İnsan, var olmayı barındıran bütün değerlerin beşiği ile köklenir en kadim topraklara, düşlerine yuva olan bir aidiyetle devam eder adım adım, her nefes bir başlangıç ve her nefes bir sondur, verilen her nefes ise ömürden gidendir.
Seher vakti bu hayati muhasebenin durduğu tek demdir, o vakit ki; öze ve ruha dönüşün durmayan dalgasıdır, göz kapaklarının gözleri pranga altına alıp ruhlar aleminde bir seyrin kapılarını açtırandır.
Açıldı kapılar ve unutulmaz tarihte bizleri terk edip teker teker gitti o canlar. İşte o seher vakti; ruh gökyüzünde kaldı beden toprağa indi, rüzgârlar isyan etti, yağmurlar yağdı yürek yangınını dindiremedi.
Yanan yürekler sevdiklerinin bedenlerini aradı durdu ruhları asılı kalan nice can sevdiklerine gökyüzünden baka kaldı.
Kader denilen o günün sabahı kendini doğaya teslim etti insanoğlunun yarattığı milyonluk molozlar, doğa kendi hatırına takvim devirdi, oysa geriye kalan her gün o sabah ile başlayan gün idi…
İnsan bedene ait olan her şeyini yitirdi, zülüm bedenleri kan gölünde yıkadı ruhunu kirini ve hatırasını kalanlarına devretti, beşer aldı hatıratı toprağa eğildi, gök namlusu oldu yüreği kendini dağladı, ağladı deryalara indi, göğün sureti daim olan en kadim servetin de ötesinde göründü kâbus dolu gürültüsüyle, el dileyenin feri tutamayanın feryadı dağıldı rüzgârlarla; rüzgâr vurdu.
Kendini beşerin en saf kalmış yüzüne, o suretler yüreklerini teslim ettiler maziye, eller bomboş döndü semahın şefkatine, her vicdan inledi.
Kararmış avuçlarıyla kalan ruhlar gökten semaya sığındığı kara toprağa; binlerce insan sığdırdı
Yanan yürekler sevdiklerinin bedenlerini aradı durdu ruhları asılı kalan nice can sevdiklerine gökyüzünden baka kaldı.
İnsan olanın hak bildiği yaşam, hak etmediği şekilde molozların arasında sonlandı.
Her yaşa, her haneye bir ölüm kaldı…
Rahmet, sevgi ve saygıyla…