• İletişim: info@guncelkadin.com.tr
Güncel Kadın
  • Anasayfa
  • Güncel Haberler
  • İş Dünyası
  • Ekonomi
  • Moda
  • Güzellik
  • Sağlık
  • Yaşam
  • Sanat
  • Röportaj
No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Güncel Haberler
  • İş Dünyası
  • Ekonomi
  • Moda
  • Güzellik
  • Sağlık
  • Yaşam
  • Sanat
  • Röportaj
No Result
View All Result
Güncel Kadın
No Result
View All Result

Canan Ketenoğlu: Kardelen mevsimi- Anılar

Canan Ketenoğlu by Canan Ketenoğlu
10 Mayıs 2022
in Yazarlar
0
Canan Ketenoğlu: Kumların kadını
0
SHARES
113
VIEWS
Facebook'ta PaylaşTwitter'da PaylaşWhatsapp PaylaşLinkedin'de PaylaşPaylaşPaylaş

Kardelenler… Karlar henüz erimeden toprağın üstünde bitiveren beyaz çiçekler…

Vakitsiz açtıkları sanılır. Tüm dirençleriyle dayanırlar geç kalmış soğuklara; fırtınalar bükemez boyunlarını.

Bu öyküyü, karanlığın yok etmeye çalıştığı bugünlerde. hâlâ “güneşli günler” için mücadele edenlere adıyorum. Ütopyalarını yitirmemiş o direngen kardelenler…

BÖLÜM 1

O DİRENGEN KARDELENLERE

Neyin acısı bu yeşerir gözlerinde

Neyin dünyası bu vurur dallarına geceleyin

Neyin sancısı bu, acısı içimize çökende

Neyin umudu bu, başımızı dimdik tutar bizim

 Kendime anılarımı yazacak kadar yaşlanıp yaşlanmadığımı soruyorum. Oysa birçoklarının orta yaş dediği yaştayım. Yine de yaşadıklarım, yaşadıklarımız bir ömre sığacak kadar yoğun. Bizler, kimilerinin “kayıp kuşak”, kimilerince “Yetmiş Sekizliler” dediği kusaktanız. Bir dönemin tanıklarıyız. Yaşadıklarımızın tanıklıgını yapma sorumluluğu omuzlarımızda.

O denli yoğun yaşadık ki gençliğimizi, aşkı tanımadan ölümün soğuk nefesini hissettik yüreklerimizde. Bir sevgiliyle el ele tutuşamadan doldurduk zindanları.

Düşmanın kurşunlarıyla can verdik. Bir kısmımız işkencede, bir kısmımız ise idam sehpaları da kaybettik hayatlarımızı. Adımız Necdet’ti, Behcet’ti, Soner’di, Veysel’di, Mine’ydi.

Birçoğumuz babamızın ölümünü, cezaevinin soğuk koguşlarında, “görülmüştür” damgalı mektuplardan öğrendik. Kısmımız evlenmeye fırsat bulamadan çocuğumuzu “içeride” doğurduk; gardiyanların alaycı bakışları altında.İçimiz acıdı. Doguurdugumuz çocukları reddedecek kadar öfkeliydik kendimize; çocuklarımız fotoğraflarda öğrendi adlarımızı.

İşkencede direndik; ismimizi inkâr ettik işkencecilerin önünde. “DAL” adı verilen işkence evinden felç olmuş ama basímız dimdik çıktık.”Kafes”lerde kıyasıya dövüldük; yine de pes etmedik. Tutukevindeki görevlilerin ve yoldaşlarımızın tecrit eden davranışları yüzünden aklımızı yitirir olduk. Yıllar sonra yoldaşlarımız bizlerden özür dilediler; ama ne fayda!

Biz kardelenlerdik. Bizlerden birinin geçenlerde dediği gibi: ” ” ” N”Kardelen çiçeği kayaları bile delip açabilen bir çiçektir.” Hâlâ öyle oluşumuz hayata sımsıkı tutunuşumuzdan belli.

Bir ayrılık arifesinde tüm bu yaşanmışlıkları düşünürken, içim hüzünle doluyor. Her ayrılık biraz ölümü çağrıştırır çünkü. Belki de o yüzden bu denli zor gelir ayrılıklar. Her ayrılıkta birini sonsuza dek yitirdiğimiz düşünüp yas tutarız. Ölüm gelip de bizleri ayırmıştır sanki.

O yitirdiğimizi sandığımız, en iyi dostlarımızdan biri oluverecektir belki de; kim bilir.  Ayrılık anında bunu hiç düşünmeyiz,; düşünemeyiz. Bizi bu denli umarsız kılan, ayrılığın su yüzüne çıkardığı yalnızlıktır bir bakıma. O an bildiğimiz tek şey yaşadığımız acıdır. Her şey birdenbire anlamını yitirir. Koskoca bir çığlık oluruz. sadece kendimizin duyduğu..

Kızım, “Anne niye ağlıyorsun?”, diye soruyor. Hemen kendime geliyorum. Yüzümün gözyaşlarıyla ıslanmış olduğunu fark ediyorum. ,”Hiç kızım. Gözüme bir şey kaçtı da,” diye cevap veriyorum. Sözüme inanmış görünüp üstelemiyor. O da bir süredir babasıyla aramızda bir şeylerin yolunda gitmediğini anlıyor. “Hiç arkadaşlar kavga eder mi?”, diyerek tartışmalarımızı önlemeye çalışıyor. Kocamla beni iki yakın arkadaş gibi görüyor olmalı.

Kalkıp akşam yemeğini hazırlamalıyım. Epeydir evde düzenli yemek yapamıyorum. Yaptığımda da kocam yemiyor. Son günlerde iyice zayıfladı. Bense sıkıntıdan durmadan atıştırıyor, ha bire kilo alıyorum. Eskiden olsa, ” Ne kadar ekonomik bir aileyiz. Birimizin verdiği kiloları bir diğerinin alıyor”, diye gülüşürdük. Şimdiyse arada bir kızımızın sorularıyla suskunluğumuzdan sıyrılıyoruz. Ne kadar cabalarsak cabalayalım, birbirimize eskisi kadar samimi davranıyoruz. Zorunlu kalırsak birbirimizle kısa cümlelerle konuşuyoruz.

” Bize ne oldu”?,diye soruyorum kendime. O an fısıltıyla konuştuğumu fark ediyorum. Gözlerim buğulanıyor. Ağlamamalıyım. Usulca mutfağa geçiyorum.

Kızım televizyonda haberleri izlerken aniden beni soru yağmuruna tutuyor. “Anne televizyondaki o amca için niye ağlıyorlar?” Bir süre önce faşistler tarafından öldürülen bir aydın sözünü ettiği. “,O amcayı kötü adamlar öldürmüş kızım.” diye cevaplıyorum onu. Bir süre suskunlaşıyoruz. Yüzümüzde keder…

Güneydoğu’daki savaş ekranlarda tüm yoğunluğuyla sürüp gidiyor. Bir yerlerde bombalar patlıyor. “Cumartesi Anneleri” kayıplarını arıyorlar bıkıp usanmadan. Faili meçhul cinayetler üst üste işleniyor ve nedense bu cinayet haberleri gazetelerin ufacık sütunlarında yer alıyor. İnsanlar ölümleri kanıksıyorlar. İşkence aletleri karakolları pervasızca dolduruyor. Milletvekillerinin bu konudaki demeçleri, magazin programına dönüşmüş olan haber bültenlerinde söz konusu bile edilmiyor. Hüzün ve umarsızlık diz boyu…

Televizyonu izlerken dalıp gidiyorum. Yıllar öncesi bir kış gecesi… Yasin’,in faşistlerce bıcaklandıgını öğrenen anne ve babası Ankara’ya doğru yola çıkıyorlar. Köhne bir kasaba otobüsündeki halleri gözlerimin önüne geliyor. Pencereden bakar gibi yapıp. göz ucuyla birbirlerini süzüyorlar. Yüzlerinde tarifsiz bir keder.

Aradan geçen bunca yıldan sonra, aynı eve gelin gelecek olan iki genç kızın biricik oğullarının başında beklediklerini öğrendiklerinde, yüzlerinde sevinçle karışık bir şükran ifadesi belirecek. İçlerinde derin bir sızı…

Kayınvalidem ve kayınpederim daha sonra o günler hakkında ne hissettiklerini sorduğumda suskun kalıyorlar. Seksenli yıllarda iki oğullarının birden tutsak edilmesi yıkmış onları. O acımasız “12 Eylül” günlerinde, eski acılar yerlerini yeni sızılara bırakmış. Çocuklarını haftada bir gün olsun görebilmek için kasabalarından başkente göçmüşler. “Terörist” yegenlerinin varlığından ürken akrabalarının yanında kalamayacaklarını anladıklarında ilkin han odalarında gecelemisler. Daha sonra elde, avuçta ne varsa denkleştirip şimdiki evlerini satın almışlar.

İki oğlunu da demir parmaklıklar arkasında görünce kayınpederinin ağzından dökülen sözler Ramiz’,i şaşırtmış. “,Bastonumu ve gözlüğümü yitirdim”, diye mırıldanıyormuş yaşlı adam. Neden sonra babasının kendilerinden bahsettigini anlayınca, işkenceden yorulmuş gövdesini diklestirerek , “Biz buradayız baba”demiş Ramiz olanca gücüyle.

Bir an karamsarlıgımı sorguluyorum. Ayrılığı mutlaklastırıyor muyum ne? Her ölümün yeni bir hayatı bağrında taşıdığını bildiğim gibi. Kızımı babaannemin ölümünden bir gün sonra dünyaya getirdigim gerçeği bunun bir örneği diyorum kendime. Umudunu taze tut diyor =bir arkadaşım. Sen sevgilerin en iyisine layıksın.

Çalıştığım kurumda bir çiftin evlilik krizini çözmelerine yardım etmeye çalışıyorum. Onlar konuştukça, ister istemez evliliğimin son üç yılı gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçiyor. Sorunlarımız nasıl da benzeşiyor! Terapi esnasında bir an dalıp gidiyorum. O yıllarda yaşamın tekdüzeliğini tüketirken, evliliğimizi pekiştirecek bazı fırsatları kaçırmış olduğumu fark edip üzülüyorum. Gerçi bu fırsatlar, onların ayrımına varamayacak denli yoğun yaşadığımız hayatımızın bir parçasıdır. Ne yaparsak yapalım geçmişi yeniden yaşamak elimizde değil.

Aynada yüzüme bakıyorum. Göz kenarlarımda yılların birikimini yansıtan çizgiler… Gözlerimin altı çökmüş. Üzüntü ve uykusuzluktan olmalı. Bir süredir gece yarısından sonra uykuya dalabiliyorum. O yüzden neredeyse her gün işyerine geç kalıyorum. Durumumu bilen başhekim sorun yapmıyor.

Hastalarıma da isteksizce bakıyorum. Bazı günler içimden işime gitmek gelmiyor. Kendimi hep yorgun hissediyorum. Ev işleri gözümde büyüyor. Hiç kimse ile konuşmak istemiyorum. Aynı kıyafeti bir hafta üst üste giydiğim oluyor. Ev tozdan görünmüyor.

Bir zamanlar hocam olmuş bir psikiyatra gidiyorum. Depresyondasın, diyor. İlaç kullanmalısın. Reçeteye bir ilaç yazıyor. Orada öylece kala kalıyorum. Hocam sevecenlikle yüzüme bakıp, Üzülme, diyor. Senin durumunda olan herkes depresyona girebilir. Üst üste çok sıkıntı yaşamışsın.

Bir hafta sonra kendimi daha iyi hissediyorum. İyileşmek için elimden ne gelirse yapmaya söz veriyorum kendime. Tüm yaşantım gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçiyor. Hatırlayabildiklerimi kâğıda dökmeye başlıyorum. Yazdıkça arınıp hafifliyorum.

 

 

 

 

 

 

Önceki Yazı

Siber suçluların en etkili olduğu alan KOBİ’ler

Sonraki Yazı

Bahar ve yaz aylarında bu besinlere dikkat

Canan Ketenoğlu

Canan Ketenoğlu

Sonraki Yazı
Bahar ve yaz aylarında bu besinlere  dikkat

Bahar ve yaz aylarında bu besinlere dikkat

Plugin Install : Widget Tab Post needs JNews - View Counter to be installed
  • Popüler
  • Yorum
  • En Son
Semra Kosovalı: Seçim sonucu ve gelecek

Semra Kosovalı: Seçim sonucu ve gelecek

21 Kasım 2024
İstanbul’u Kanatları Altına Alan Ressam İrem Çamlıca : “İstanbul Yeri Göğü Altın Şehir”

İstanbul’u Kanatları Altına Alan Ressam İrem Çamlıca : “İstanbul Yeri Göğü Altın Şehir”

4 Eylül 2024
Astroloji Yolculuğu: Gökyüzünden Haberler 18-24 Kasım 2024 (Ankara Saatine Göre)

Astroloji Yolculuğu: Gökyüzünden Haberler 2024’de Burçları Neler Bekliyor?

8 Ocak 2025
Sizi Daha Genç Gösterecek Saç Renkleri

Sizi Daha Genç Gösterecek Saç Renkleri

22 Ocak 2024
Semra Kosovalı: Seçim sonucu ve gelecek

Semra Kosovalı: Seçim sonucu ve gelecek

0
Duygu Şengül: Türkiye’de kadının var olma sorunu

Duygu Şengül : Duygu’sal Aforizmalar

0
Ayşe Demir: DO-ra-to

Ayşe Demir: DO-ra-to

0
Buket Keskinol: Toprak Ana Gaia

Buket Keskinol : İskenderunlu olmak

0
29. Bedia Muvahhid Ödülü Sahiplerini buldu

29. Bedia Muvahhid Ödülü Sahiplerini buldu

23 Mayıs 2025
Şehir Tiyatroları, “Yenilmez” adlı oyunuyla 12. Frankfurt Türk Tiyatro Festivali’nde

Şehir Tiyatroları, “Yenilmez” adlı oyunuyla 12. Frankfurt Türk Tiyatro Festivali’nde

23 Mayıs 2025
Yarının Eko-Liderleri Kadıköy’de yetişecek

Yarının Eko-Liderleri Kadıköy’de yetişecek

23 Mayıs 2025
KAGİDER Türkiye Kadın girişimciliği izleme raporu sonuçlarını açıkladı

KAGİDER Türkiye Kadın girişimciliği izleme raporu sonuçlarını açıkladı

23 Mayıs 2025

Son Yazılar

29. Bedia Muvahhid Ödülü Sahiplerini buldu

29. Bedia Muvahhid Ödülü Sahiplerini buldu

23 Mayıs 2025
Şehir Tiyatroları, “Yenilmez” adlı oyunuyla 12. Frankfurt Türk Tiyatro Festivali’nde

Şehir Tiyatroları, “Yenilmez” adlı oyunuyla 12. Frankfurt Türk Tiyatro Festivali’nde

23 Mayıs 2025
Yarının Eko-Liderleri Kadıköy’de yetişecek

Yarının Eko-Liderleri Kadıköy’de yetişecek

23 Mayıs 2025
KAGİDER Türkiye Kadın girişimciliği izleme raporu sonuçlarını açıkladı

KAGİDER Türkiye Kadın girişimciliği izleme raporu sonuçlarını açıkladı

23 Mayıs 2025
Güncel Kadın

Güncel Kadın

Sosyal Medya

Kategoriler

  • Anasayfa
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Genel
  • Güncel Haberler
  • Güncel Sağlık
  • Güzellik
  • İş Dünyası
  • Magazin
  • Moda
  • Röportaj
  • Sağlık
  • Sanat
  • Yaşam
  • Yazarlar

Son Haberler

29. Bedia Muvahhid Ödülü Sahiplerini buldu

29. Bedia Muvahhid Ödülü Sahiplerini buldu

23 Mayıs 2025
Şehir Tiyatroları, “Yenilmez” adlı oyunuyla 12. Frankfurt Türk Tiyatro Festivali’nde

Şehir Tiyatroları, “Yenilmez” adlı oyunuyla 12. Frankfurt Türk Tiyatro Festivali’nde

23 Mayıs 2025
  • İletişim: info@guncelkadin.com.tr

© 2023 Güncel Kadın.

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Güncel Haberler
  • İş Dünyası
  • Ekonomi
  • Moda
  • Güzellik
  • Sağlık
  • Yaşam
  • Sanat
  • Röportaj

© 2023 Güncel Kadın.