaşır deterjanlarını sağa sola döken din kardeşlere haber verin, Mersin limanından her gün İsrail Hayfa limanına gemilerle malzeme gönderiyoruz, ekranlarda da Filistin için ağlıyoruz ama arka planda ticaret yapıyor iki ülke sonuçta.
Türkiye, Filistin için yas ilan edip cumhuriyetimizin 100. Yıl kutlamalarını iptal ederken Arabistan aynı tarihte dünyanın en büyük müzik festivalini düzenledi, Filistin onların din kardeşi değil miydi?
Türkiye’de Starbucks’ da kahve içenlerin İsrail’i destekliyor diye kahvelerini alıp döken çoook delikanlı din kardeşlerim, yüreğiniz yiyorsa Kâbe’nin tam karşısındaki Starbucks’a da aynısını yapsanıza, onlar da din kardeşleri değil mi?
Bir de gidip tam Kâbe’nin karşısına Starbucks açmışlar, tövbe haşaaaaaa…
İranlı Molla Ayetullah Ahmed İrvani’ni kızı başı açık bir gelinlikle Amerika’da evleniyor.
Filistin eski lideri Arafat’ın kızı aşırı zengin bir yaşamı Londra’da sürdürüyor.
Hamas lideri Halici Meşal’in servetinin 5 Milyar Dolar olduğunu FORBES dergisi yazıyor, ama bizim saf din kardeşlerimiz Starbucks’da kahve dökerek tepki gösteriyor.
Biraz haber okuyun din kardeşlerim, biraz haber okuyun!
IQ’nuzu geliştirin, masum vatandaşın kahvesini dökmeyle çözülmüyor bu işler, sahnenin arkasında dönen ihanetlere bakın!
Şimdi asıl soruyu sorayım, Mustafa Kemal Atatürk’ün hiç mi akrabası yoktu?
Hangi akrabasını devlet kurumuna yerleştirdi?
Hiç kimseyi…
Gece gündüz Mustafa Kemal’e sayıp söven din kardeşim, Mustafa Kemal Atatürk’ün bir tane işe soktuğu akrabasını bulsana?
Oysa günümüzdeki muhafazakâr din kardeşlerimizin soy sop tüm sülalesi devlet kurumlarındalar, liyakatsiz bir şekilde müdürlük yöneticilik koltuklarını da kendilerine hak görüyorlar. Sonra Mustafa Kemal’e sövüyorlar…
Şu yukarıda sorduğum bütün soruların cevabını bulduğunuz gün yanlış yolda olduğunuzu anlayacaksınız da bununla yüzleşecek yürek var mı?
Var mı verecek cevabınız?
Yoksa yeter!
Gerçek inançlı Müslümanlar olarak sıkıldık sizlerden, şovlarınızdan gösterilerinizden!
Bu nedenle karşıma çıkıp din iman şeriat diyenlere vereceğim cevap artık “Hadi lan oradan!”
97 yıl öncesinden bizleri uyaran Mustafa Kemal Atatürk’e sonsuz saygılarımla…
“Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.
Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti’ni kurtarmaktır!”
(1927 Mustafa Kemal Atatürk)