Fatih Sultan Mehmet ile ilgili kitabımı yazarken Balkanlara yaptığı fetihler dikkatimi çekmişti. Belgrat hariç bütün Sırbistan fethedildi, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Eflak-Boğdan, Mora Yarımadası fethedildi o dönemde.
Kazıklı Voyvoda
Balkanlarda birçok yere gittim gördüm gezdim. Özellikle Romanya bölgesini görmek istiyordum fakat hiç kısmet olmamıştı. Eski Eflak Boğdan, günümüzdeki adıyla Romanya’nın en ünlü ismi Kont Drakula ya da Kazıklı Voyvoda, Fatih Sultan Mehmet’in kardeşi gibiydi, birlikte büyümüşlerdi fakat sonra Eflak Prensi Vlad Dracula, Eflak Voyvodası olarak ülkesine gönderildikten sonra Osmanlı’ya karşı korkunç bir öfke kustu. Osmanlı sarayından gelen elçilerin başlarına sarıklarını çıkarmadılar diye sarıklarını çiviledi. Birçoğunu kazıklara oturttu. O kadar ileri gitmişti ki, onu yakalamaya gelen yeniçeriler, kilometrelerce uzunlukta kazıklara oturtulmuş insanları görünce fenalaşmışlardı.
Kazıklı Voyvoda sonunda öldürüldü ama yaptıkları dilden dile günümüze dek geldi. Yazar Bram Stoker tarafından 1897 tarihinde yazılan Dracula romanında, yaptığı zalimlikleriyle Drakulaya dönüşen Vlat karakterini yazınca günümüzde herkes tarafından tanındı. Romanya Transilvanya bölgesinde yaşayan Voyvoda’nın şatosu, günümüzde meraklı gezginler tarafından ziyaret edilir oldu.
Bükreş
Ve hep görmek istediğim Bükreş’e sonunda yolum düştü. Bulgaristan’dan Bükreş’e dek yerleşim yerleri dahi karakter değiştirdi. Bulgaristan bölgesinde halkın fakirliği konutların bakımsızlığından anlaşılıyor. Fakat 1 Bulgar Leva bizim 19 TL’ye eşit. Paramız Bulgarlar karşısında dahi değersiz. 1 Romanya Lei bizim 7.50 TL’ye eşit. Paramız sefil olmuş diye içim acıdı. Romanya Bulgaristan benim canım ülkemden daha gelişmiş değil, aksine oldukça gerideler gördüğüm kadarıyla fakat paralarının Türk lirası karşısında daha değerli olması içimi acıttı. Buna rağmen yeme ve içme bizim ülkemizden ucuzdu.
Bu Nasıl Oluyor…
Romanya Bükreş, Çavuşesku döneminde binaları yolları parklarıyla oldukça güzel bir şehir inşa edilmiş. Kendisine bin odalı saray da yaptırmış bütün bakanlıkları oraya toplamak için. Yollar inanılmaz geniş ve ferahtı. Her taraf ağaçlarla süslenmiş, yeşil şehir içinde dahi korunmuş. Bükreş, kültür ve sanat başkenti olma yolunda ilerliyor gördüğüm kadarıyla. 2.5 milyon nüfuslu Bükreş derli toplu harika bir başkentti.
Atatürk İle Karşılaşınca…
Meydanların birinde ansızın Atatürk heykeli karşımıza çıkınca hem şaşırdık hem mutlu olduk.
Atatürk’ün 30 ülkede heykelinin olduğunu ve 54 ülkenin de Atatürk pulu bastırdığını biliyor muydunuz?
Kazıklı Voyvoda’nın yaşadığı yerleri görmek için Transilvanya bölgesine geçtik. Sanki Karadeniz bölgesinden geçiyor gibiydik. Yeşilin her tonu, sararmış turunculaşmış yapraklarla doğa inanılmaz güzellikte bir manzara sunuyordu. Türkiye ve Bulgaristan’dan geçerken gördüğümüz plansız kasabalar Romanya’da yoktu. Tertemiz, bakımlı evler bahçeler dikkatimizi çekti.
Şato ve Cadılar Bayramı
Vlat’ın şatosu bir tepeye inşa edilmiş. İçerde birçok gizli geçitler ve gizli merdivenlerle kuleden diğer kuleye geçiliyordu. Cadılar Bayramı hazırlıkları vardı her tarafta bal kabakları ve kostümlü çocuklar karşımıza çıkıyordu. 1500 yıllarında yapılan cadı avı aklımıza gelince iyi ki dedik o yıllarda yaşamamışız, yoksa bizi de cadı diye yakarlardı.
Braşov şehri, bir tepenin eteklerine kurulmuş ortaçağ şehri gibiydi. Eski gotik tarzda binaların arasındaki meydanda oturup etrafı izlemek çok keyifliydi. 250 bin nüfuslu şehir, müze görünümündeydi.
Yemekleriyle ilgili akılda kalıcı yemekleri yoktu. Yeme içme ve marketlerde birçok şey Türkiye’den daha ucuz olması çok üzücüydü.
En çok şaşırdığım Tuna nehrinin büyüklüğü oldu. Nehir gibi değil deniz gibiydi. Bulgaristan Romanya sınırı olan Tuna nehri, Rusların yaptığı köprü üzerinden iki ülkeyi birbirine bağlıyordu.
Bir kez de olsun görülmesi gereken ülke, yolunuz düşerse şöyle bir gezin dolaşın derim. Özellikle şehir planlaması açısından Bükreş görülmeli…
Gittiğim gezdiğim her ülkeden sonra yine de ülkem yine de İstanbul diyorum!
İstanbul efsane ya!