Son zamanlarda İstanbul Üniversitesi’nde bazı doktorların 11-16 yaş aralığındaki çocuklara cinsiyet değişikliğine yönelik ilaçlar verdiği ve ameliyatlar yaptığı iddiaları gündemde. Bu iddialar, tüm toplumu derinden etkileyen ve üzerinde ciddi bir şekilde düşünmemiz gereken bir konuyu işaret ediyor. Ancak, benzer yanlış uygulamaların dünyanın farklı bölgelerinde de görüldüğünü unutmamak ve doğru yaklaşımı belirlemek, en önemli nokta.
Her şeyden önce, çocukların geleceğini etkileyen böylesine hassas bir konuda, bilimsel, etik ve hukuki temelleri sağlam bir şekilde hareket etmek elzemdir. Çocukların birer kobay gibi kullanılması ve geri dönüşü imkansız yollara sürüklenmesi, sadece insanlık dışı değil aynı zamanda yasalarımıza da aykırıdır. Toplum olarak, çocukların bedeni ve kimliği üzerinde karar verme yetkisinin, sadece birkaç kişiye veya gruba ait olmaması gerektiğini unutmamalıyız.
Dünyada da benzer şekilde cinsiyet değişikliği konusunda tartışmalar sürüyor. Bazı ülkelerde çocuklara yönelik cinsiyet değişikliği operasyonları gerçekleştirildiği iddiaları var. Ancak, birkaç yanlış uygulama tüm bir alanı kötülememeli. Cinsiyet değişikliği operasyonları, cinsel kimlik konusunda uzun süreli ve ciddi bir sıkıntı yaşayan bireyler için gerçek bir çözüm olabilir. Ancak, bu adımı atacak kişilerin yetişkin ve kendi kararını verebilecek durumda olması, ayrıca bilimsel ve psikolojik destekle hareket etmesi şarttır.
Türkiye’deki iddiaların ardından dikkat çeken bir diğer nokta ise, bazı doktorların LGBT lobilerinin seslendiği mecralarda yer alması. Bu durum, tedavi ve danışmanlık ilişkisinin ötesine geçiyor gibi görünüyor. Bir doktorun politik veya toplumsal bir amaç uğruna değil, hasta sağlığını ve ihtiyacını gözeterek hareket etmesi esastır.
Ülkemizde ve dünyada, çocukların cinsiyet değişikliğine yönelik adımlarının dikkatlice ve titizlikle ele alınması gerekiyor. Bilim, etik, hukuk ve insan hakları çerçevesinde doğru kararlar vermek, bu süreçte en önemli noktadır. Hekimler, cinsiyet değişikliği konusunda sadece tıbbi değil, psikolojik ve sosyal yönleri de hesaba katarak hareket etmelidir. Ülkemizin ve dünyanın bu konudaki ilerlemelerini takip ederek, her bireyin haklarını korumaya ve toplumsal dengeleri gözetmeye devam etmemiz gerekiyor.
Sevgiyle ve sonsuz inançla,
Dr. Bahar Zeynep Barut.
Beyond to Human R.M.C