CAMİLLE CLAUDEL’İN SARSICI HİKAYESİ BUSE SEVİNDİK’İN YORUMU İLE İZMİR’DE PERDE AÇIYOR
Türk korku sinemasının yükselen yıldızı Buse Sevindik, 19. yüzyılda, modern heykelin öncülerinden ünlü heykeltıraş Rodin’in gölgesinde parlayan, sevgilisi ve öğrencisi Camille Claudel’in çarpıcı ve trajik hikayesini “Heykele Fısıldayan Kadın” ile sahneye taşıyor.

Beyazperdede ve sahnede hayat verdiği güçlü kadın karakterleriyle tanınan, 14 yıldır Boyoz Akademi Sanat Merkezi’nde oyunculuk eğitimi veren ve aynı zamanda yöneticilik görevini sürdüren İzmirli sanatçı Buse Sevindik, yeni sezonda tiyatroseverleri güçlü bir kadın öyküsüyle buluşturmaya hazırlanıyor. Tiyatro sahnesinde “Cani” ve “Amy Hustoy” karakterlerinde sergilediği derinlikli performanslarla, sinemada ise “10. Köy: Teyatora”, “Cin Bebek” ve “Tulpa” gibi korku türündeki yapımlarda psikolojik yoğunluğu yüksek başrolleriyle adından söz ettiren sanatçı, bu kez sahnede sanat tarihinin sıra dışı bir figürünü canlandıracak.
PRÖMİYERİ 19 KASIM’DA
Her rolünde karmaşık duyguları ustalıkla sahneye yansıtan sanatçı, yeni oyunu “Heykele Fısıldayan Kadın” ile Fransız heykeltıraş Camille Claudel’in çalkantılı hayatına ve iç dünyasına güçlü bir performansla hayat verecek. Sanat otoriteleri tarafından Türk korku sinemasının yükselen yıldızı olarak gösterilen Sevindik, Claudel’in büyük aşkı ve 19. yüzyıl modern heykelin öncülerinden Auguste Rodin’in gölgesinde görünür olmaya çalıştığı yaşamına sahnede canlandırarak izleyiciye çarpıcı bir yorum sunacak. Boyoz Akademi Tiyatro’nun yeni prodüksiyonu, Camille Claudel’in toplumsal sınırları aşan sanat tutkusu, trajedisi ve dehasını güçlü bir anlatıyla sunarak, izleyiciyi sanatçının trajik ama çarpıcı dünyasına derin bir yolculuğa çıkaracak. 19 Kasım’da İzmir’de prömiyeri yapılacak oyun, sezonun en iddialı yapımlarından biri olmaya aday.

Yeni oyunu Heykele Fısıldayan Kadın’ı sahneye taşımaya hazırlanan Buse Sevindik ile bu özel projeyi, rol aldığı sinema filmlerini, devam eden tiyatro çalışmalarını, yeni hedeflerini ve genç oyunculara tavsiyelerini konuştuk.
Soru: “Cani” ve “Amy Hustoy”un ardından şimdi de Heykele Fısıldayan Kadın ile kadın temalı güçlü hikayeleri sahneye taşımayı sürdürüyorsunuz. Boyoz Akademi repertuvarında bu temaya özel bir önem vermenizin nedeni nedir?
Cevap: Repertuvarımızı oluştururken, kadınların toplumsal ve bireysel anlamda yaşadıkları sorunlara eğilen eserleri özellikle tercih ediyoruz. Çünkü kadın hikayelerini sahneye taşımak bizim için yalnızca sanatsal bir seçim değil, aynı zamanda bir sorumluluk. Kadınların sesi çoğu zaman kısılıyor ya da görünmez kılınıyor; biz de tiyatronun dönüştürücü gücüyle bu sesi duyurmayı önemsiyoruz. “Cani” ve “Amy Hustoy”da olduğu gibi yeni sezon oyunumuz Heykele Fısıldayan Kadın da bu hedef doğrultusunda kadın temalı güçlü bir hikaye sunuyor. Seyircilerimizden önceki oyunlarımız için çok pozitif dönüşler aldık. Erkek izleyicilerden de empati kurabildiklerini ifade eden güzel yorumlar geliyor. Çünkü biz meseleleri kadın bakış açısından işlerken, aynı zamanda evrensel bir dil kullanmaya özen gösteriyoruz. Böylece hem kadınların yaşadığı gerçekleri görünür kılıyor hem de izleyicilerimizi ortak bir duyguda buluşturuyoruz.
YETENEĞİ VE CESARETİYLE ÇAĞININ EN BÜYÜK İSİMLERİNDEN BİRİ
Soru: Yeni oyununuz Heykele Fısıldayan Kadın ile heykel sanatının tutkulu ve fırtınalı yaşamına sahip Camille Claudel’i sahneye taşıyorsunuz. Bu oyunun öyküsünü ve Claudel’in hayatından kesitleri bizlerle paylaşır mısınız?
Cevap: Dünyaca ünlü heykeltıraş Camille Claudel’in hayatını sahneye taşıyan Heykele Fısıldayan Kadın, biyografi temelli bir oyun olmakla birlikte dram ve aşk unsurlarını öne çıkarıyor. Claudel’in sanat ve aşkla örülü fırtınalı yaşamını sahneye taşıyan oyun, gerçek hayatından esinlense de bir belgesel değil, sahne diliyle kurgu bir anlatım sunuyor. Metnin yazarlığını Bülent Aydoslu üstlendi. Biz de tüm ekip olarak, “Camille’in sesini” metnin satır aralarından seyirciye ulaştırmayı amaçlıyoruz. Claudel, yaşadığı döneme göre son derece sıra dışı ve tutkulu bir kadın. Ellerinde çamur, kalbinde devrim vardı; aşkı ve ihaneti taşa fısıldayan bir sanatçıydı. Yeteneği ve cesaretiyle çağının en büyük isimlerinden biri olarak kabul ediliyor. Biz, oyunda onun sanata olan tutkusunu izleyiciye sıkmadan aktarırken, çalkantılı aşk hayatını ve dram dolu yaşam öyküsünü de sahneye taşımaya çalışıyoruz.
Soru: Bu role sizi çeken şey neydi? Claudel’in trajedisi mi, yoksa onun sanatçı kimliği mi? Oyunu sahneye taşıma kararınız nasıl şekillendi?
Cevap: Camille Claudel, tek bir tanımın ötesinde bir karakter. Onu özel kılan, zamanının çok ötesinde bir sanatçı olması; yaratıcılığı, zekası ve yeteneği. Sanatı ve aşkı için dimdik duruşu, Rodin’e olan tutkusu, fedakarlığı, hüznü ve tutkusuyla sıra dışılığını bir arada taşıması. Ne yazık ki, hayatının son 30 yılını akıl hastanesinde geçirdi. Tüm hayatı tamamen trajedi temalı büyük bir puzzle. Bu puzzle ın her bir parçası iz bırakan bir kişi ya da duygusunu temsil ediyor bende. Kimi parçasında büyük aşkı Rodin, kimi parçasında onu desteklemeyen annesi, kimi parçasında çok sevdiği babası, kimi parçalarındaysa kıymet verdiği kardeşi, hayatını adadığı sanatı, ailesindeki diğer kişiler, hayatına giren arkadaşları, hissettiği duygular, yaşadığı zorluklar ve niceleri. Tüm bu parçalar bir araya geldiğinde, onun hem kişisel hem de sanatsal mücadelesinin ağırlığını görebiliyoruz. Ben Camille’i, onu Camille yapan tüm yönleriyle sevdim. Seyircilerin de bu ateşli kadının hayatına tanık olmasını istedik ve bu nedenle oyunu sahneye taşımaya karar verdik.
OMUZLARIM ONUN YAŞAMININ AĞIRLIĞINDAN KAMBUR OLMUŞ DURUMDA
Soru: Claudel, hem kadın hem de sanatçı kimliğiyle yaşadığı dönemde büyük sınavlardan geçmiş bir figür. Bu psikolojik derinliği yüksek role hazırlanırken sizi en çok zorlayan ya da sarsan neydi? Onun iç dünyasına nasıl yaklaştınız?
Cevap: Gerçek bir kişinin yaşam hikayesini sahneye aktaracağımız zaman, bu projenin araştırma ve hazırlık süreci ekip olarak oldukça uzun sürüyor. Camille’i tanımak için onunla ilgili kaleme alınmış yabancı ve yerli yazılar, belgeseller, videolar, haberler, filmler, fotoğraflar, eserleri ve akıl hastanesinde yazdığı mektuplar üzerinde çalıştım. Karakteri ne kadar iyi tanırsam, iç aksiyon olarak o kadar besleniyor ve duygularını seyirciye doğru yansıtabiliyorum. Camille ile her yeni bilgi öğrendiğimde omuzlarıma bir tuğla daha konduğunu hissettim ve şu an omuzlarım onun yaşamının ağırlığından kambur olmuş durumda. Duygusu çok ağır, gerçekten zorlayıcı bir rol.
Soru: Camille’i sahneye taşırken yalnızca bir karakteri mi, yoksa daha büyük bir çağrıyı mı iletiyorsunuz? Bu oyunun sahne üstünden izleyiciye geçmesini hayal ettiğiniz duygular neler?
Cevap: Camille’in hayatının neredeyse her anı, çıkarımda bulunmak isteyenler için çok güçlü doneler barındırıyor. Bu bakımdan hayatı ve doğal olarak oyunumuz her anlamda oldukça zengin. Seyircinin oyuna kendi penceresinden bakacağına ve farklı anlamlar çıkaracağına inanıyorum. Herkes mutlaka heybesine bir şeyler ekleyerek salondan ayrılacak. Hatta oyunun sonunda izleyicinin en az on dakika boyunca kendine gelemeyip sahnede yaşananları sindireceğini düşünüyorum. Önceki oyunlarımda bunu defalarca deneyimledim: Kimi seyirciler salonu terk edemedi, kimileri sosyal medyadan geri bildirim gönderdi, bazıları ise sessizliklerini bizimle paylaşmayı seçti. Bu sezonda da aynı derin ve yoğun deneyimin yaşanacağına inanıyorum.
CANİ VE AMY HUSTOY BU SEZON DA DEVAM

Soru: İki sezondur Cani (Aileen Wuornos) ve geçtiğimiz sezon yolculuğuna başlayan Amy Hustoy adlı tiyatro oyunlarında başrol oynuyorsunuz. Kısaca bu oyunlardan da bahseder misiniz?
Cevap: Cani, Amerika’nın ilk kadın seri katili Aileen Wuornos’un ‘cani’lik yolculuğuna şahit olduğunuz muhteşem bir oyun. Wuornos, tarihin gelmiş geçmiş en tehlikeli kadınlarından biri olarak görülse de, onun hikayesini ilginç kılan, “cani” kişiliğinin ardındaki yaşamı. Seri katiller arasında yaptıkları nedeniyle belki de ‘en az’ nefret edilen isimlerden biri. Hatta birçok kişi tarafından sempati duyulan ve bazı psikoanalistler tarafındansa cinayetlerini zevk için işlemediği gerekçesiyle seri katil olarak bile kabul edilmeyip farklı bir perspektifle değerlendiriliyor. Bu nefes kesen hikaye, tiyatro sahnesine ilk kez taşındı ve 2025-2026 sanat sezonunda 3. yılı ile seyircilerle buluşmaya devam ediyor. 2023 yılında The Guide Magazin Dergisi’nin düzenlediği Vizyon Ödülleri Gecesi’nde “Cani” oyunumuz, İzmir Tiyatro Sezonu En İyi Oyun Ödülü’nü aldı. Bu ödül, bizim için büyük bir gurur ve emeklerimizin karşılığı oldu.
Soru: Peki, Amy Hustoy?

Cevap: Amy Hustoy, çocukluk ve gençlik travmaları sonucu çoklu kişilik bozukluğu yaşayan genç bir kadının hikayesini anlatıyor. Oyun boyunca tek bir bedende sürekli dönüşen 15 yaşındaki Danimarkalı Müslüman İzabel, 33 yaşındaki İngiliz genel ev kadını Elizabeth, 7 yaşındaki Julie ve 15 yaşında kendini erkek sanan William karakterlerine tanıklık ediyoruz. Hikaye, tatlı, acı ve ekşi bir hayat yolculuğu sunuyor ve sürpriz bir finalle sona eriyor. Bu oyun da 2025-2026 sezonunda 2. yılı ile seyircilerle buluşuyor.
KORKU SİNEMASI’NDA DERİNLEŞEN BİR OYUNCULUK KARİYERİ

Soru: Sinemada da iddialı rolleriniz oldu. 2014’te sinema dünyasına 10. Köy Teyatora ile adım attıktan sonra özellikle korku türünde birçok yapımda başrol üstlendiniz. Bugüne kadar yer aldığınız sinema projelerinden ve bu türde sizi çeken unsurlardan bahsedebilir misiniz?
Cevap: Sinemaya başlamadan önce ulusal kanallarda bölüm oyunculuğu ile tecrübe kazandım, ardından yurtiçi ve yurtdışında vizyona giren uzun metraj filmlerle serüvenimi sürdürdüm. Başlıca projelerim arasında 10. Köy “Teyatora”, Bambaşka, Gece Gelen “Cin Bebek”, Karantina XII, Cin Bebek 2, Vesvese “Cin Fısıltısı”, Şerr-i Cin, Cin Bebek 3 ve Tulpa gibi filmler yer alıyor. Gittikçe büyüyen bir kitleye sahip, olay örgüsü devam eden bir seri film olan “Cin Bebek 3” 4 Temmuz’da vizyona girdi. Şu anda seyirciyle buluşmak için gün sayan iki yeni filmim de bulunuyor. Kısa filmler alanında da Domino ve Veda gibi uluslararası festivallerde gösterilen projelerde yer aldım. Benim için projeyi çekici kılan sadece türü değil; karakteri, hikayesi, derdi ve iletmek istediği mesaj oluyor.
Soru: Korku ve gerilim türünde bir filmi etkileyici kılan en önemli unsurlar sizce neler? Oyunculuk bu türde nasıl bir rol oynuyor?
Cevap: Korku ve gerilim türünde başarılı bir film için, doğru senaryo seçiminden sonra en kritik unsur doğru oyunculuktur. Çünkü korkuyu seyirciye hissettirebilmenin ilk koşulu, onların karakterle empati kurmasını sağlamaktır. Seyirci ne kadar kendini karakterle özdeşleştirirse, karakterin yaşadığı olayları sanki kendi yaşamış gibi hisseder. Bu yoğun empati, filmin sonunda sorun çözüldüğünde veya tehdit ortadan kalktığında, seyircide yaşanan negatif duyguların pozitif bir tatmine dönüşmesini sağlar; gerginlik ve heyecan, zevk ve tatmin duygusuna dönüşür. Yani izleyici bir tür duygusal boşalım, yani katharsis yaşar. Bu sürecin sağlıklı yürütülebilmesi için oyunculuğun doğal ve gerçekçi olması şarttır. Bu sebeple oyunculukta korku türü gerçekçi oyunculuk yönümü her daim taze tutmamı sağlıyor.

TİYATRO TAM ANLAMIYLA BİR ER MEYDANI
Soru: Sinemada kamera karşısında olmak ile tiyatroda sahnede olmak arasında sizin için nasıl farklar var?
Cevap: Hem oyunculuk teknikleri hem yaratım süreci hem de oyuncuda bıraktığı tatmin açısından oldukça farklı alanlar. Oyunculuk yolculuğuna beyazperdeyle başlayan biri olarak şunu söyleyebilirim: Sinemada çok geniş kitlelere ulaşıyorsunuz ve onların geri dönüşleri farklı oluyor. Tiyatroda ise alın teriniz kurumadan geri bildirim alıyorsunuz. Her oyuncunun bu iki alanda da mutlaka deneyim yaşaması gerektiğine inanıyorum. Fakat tiyatro tam anlamıyla bir er meydanı. Orada hiçbir şeyin tekrarı yok; bu yüzden işiniz çok daha zor.
Soru: Boyoz Akademi’de yıllardır eğitmen ve yönetici olarak genç sanatçılara rehberlik ediyorsunuz. Sahneye çıkan bir oyuncu olarak siz de hala sahneden, ustalardan öğrenmeye devam ediyor musunuz?
Cevap: Boyoz Akademi’de yıllardır hem eğitmen hem de yönetici kimliğimle genç sanatçılara yol açıyorum. Ancak sahneye çıkan bir oyuncu olarak, hala ustalardan öğrenmeye devam ediyorum. Öğrenmenin ve gelişmenin kıymetini bilirseniz, bu süreç hayatınız boyunca devam eder. Yeni bir tiyatro metni elinize geçmesinden, seyircilerle buluşmasına kadar attığınız her adım size muazzam katkılar sağlar. Her yeni temsil, her yeni seyirci de çok değerli birer öğretmendir; yeter ki öğrenmeye açık olun. İsim ayırt etmeden, senelerini bu işe emek vererek yoğuran tüm ustaların çalışmalarını takip ederim ve söylediklerini dikkatle dinlerim. Çünkü tecrübe, her anlamda çok kıymetli ve paha biçilmezdir. Bir sohbet ortamında bile “Acaba ne söyleyecek, ben bundan ne öğrenebilirim?” diye dikkat kesilirim. Öte yandan, sadece oyunculuk yapan ama ustalıkla yoğrulmamış kişilerden de ders alıyorum; onlardan neleri yapmamam gerektiğini görüyorum. Özetle, tiyatroya ve sinemaya gönül vermiş her emekçi, bu uçsuz bucaksız öğrenme yolculuğumda bana muazzam katkılar sağlıyor.
KENDİNİ TEKRAR ETMEYEN, ZORLAYICI VE “TERS” KARAKTERLER

Soru: Rol seçimlerinizde nelere dikkat ediyorsunuz? Bir projeyi kabul ederken sizin için en önemli kriterler neler oluyor?
Cevap: Bence her oyuncunun hayali, kendini tekrar etmeden farklı karakterlere hayat verebilmek olmalı. Bu anlamda benim avantajım, aynı zamanda film ve tiyatro yapım şirketimizin olması. Böylece arzu ettiğim karakterleri kendi yapımlarımızda hayata geçirme imkanım oluyor. Bu tercihlerimi genellikle kendini tekrar etmeyen, zorlayıcı ve “ters” karakterlerden yana kullanıyorum. Dış yapımlardan gelen her türden projeyi de; Ben karaktere ne katabilirim? Karakter bana ne katabilir? Konu daha önce oynadıklarımdan ne kadar farklı? Türdeş bir yapımda olsa içindeki karakter ne kadar farklı? Oyunculuğumu gösterebileceğim, zorlayıcı alanlar neler? gibi soruları sorarak değerlendirmeye başlarım. Sinemada da tür olarak ağırlıkta gerilim- korku olsa da karakter olarak farklı alanlar deneyimlemek benim için çok önemli. Sürekli kendini bir adım öteye taşımak isteyen bir oyuncu kesinlikle kısır döngüde sıkışıp kalmak istemez, istememeli. Ters karakterler, nadir yapılmış işler ve oynanan karakterler benim kıymetlilerim. Ben de gelen proje tekliflerini değerlendirirken bir sürü sorunun cevabını bulup ona göre dönüş sağlıyorum. Çünkü yapacağınız her iş sizi en azından bir adım öteye taşımalı. Yoksa geçen tek şey zaman olur, siz yerinizde sayarsınız.

OYUNCULUK BİR YAŞAM TUTKUSU
Soru: Sahnede olmak sizin için nasıl bir duygu, Oyunculuk sizin için ne ifade ediyor?
Cevap: Oyunculuk hayatımı her geçen gün daha fazla kaplayan olağanüstü bir tutku haline geldi. Bu tutkuyu emek, özveri, disiplin, meslek aşkı, fedakarlık, sürekli gelişim ve değişim ile yoğuruyorum ve bu da başarıyı getiriyor. Sevdiğiniz işte başarmak için çok çalışıyorsunuz, karşılığını görüp başardıklarınıza şöyle bir baktıkça daha çok seviyorsunuz. Muazzam bir teşfik. Hayatınızda bazı duyguların sözcükler ile tarif edilmesi olanaksızdır. Daha doğrusu kelimeler bazen duygunuzun size yaşattıklarını anlatmakta yetersiz kalır. Özellikle tiyatro için mübalağasız şunu söyleyebilirim ki sizin ona yüklediğiniz tutkuyu, emeği, sevgiyi, saygıyı, heyecanı daha çok arttırıyor. Her oyun öncesi ki bu bir gece önceden başlayan bir durum aynı hissiyatları, aynı heyecanı tekrar yaşıyorum. Kuliste oyuna son 10 dakika kala başlayan kalbinizin sesini rahatça duyabildiğiniz olgu sahnede oynamaya başladığınız ilk 5 belki de 10 dakikaya kadar uzayabiliyor. Sonrası ise tatlı bir hal alarak üzerinize biçilmiş karakter kıyafetiniz ile selamlama sonrasına kadar devam ediyor. Selamlamada sadece sizin için orada bulunan kıymetli seyircilerin yüzlerinize baktığınızda iyi ki diyorsunuz ve bir sonra ki oyun için farklı bir heyecan ile yeniden dolmaya başlıyorsunuz. Kısaca bu işin çok güzel bir heyecanı var ve bizler sanıyorum ki bu heyecanı yaşamayı çok seviyoruz. Zaten artık oyunculuk yaparken heyecanlanmıyorsanız o defter sizin için kapanmıştır.

Soru: Yakın zamanda hayata geçirmeyi planladığınız yeni bir proje var mı? Seyirci sizi önümüzdeki süreçte nerede izleyebilecek?
Cevap: Henüz sinema seyircisi ile buluşmamış, şuan post prodüksiyon aşamasında iki adet sinema filmi mevcut. Heykele Fısıldayan Kadın ‘Camille Claudel’ ise Ekim ayı sonundan itibaren tiyatro seyircisine kavuşacak. Onun haricinde farklı yapımlardan hem sinema hem de tiyatro projeleri geliyor ve titizlikle değerlendirmeye alıyor ve programlama yapıyorum. Sadece şu projenin girizgahını yapabilirim. Üzerinde titizlikle çalıştığım, arge döneminin sürekli devam ettiği, farklı bir reji ile hayata geçecek tek kişilik bir oyunda ileride seyirciyle buluşacak.
OYUNCULUK YOLCULUĞUNA YENİ BAŞLAYANLARA ÖNERİLER
Soru: Hem bir eğitmen hem de yıllardır bu işe emek ve gönül vermiş bir sanatçı olarak oyuncu olmak isteyen gençlere, özellikle sahne yolculuğuna yeni çıkanlara ne gibi önerilerde bulunursunuz?

Cevap: Ünlü olmak için değil, iyi bir oyuncu olmak için yola çıkanlara elbette ki tavsiyelerim var. Özellikle son dönemde ne yazık ki ‘’oyuncu olmak istiyorum’’ olarak gelen kişilerden birçoğunun üzülerek aslında ünlü olmak istediklerini görüyorum. Ve bu yolda umut tacirleri tarafından hem maddi hem manevi olarak oldukça fazla sömürülüyorlar. Öncelikli olarak böyle bir düşünceleri varsa bu yoldan çekilsinler ya da hedeflerini değiştirip iyi bir oyuncu olma yolunda ilerlesinler. Sektörde oyuncu olarak oldukça fazla alternatif var ve her geçen gün katlanarak devam ediyor. Bu yüzden diğerlerinden ayrışmak için iyi, daha iyi, çok daha iyi olmak durumundasınız. Fakülte yaşını kaçırsanız ya da sınavlara girip yerleşemeseniz bile gerçekten güvenilir ellerde iyi bir eğitim ile başlayabilirsiniz. Fakat bu eğitiminiz ömrünüz boyunca devam edecek. Bunu bilerek yola çıkmalısınız. Öğrencilerime de söylediğim bir şey var. Çok Oku, Çok İzle çünkü oyuncu olmak isteyip eline kitap almayan, tiyatro oyunlarını takip etmeyen, film izlemeyen bir kitle var ve maalesef bunları yapmadan iyi bir oyuncu olmanız neredeyse imkânsız. Bugüne kadar yüzlerce kişinin dersine girmiş biri olarak şunu söyleyebilirim ki çoğu oyuncu adayı olmuş olmak istiyor fakat kimse olmak için çaba göstermek istemiyor. Uzaktan kolay bir süreç olarak gördüğünüz her şey aslında oldukça dikenli. Ancak bu dikenleri kendinizi her anlamda yetiştirerek aşabilirsiniz. Bu uğurda emek verip ter dökecek tüm meslektaş adaylarıma şimdiden kolaylıklar diliyorum.
Soru: Son olarak Camille Claudel’le ilk kez tanışacak izleyiciye ne söylemek istersiniz? Oyun sonrası onların kalbinde hangi duygu kalsın isterdiniz?
Cevap: Seyirciyi Camille’in zaman tüneline alacağız ve hayatının farklı zamanlarında dolaştıracağız. Kimi zaman hayat dolu genç bir sanatçı olduğu dönemlere, kim zaman akıl hastanesinde ki yaşlılık yıllarına, kimi zaman aşk ve ihtiras dolu olgunluk dönemlerine götüreceğiz. Oyun bitipde, zaman tünelinden çıktıktan sonra seyircide iz bırakan yerleri, kalplerinin hissedip ağızlarından dökülecek sözleri duymayı sabırsızlıkla bekliyorum. Ve son olarak sanata ve sanatçıya verdiğiniz değerli emekleriniz için sonsuz teşekkür ediyorum.
Değerli zamanınızı ayırdığınız için biz teşekkür ediyor, yeni oyun yolculuğunuzda başarılar ve bol alkışlar diliyoruz.













