• İletişim: info@guncelkadin.com.tr
Güncel Kadın
  • Anasayfa
  • Güncel Haberler
  • İş Dünyası
  • Ekonomi
  • Moda
  • Güzellik
  • Sağlık
  • Yaşam
  • Sanat
  • Röportaj
No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Güncel Haberler
  • İş Dünyası
  • Ekonomi
  • Moda
  • Güzellik
  • Sağlık
  • Yaşam
  • Sanat
  • Röportaj
No Result
View All Result
Güncel Kadın
No Result
View All Result

Zinnur Fenmen Güvenç ile Lamia Refik Fenmen ve Ailesi /Röportaj Rengigül Yaltırık Ural

Rengigül Ural by Rengigül Ural
18 Nisan 2023
in Röportaj, Yazarlar
0
Zinnur Fenmen Güvenç ile Lamia Refik Fenmen ve Ailesi /Röportaj Rengigül Yaltırık Ural
0
SHARES
824
VIEWS
Facebook'ta PaylaşTwitter'da PaylaşWhatsapp PaylaşLinkedin'de PaylaşPaylaşPaylaş

Boğaziçi Üniversitesi’nden sınıf arkadaşım sevgili Zinnur Fenmen ile Türkiye’de mühendisliği meslekleştiren eğitim dehası olarak tanınan Refik Fenmen’in eşi, Türk Kadınlar Birliği kurucu üyelerinden kıymetli babaannesi Lamia Refik Fenmen’i Cumhuriyet’imizin 100. Yılı’nda anmak istedik.

“Genç Türkiye Cumhuriyeti’ne verdikleri mücadelelerle bizlere ışık tuttu bu yüce kadınlar” diyen sevgili Zinnur’u 1970’lerin sonlarında Boğaziçi Üniversitesi’nde tanımıştım. O zaman da zarifti şimdiki gibi. Sade ve doğal kibarlığı beni etkilemişti. Ankaralı, kıymetli bir aileden geldiğini öğrendiğimde ise hiç şaşırmamıştım. Osmanlı eliti, eğitimli, kültürlü, bilgili ailenin içinde büyüyen kişilerin formunu yansıtan dışa vurumunun bugün de değişmediğini gözlemliyorum. Şimdi Lamia Refik Fenmen Hanımefendi’yi tanıyacağız torunundan.

Sevgili Zinnur’cuğum, “Türkiye’de Mühendisliği Meslekleştiren Eğitim Dehası: Refik Fenmen”, “Elektrik Mühendisi Mehmet Refik Fenmen: Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Yenilikçi ve Yorulmaz Bir Aydın” olarak Mehmet Refik Fenmen’i çeşitli makalelerden biliyoruz. Bu makalelerin içinde geçen Lamia Refik Fenmen’i de ancak detay bence hayli eksik gibi geliyor. Torunu olarak bizlere Lamia Refik Fenmen’i, aile köklerinizden itibaren yazılı röportajımızda aktarabilir misin lütfen?

 

Sevgili Rengigül’cüğüm, öncelikle ailem ile ilgili zarif düşüncelerin yazıların için çok teşekkür ederim. O senin inceliğinden. Bütün sorularını elimden geldiğince yanıtlayacağım.

Ailemiz için Ankaralı diyemem, çünkü hem annem hem de babam İstanbul doğumlu, ben 7 aylık ani bir doğumla Ankara’da doğmuşum. O yıllar annemle babam İstanbul’da Bebek’te, sonradan İhsan Ruhi Berent’in oturduğu, Fatma Hanım’ın evinde oturuyorlarmış. Annem anneannemi ziyarete gittiğinde ani doğuvermişim. Ondan aceleci bir yaradılışım var. Doğumumdan iki yıl sonra annemler Ankara’ya taşınmışlar, babam Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde Dekan yardımcısı olarak göreve başlayınca Ankara yıllarımız da başlamış.

Lamia Refik Fenmen Hanımefendi’nin gelin geldiği aileyi, aile bireylerini de senden okumak gelecek kuşaklar için çok faydalı olur diye düşünüyorum Zinnur’cuğum. Her Ziraat Bankası’na girdiğimde büyük deden Mithat Paşa bizleri karşılıyor çerçeve içindeki fotoğrafı ile. Mithat Paşa’dan başlayalım ve teker teker aile bireylerini, senin aile arşivindeki fotoğraflarıyla tanıyalım.

Babaannemin son torunu olarak dünyaya geldiğim için, birlikte çok vakit geçirebildim. Çok şanslıydım. En çok aklımda kalan tüm okul yaşantımız boyunca her Cumartesi akşamı babaannemin evindeki aile yemeğimiz, Ankara’da olan çocukları, torunları hep beraber olurduk. Babaannem masa başında oturur, keyifli bir şekilde yemeğimizi yerdik. O yemeklerimiz sırasında kullandığımız çatal bıçak takımını yıkandıktan sonra ileri yaşına rağmen babaannem, elleriyle, özenle özel küçük çantanın içine yerleştirirdi. Çocukluğumda bu çok dikkatimi çekmişti. Yine ben merakla bakındığım bir gün, “Bu takım Zinnurcuğum, ben vefat edince sana verilecek” demişti. Tüm aile fertlerine de iletmiş. Dediği gibi çok değerli Christofle çatal bıçak takımı en kıymetli aile yadigârım.

İlkokuldan sonra Ankara Tevfik Fikret Lisesi’ne gittim, bu okul Fransızca eğitim veriyordu. En güzel anılarım; babaannemin beni hafta sonları Fransızca dersi çalıştırması idi. Babaannem en az beş dili çok iyi bilirdi. Fransız Kültür Derneği’nde okumadığı kitap yok gibiydi. Biz torunlar, yeni gelen kitapları getirir, okuduğu kitapları kültür kitaplığına götürürdük.  Genelde evde oturur, bol kitap okurdu.

Klasik müzik dinlerdi. Klasik müzik ailemizin bir parçasıydı her zaman. Babam anlatırdı, hasta olduklarında büyükbabam başuçlarında müzik çalarmış, babam itiraf ederdi ki bazen sırf o güzel müzikleri dinlemek için evde kalmak isterlermiş.

Bu yadigâr fotoğrafımızda olduğu gibi Mithat amcamı frakını giymiş olarak konserlerine gitmeden önce babaanneme uğradığını hatırlıyorum. Babaannem Rasim amcamla Mithat amcamın arasında.

Babaannemin insan sevgisi ve anlayışı yaşamımda ışık tutmuştur. Dört gelinini de çok sevmiş, onlara “şeker şey” gibi hep tatlı hitaplarda bulunurdu.

Annem ile babam, ben 7 yaşında iken ayrılmışlardı, bir gün bile annemle ilgili kötü bir şey söylemediği gibi, her zaman selamlarını iletir, sevgilerini yollardı.  Tabii ki ağızlıkla içtiği birinci sigarası, günde birkaç kere içtiği Türk kahvesini ve akşamları içtiği iki duble rakısından bahsetmeden geçemeyeceğim. Yemesini severdi, tüm Fenmenler gibi şekerli şeylere bayılırdı. Büyükelçi amcam Şefik Fenmen, yurt dışından geldiği zaman ona vişneli ekmek tatlısını elleriyle hazırlardı.  Hep güler yüzlü, keyifli bir insandı. Özel doktoru gelip tansiyonuna baktığı zaman,  “Aman aman kolumu sıktı” diyecek kadar zeki bir hanımdı, ola ki yüksek çıkarsa diye önlemini alırdı. Yandaki apartmanda inşaat olduğu zamanlarda babamın kendisine “Anneciğim perdeyi kapat da öyle giyin” dediği zaman, “Bakmasınlar” diyecek kadar espriliydi.

5 Ağustos 1928’de toplanan Kadın Birliği Kongresi’nde 26 maddelik nizamnamesi kabul edildiğinde, yönetim kurulu üyesi Lamia Refik’in imzası bulunuyor. 29 Temmuz 1929’da toplanmış olan Yerel İdare Heyeti’nde yine Lamia Refik bulunuyor. Aldıkları kararlar içinde 100 çocuğa bayramlık elbise, ayakkabı, gıda ve sıhhi yardım var.

Atatürk’ün Yeni Belediye Kanunu’nu tasdik ettiğinde (3 Nisan 1930) İstanbul’da büyük bir miting düzenleniyor, 11 Nisan 1930’da Sultanahmet Meydanı’nda gerçekleşen bu mitingde babaannem bulunuyor. Kadınlar ellerinde bayraklarla Türk bayrakları ile Türk Ocağı’na gelmişler, Lamia Refik burada bir konuşma gerçekleştirmiş.  Buradan hep birlikte Taksim Abidesi’ne çelenk koymuşlar.

28 Nisan 1953 Türk Kadınlar Birliği’ne Başkan seçilmiş. 11 Mayıs 1964 Türk Anneler Derneği tarafından Yılın Annesi seçildi.

Babaannemi babamın erken vefatı yıktı. Babam vefat ettiğinde ben Boğaziçi’ne başlamak üzere İstanbul’a gitmiştim anneannemle, haber gelip Ankara’ya döndüğümde sabah ilk işim babaanneme sarılmak olmuştu. O sarılmamızı hiç unutamam. Aynı kişiyi deliler gibi seven iki insanın sımsıkı sarılması. Kalbimiz kanıyordu. Odada bulunan herkes ayrılmış, bizi yalnız bırakmışlardı. 

Babaannemle ilgili önemli bir konu da spor. Galatasaray Kulübü’nde kürek çeken ilk hanım kendisi. Hemen bütün çocuklar GS Kulübü’nün ilk üyelerinden. Bütün çocuklarına spor kültürünü küçük yaşlarda aşılamış olduğundan, her biri bu konularda da başarılar kazanmış. Babamın okul hayatı boyunca atletizm birincilikleri, Şefik amcamın tenis şampiyonluğu aklıma geliveren bazı örneklerden. Çocukluklarında Boğaz’ın iki yakısında gidip geldiklerini hep dile getirirlerdi. Babam Boğaz’daki GS Adası’nın tüm elektrik işlerini ücretsiz üniversite dönüşü yapmış.

Sevgili Zinnur’cuğum, aktarımından çağının ötesinde elit bir Osmanlı kadını profili ile ailesini okuyoruz. Kıymetli babaannenin anne ve babasını bize aktarabilir misin lütfen?

Lamia Hanım kaç yılları arasında yaşamış, nerede doğmuş, beş dil bildiğine göre bu lisanları nasıl öğrenmiş, hangi okullara gitmiş? Fransız Kültür’den kitaplar okuduğuna hayran kaldım. Hangi yazarlardan etkilenmiş? Evindeki kitaplar, plaklar? Şık ve özenli sofralarda toplanıldığında müzik olarak neler dinlerdiniz?

Seni en çok etkileyen yazarlar, çizerler, besteciler?
Babaannem Beyrut Valisi Halil Paşa’nın torunudur.  Yani eşi büyükbabamın Sadrazam Mithat Paşa’nın torunu olduğu gibi, o da Osmanlı paşazadelerinden geliyor.

Yanya doğumlu. Doğum yılını maalesef bilmiyorum. Ama sana ilettiğim, 1913’de büyükbabamla çekilen balayı resminde 18 yaşında gibi. Ölümü 5 Eylül 1980.  5 Eylül babamın doğum günüydü. Babamın genç yaşta vefatı babaannemi yıktı, üç yıl sonra oğlunun yanına ulaştı.

Babaannemin hangi okullara gittiğini hiç bilmiyoruz, sanırım o zamanlar evde dersler alarak yetiştirilmiş. Çünkü kendisinin de 5 çocuğu ilkokula gitmemiş, ortaokula kadar evde ders almışlar, oradan Boğaziçi Lisesi’ne gitmiş babam ve kardeşleri.

Mithat amcamdan en çok Chopin dinlemesini sevsek de diğer büyük bestecileri de dinleyerek büyüdük. Babaannem Münir Nurettin Selçuk da dinlemeyi pek severdi.

Hangi kitapları okuduğunu maalesef bilemeyeceğim, o kadar çok okurdu ki, yeni gelen kitaplar olunca bize telefon ederlerdi.

Soframız kalabalık ve bol sohbetli olurdu, müzik dinlediğimiz pek hatırlamıyorum. Ama ailecek Mithat amcamın konserlerine giderdik.

Ben bir seçim yapacak olsam, Johann Strauss, Chopin, Stravinsky derim. Babam, Liszt severdi. Bu arada anneannem Turan Kavur, mükemmel bir piyanist olduğundan anne tarafımda da müzik çok yoğundu.

Anneannem kulaktan tüm Türk Sanat Müziği parçalarını çalardı, Muzaffer İlkar yakın ahbaplarıydı. Her arkadaş toplantılarının sonunda anneannem piyanoya geçer, arkadaşlarına harika zamanlar geçirtirdi, biz de o güzel eserleri dinleyerek büyüdük.  O yüzden her müziği sever, dinlerim.

Eski Osmanlı tarihini anlatan, yasanmış hayat hikâyeleri en sevdiğim kitaplardır diyebilirim. En sevdiğimi seçmek zor olacak ama Livaneli’nin Serenad kitabını çok sevmiştim.

Salvador Dali, Monet, Van Gogh ilk sıraları alır ama güzel yapılmış tüm tabloları izlemeye ve incelemeye bayılırım. Müzelerde dolaşmak, sanatı içime çekmek en sevdiğim şeyler arasındadır.

Röportajımızdaki iki fotoğraf babaannemin gençlik yıllarından 1920 yılı ve öncesi olmalı.

Diğerleri; Kadınlar Birliği kongresinden, arkadaşlarıyla.

Büyükbabam ile birlikte olan fotoğraflardan biri Lozan’da çekilmiş.

Babaannemin en sevdiğim fotoğrafı; beş çocuk annesi. Gurur yüzünden okunuyor. Sol başta oturan babam Sabahattin ( MIT mezunu Yüksek Elektrik ve Elektronik Mühendisi) , arkasında denizci kıyafeti ile Mithat amcam (piyanist, eğitimci, besteci), ayakta arkada en büyük amcam Rasim (Başkonsolos), önünde halam Seniye (resim ve seramik sanatçısı, eğitmen) ve onun önünde oturan Şefik amcam (Büyükelçi).

Babam Sabahattin Fenmen ve amcam Şefik Fenmen izci kıyafetleriyle olan fotoğraf da o dönemi yansıtıyor.

Halan Seniye Fenmen Hanım’ın sanatını senden okumak güzel olur diye düşünüyorum.

Müzik, bale, seramik, fen bilimleri, diplomasi… Böyle bir ailede yetişmek sana ne değerler kattı? Geleceğe neler söylemek istersin?

Halam Seniye Fenmen küçüklüğümden beri en yakın aile fertlerinden biri olmuştu. Babamla arası çok az olduğundan, çok sık görüşürdük. Her fırsatta İstanbul’a Levent Üstzeren Sokak’taki halamın oturduğu aile evimize yatıya giderdik.

Ablam ve bana seramikler yaptırır, sonra onları fabrikada kurutur, bir daha buluştuğumuzda bize iletirdi. Resim ile ilgili dersler verir, sıcak ve soğuk renkleri bize çok küçük yaşta tanıtmıştı.

Çok iyi bir eğitmendi. Kendisi bizim karakalem resimlerimizi yapardı.  Biz de ona son öğrendiğimiz bale figürlerini bahçede gösterirdik, çok mutlu olurdu. Geceleri uyumadan mutlaka klasik müzik dinlerdi. Yurt dışı gezilerinden her zaman ben ve ablama küçük ama oraların özelliğini taşıyan hediyeler getirirdi.  Ben Amerika’ya geldikten sonra da sık mektuplaşırdık, ona hep çocuklarımın resimlerini yolladım. Vefat ettiğinde başucunda benim çocuklarımın resimleri olduğunu oğlu ifade ettiğinde çok mutlu olmuştum.

Sanatın hemen her dalı ile küçük yaşta tanıştırıldık. Okula başlamadan baleye başlamıştık, ablamla birlikte haftada üç gün gider yılsonu müsamerelerimize katılırdık. Üniversiteye kadar aralıksız bale yaptım ve çok sevdim.  Yurt içinde ya da yurt dışında bir bale gösterisine gittiğim zaman, hep aileme teşekkür ederim, bu büyük zevki bize küçük yaşlarda tanıştırdıkları için.  Kıymetli Mithat amcamdan piyano dersleri aldık, ama fazla devam edemedik.

Tüm aile bireyleri ile birlikte bir özel kadın var ki o da Beatrice Fenmen. Türkiye’de bale sanatının gelişmesine önemli katkılarda bulunuyor. Sevgili gelinim arkeolog, balerin Hazal Nienke van het Hof-Ural da baleye gönül vermiş bir eğitmen. Ankara ve Hollanda’da eğitimler almış, şimdi İstanbul’da eğitim veriyor. Bize 1913’te Londra’da doğan, İngiliz asıllı Beatrice Fenmen’i, ülkemize bale konusundaki katkılarını aktarabilir misin?

Mithat amcamın eşi yengemle tanışmalarını kızı Nermin Fenmen şu şekilde anlatmıştı: Babam o sırada Konservatuar müdürü, İngiliz Balesi’nden hoca istemişler. Annem o sırada İtalyan Balesi’ne yardımcı olmak için İtalya’da ve sözleşmesi bitmek üzere. Dame Ninette de Valois anneme sormuş “Sözleşmen bitince Türkiye’ye geçmeyi düşünür müsün”, annem “Olur, neden olmasın” demiş. O zamanlar İstanbul’dan sonra Ankara’ya sadece tren var. Annem trenle Ankara garına gelmiş, trenden inip gardan çıkmış, taksiye binip “otel” demiş. Taksi onu meşhur Ankara Palas’a getirmiş. Oysa babam yabancı uzman geliyor diye gara karşılamaya gelmiş ama gözleri trenden inip, sağa sola bakınan birini aradığından annemi hiç kondurmamış. Çok merak etmiş tabii. Ertesi sabah annem konservatuara geldiğinde tanışmışlar.

Ankara’da doğumundan itibaren detaylı olarak ailenin yaşantısını, anne ve babanı, okullarını, etkilendiğin eğitmenlerini, arkadaşlarını ve o dönemin Ankara’sını bizlere aktarabilir misin?

Ankara’da Çankaya İlkokulu’nda eğitimime başladım. Bir devlet okulu olmasına rağmen rahmetli Rasim Akın Bey’in başöğretmen olduğu dönemde okulda bulunmam, kıymetli hocamız Mukadder Sofuoğlu’nun sınıfında beş yıl okumam tüm hayatımı etkilemiştir.  Bilgi, görgü, genel kültür, arkadaşlık, büyüklere saygı, küçüklere sevgi. İnanılmaz bir eğitimdi. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen hâlâ sınıf arkadaşlarımla çok sık beraber oluyorum.  Her defasında ne kadar şanslı olduğumuzu konuşuyoruz Çankaya İlkokulu’nda buluştuğumuz için. Birbirilerimize bir kardeş kadar yakın olduğumuz bir grubumuz var.

Orta ve liseye ablamı takip ederek Tevfik Fikret Lisesi’ne gittim, o yıllar küçük ama çok özel bir okuldu. Müdiremiz rahmetli Ferihan Gürsoy muhteşem bir eğitmendi, okulumuzun gelişmesinde büyük hizmetleri vermiştir.

Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul yıllarını senden okumak güzel olabilir diye düşünüyorum.

Boğaziçi Üniversitesi’ne başlamadan tam bir hafta önce Ekim 1977’de babamı kaybetmem, hayatımda bir dönüm noktası olmuştur. Onun için ilk aylarım çok zordu okulda.

Türkiye’nin siyasi olarak karmakarışık olduğu bir dönemde, biz okulumuzda sakin bir şekilde hocalarımızı dinliyorduk. Birkaç küçük olay olsa da eğitimimize hiç ara verilmedi.  Bebek Oteli’nde staj yapmak, sevdiğim, ilgilendiğim dersleri almak beni çok mutlu ediyordu. Keşke daha uzun okuyabilseydik. Ve tabii bu yıllarda seninle tanıştık Sevgili Rengigül.

Okul sonrası Ankara’ya annemin yanına döndüm, hukuk dersi hocamız o zamanın Turizm Bakanlığı Müsteşarı idi, ismini maalesef hatırlayamıyorum, beni makamına çağırdı ve Turizm Bankası’nda çalışacağımı söyledi.  Ekim başı ise başladım, 5 yıl genel müdür sekreteri olarak görev yaptım.

Şimdi Amerika’dasın. Neden Amerika? Babanın eğitimi mi etkili oldu? İlk gittiğinden itibaren bugüne neler yaşadın? Ne gibi değişiklikler oldu? Türk-Amerikan Kadınlar Birliği’ni mi kurdunuz? Bu birlik ne etkinlikler gerçekleştiriyor?

1984 yılında bir arkadaş toplantısında eşimle tanıştım, o Los Angeles’da bir şirkette çalışıyordu. Çok kısa bir arkadaşlık döneminden sonra aynı yıl Eylül ayında California’ya geldim. İlk yıllar mesleğim ile ilgili otellerde çalıştım, sonra çocuklarım oldu. 1988’de kızım, 1993’te de oğlum doğdu.  Mayıs 1998’de, on sekiz aylık tedaviden sonra maalesef eşimi kanserden kaybettim. Çocuklarım küçük olduğu için yarım gün işle, tekrar iş hayatına başladım. 23 senedir mahallemizdeki okulun sağlık işleri ile ilgili bölümünde çalışıyorum. Kendimi onları yetiştirmeğe adadım, onların sevgisi de beni ayakta tuttu. İkisi de güzel okudu ve en güzeli çok sevdiği işlerde çalışıyorlar. Kızım Londra’da kendi kurduğu PR şirketinde çalışıyor, oğlum da en sevdiği şey olan futbolda, antrenör olma yolunda ilerliyor.

Çocukluğumdan beri çocukları çok sevdim, apartmandaki küçük çocuklara bakar, küçük yaşta “baby sitter”lik yapardım.  California’ya yerleştikten sonra hep Türkiye’deki  yardıma muhtaç çocuklara yardım etmek fikri vardı kafamda.  İlk yıllar Yasemin Arı arkadaşımla hanımlara çaylar hazırladık, defileler düzenledik, topladığımız parayı Türkiye’ye ilettik. Sonra 2003 yılında Turkish American Ladies League adı altında kurulan dernekte çalışmaya başladım,  çalışmalarıma halen devam ediyorum. (www.tallglobal.org ) 20 sene içinde birçok etkinlikler yarattık, topladığımız paralarla birçok okulun ihtiyaçlarını karşıladık, Çağdaş Yaşam Derneği’nde öğrenciler okuttuk, hem Türkiye’de hem de California’da bağışlarda bulunduk.

Cumhuriyetimizin 100. Yılı’nı kutladığımız bu yıl Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili neler geçiyor yüreğinden? Bu özel yılda nasıl duygular içindesin Sevgili Zinnur?

Cumhuriyetimizin 100. yılını kutladığımız bu yıl, Büyük Atatürk’ümüze olan  saygı, sevgi ve hayranlığımız gün geçtikçe daha da artarak çoğalıyor. Hep düşünmüşümdür, ne kadar şanslı bir milletmişiz, Atatürk çıktı aramızdan. Zekâsı, eğitimciliği, askerî bilgisi, kültürü daha nice nice vasıflarının yanında Atatürk’ün insan tarafı, manevî tarafı beni çok etkilemiştir.

Prof. George Gawrych’in bir konuşmasına katılmıştım birkaç sene evvel oğlum Serkan’la beraber, onun o zamanlar okuduğu Chapman Üniversitesi’nde.  O kadar güzel bir anı araştırmasını bize anlatmıştı ki hiç unutamıyorum, aklımda kalan kısmı ile;   Çanakkale Savaşı sırasında gördüğü can kayıpları Atatürk’ü çok üzüyor, eski bir arkadaşının Fransız eşine bir mektup yazıp, kendisine Fransızca romanlar yollamasını rica ediyor, biraz o ruh halinden kurtulabilmek için.

İnsanlara insan muamelesi yapan ne yüce bir insanmış.  Atatürk ile ilgili okuduğum her yazı hâlâ beni çok derinden etkiliyor. Yüreğim Atatürk sevgisi, saygısı ve hayranlığı ile dolup taşıyor.  Canım babacığım da aynı Atatürk gibi 57 yaşında bu dünyadan ayrıldı,  bu üstün insanların ömrü bu kadar mı?  Hep düşünmüşümdür!

Neredeyse 40 seneye yakın vatanımdan uzakta yaşamımda, yüreğim Atatürk ve vatan sevgisi ile doludur. Elimden geldiğince Türkiye’de olan gelişmeleri yakından takip ediyorum.  Cumhuriyetimizin 100. Yılı’nda Türkiye’mizin çok daha iyi yerlere gelebileceğine inanıyorum, diliyorum. Son yıllarda kaybettiğimiz manevî değerlerimizin en kısa zamanda tamir olması en büyük dileğimdir. Karşılıklı sevgi ve saygı içinde olan insanlar toplumda da refah içinde yaşarlar. Andımızdaki gibi küçüklerimizi sevelim, büyüklerimizi sayalım. Andımız bize doğru yolu gösterecektir.

Bana bu güzel sohbet imkânını veren çok kıymetli arkadaşım Rengigül’e çok teşekkür ediyorum, çalışmalarını takdir ile karşılıyorum. Daha da büyük başarılara imza atacağından eminim.  Ne mutlu bize Boğaziçi Üniversitesi’nde aynı sınıfta yollarımız karşılaşmış.  En içten dileklerimle tekrar çok teşekkür ederim Rengigül’cüğüm.

Sevgili Zinnur’un anılarındaki hukuk hocamız Ertuğrul Zekai Ökte idi. Yazılı araştırma ödevleri verirdi. Hukuka Giriş, Turizmde Hukuk gibi. Bizim Levent’teki komşumuz da çok kıymetli hukukçu bir aile idi. Tülin ve Şükrü Kaleağası. Şükrü amca, evimize gelirdi, birlikte yapardık ödevlerimi. Ertuğrul Zekai Hoca da pek memnun olurdu neticeden.  Okul bittikten sonra da kendisi ile zaman zaman karşılaştık İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’nde, o zaman Horhor’da Suphi Paşa Konağı’nda idi rektörlük. Kısa sohbetlerimiz oldu. “Ben Bir Türk’üm – Türk Düşünce ve Hayat Tarzının Tarihi Gelişimi” kitabı arşivimde.
1979 Boğaziçi Üniversitesi mezuniyetimizde Prof. Dr. Erdal İnönü hocamız da bizleri gururla izliyor ve alkışlıyordu. “Mithat Fenmen’in bir sürprizi ve tavsiyesi ile dünya çapında marka olmuş sanatçılarımız yetişti” ile röportajımızı adım adım bitirelim isterim:

“1946 yılında genç  piyanist ve eğitimci Mithat Fenmen,  Riyaset-i Cumhur Filarmoni Orkestrası başkemancısı  Orhan Borar’la beraber Cebeci’deki Ankara Devlet Konservatuarı salonunda bir konser veriyordu. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, eşi ve oğlu Erdal İnönü ile konserin dinleyicileri arasındaydı. Konserin bitiminde Mithat Fenmen, “Şimdi size bir sürprizimiz var” diyerek 4 yaşındaki İdil Biret’i sahneye çıkardı. Piyano sandalyesinin çok alçak gelmesi üzerine bir yığın nota konularak küçük kız piyano başına yerleşti ve üç parça çaldı. Herkes hayran kalmıştı. Daha sonra İdil Biret “Daha çalmak istediğimi, ama piyanodan indirildiğimi hatırlıyorum” diye anlatacaktı o günü. Suna Kan’ın babası Nuri Kan Riyaset-i Cumhur Filarmoni Orkestrasında keman çalıyordu. Cebeci’deki salonda verilen konserlerin devamlı izleyicisi olan Cumhurbaşkanı İnönü, kemancı Nuri Bey’in kabiliyetli kızı Suna’nın bahsini işitmiş ve onu tanımak istemişti. Konser arasında Suna’yı İnönü ile tanıştırmışlardı. 1946 yılı haziran ayında gerçekleşen Suna Kan’ın ilk konserine İnönü gelememişti ama eşi Mevhibe İnönü dinleyiciler arasındaydı.

İsmet İnönü, İdil Biret’i dinledikten ve Mithat Fenmen’in tavsiyeleri alındıktan sonra, bu harika çocuğun yurtdışında eğitim görmesi için yasal düzenleme yapılması gündeme geldi. Yasa Mecliste komisyondayken  İsmet İnönü, dinlediği ve öğretmenlerinden “büyük istidat” olduğunu öğrendiği Suna Kan’ın da Yasaya eklenmesi istemişti. Kanun Milli Eğitim ve Bütçe Komisyonlarından geçtikten sonra 7 Temmuz 1948’de Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’na geldi. Uzun tartışmalardan sonra, salonda bulunan 245 üyeden 239’u kabul oyu verdi  ve Yasa, teklif edilmesinden 2.5 sene sonra uygulanabilir hale geldi.” İnönü ve Harika Çocuklar Yasası’ndan Faydalananlar

Geleceğe kaynak olacak değerdeki bu kıymetli röportajımız, RE Books Arts Kitaplığı İnceleme-Araştırma ve Röportaj bölümüne kayıtlı olacak ve gelecek kuşaklara da kayıtlı bir belge olarak aktarılacak. Bu yöntemim şu açıdan da önemli; tüm röportajlar birleştiğinde çok kıymetli bir sosyal tarihi de geniş yelpazede yansıtmış olacak. Atatürk’e, sanata, bilime saygısı, örnek alınası zarafeti ile Boğaziçi Üniversitesi’nden sınıf arkadaşım sevgili Zinnur Fenmen’e çok teşekkür ederim.

Cumhuriyetimizin 100. Yılı’nda çağdaş bir Türk kadını olan sevgili babaannesi Lamia Fenmen Hanımefendi’nin ruhu şad olsun.

Çağdaş, eğitimli, kültürlü, bilgili bir eş ve annenin önemini de anlıyoruz bu röportajımızda. Birbirinden kıymetli, topluma faydalı olan evlatlar yetiştirdiğini idrak ediyoruz ve soy böyle devam ediyor. Röportajımızda Sevgili Zinnur’un anılarında çok önemli bir detay var, bu detaya değinmeden geçemeyeceğim:

 “En güzel anılarım; babaannemin beni hafta sonları Fransızca dersi çalıştırması idi. Babaannem en az beş dili çok iyi bilirdi. Fransız Kültür Derneği’nde okumadığı kitap yok gibiydi. Biz torunlar, yeni gelen kitapları getirir, okuduğu kitapları kültür kitaplığına götürürdük.”

Ne güzel bir babaanne. Torununa Fransızca dersinde yardımcı oluyor.

Ne örnek bir babaanne Fransız Kültür Derneği’ne yeni gelen kitapları torunları kendisine getiriyor, okuduklarını götürüyorlar.

Gözlerim dolarak kaleme aldım bu satırları. O kadar duygulandım.

Ben de Boğaziçi Üniversitesi’nden önce Ankara’da A.Ü. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi ve Hacettepe Üniversitesi’nde okurken Fransız Kültür Derneği’ne üye idim. Tamamlayıcı derslerine girerdim. Çok güzel bir mekândı. Bazı geceler Fransızca belgesel niteliğinde filmler olurdu. Nasıl hoşuma giderdi. Bana zaten kütüphaneler, kitaplıklar, kültür merkezleri olsun! Kitaplarla doyarım. İstanbul’da da Fransız Kültür, İtalyan Kültür’ün derslerine girer, İngiliz Kültür, Amerikan Kültür’deki kütüphanelerinden faydalanırdım. İtalyan Kültür’de de çok güzel filmler, müzik dinletileri olurdu.

Bizim Boğaziçi Üniversitesi’nin de kütüphanesi çok güzeldi, o zamanlar Kuzey Kampüs yoktu. Yurt içi ve yurt dışı üniversitelerin kütüphaneleri gibi halk kütüphaneleri de beni mutlu eden yerlerdir.

RE Books Arts’a kayıtlı kıymetli Haldun Taner’in “Zamanın Getirdiği Perspektifler” kitabında değindiği gibi:

“Okumak, insanı megalomanlıktan, narsisizmden, kendi fikirlerine hayranlıktan kurtarır. Alçakgönüllü olmaya, dengeli olmaya, ölçülü olmaya götürür. Megalomaniye yakalanmaya en yatkın kişiler içinde sanatçılarla politikacılar sanırım en başta gelir. Bu virüse karşı en dayanıklılar, en bağışık olanlar ise bilim adamlarıdırlar. Bilim adamları bütün edindikleri bilgiyi başka kitaplara, başkalarının bu alandaki çalışmalarına ve tüm insanlığın bu alandaki birikimine borçlu olduklarını bilirler.” Haldun Taner

Sevgili Zinnur’un kıymetli anneannesinin yakın ahbabı Muzaffer İlkar’ın besteleri ile ruhlarını şad edelim isterim. Kıymetli bestekârımız İlkar’ın dillere dolanan ve büyüklerimizden dolayı hafızalarımızda yer eden “Şarkılar seni söyler, dillerde nağme adın”, “Tadı yok sensiz geçen ne baharın ne yazın” gibi nice bestelerinden biri de “Gönül penceresinden ansızın bakıp geçtin”dir.

 “Ne çok sevmiştim seni

Ne çok hatırlar mısın?

Aşiyan yollarından

Ses versem duyar mısın?”

İçinde “Aşiyan” geçtiği için bu bestesini seçtim İlkar’ın. Tevfik Fikret’i de anmak için. Ankara Tevfik Fikret Lisesi mezunu olan sevgili Zinnur Fenmen de benim gibi Boğaziçi Üniversitesi’nde okurken ve Orta Kantin’in önündeki banklarda neşe içinde kedileri sevip, ilk gençlik heyecanlarımız ile tatlı tatlı sohbetler ederken, çift kaşarlı tostlarımızı yerken ve çaylarımızı yudumlarken Aşiyan’a doğru da gülücüklerle yürürdük. Okulun içinden küçücük bir patika da vardı o zamanlar. Çok güzeldir okulumuz kuruluşundan beri. Mekânı, binaları, babam Prof. Dr. Faik Yaltırık’ın Arboretum olarak tescil ettirdiği okulumuzun paha biçilmez değerdeki korusu, gemilerin seslerine karışan kuş sesleri, denizin kokusu. Albert Long Hall’da klasik müzik dinletileri, konferanslar… Kennedy Longe’un önündeki yemyeşil bahçe, içine gizlenmiş minicik orkestra sahnesi…

Bilim Teknik, Ocak 1996’da yayınlanan, Füsun Oralalp tarafından kaleme alınan “Türkiye’de Mühendisliği Meslekleştiren Eğitim Dehası: Refik Fenmen” araştırma yazısını okuyabilirsiniz.

1979 Boğaziçi Üniversitesi mezuniyet törenimizde kürsüde diplomalarımızı bölüm başkanlarımız takdim ederken bizleri meraklı bakışları ile takip eden Prof. Dr. Erdal İnönü Hocamız bu yazının hazırlanması için öneride bulunmuş. Refik Fenmen’in kızı Seniye Fenmen, oğlu Şefik Fenmen, torunu Ferhan Erder ve öğrencisi Necdet Eregan katkıda bulunmuşlar. O dönemi fotoğraf ve belgelerle aktaran faydalı bir araştırma, inceleme yazısı.

Büyükelçi Şefik Fenmen’in kaleme aldığı “Protokol ve Sosyal Davranış Kuralları” kitabı arşivimde idi. Bu vesile ile tekrar gözden geçirdim. Bu ve benzeri konulardaki kitapları İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü PR yöneticisi iken çalışmıştım. Kitabın Önsöz’ünü Necdet Evliyagil yazmış. “İstanbul Efendisi” diye başlıyor ilk paragraf. Kıymetli Özden (Toker) Hanım’ın Şefik Bey ile ilgili bir sözüne de yer veriyor. “Sen babasını tanıdın mı?” diyerek Refik Bey’in kibarlığından bahsediyor. Genler, çevre, eğitim, kültür birleşince güzel oluyor. Bence böyle kıymetli kitaplar ilkokuldan itibaren okumaya başlanmalı.

“Elektrik Mühendisi Mehmet Refik Fenmen: Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Yenilikçi Ve Yorulmaz Bir Aydın” Meltem Akbaş tarafından kaleme alınmış.

“Elektrik mühendisi Mehmet Refik [Fenmen] (1882-1951), Türk bilim, eğitim ve mühendislik tarihi ile yakından ilgilenenler dışında, tanıdık bir isim değildir. Türk ünlülerini tanıtmak için basılmış nice ansiklopedide Refik Fenmen ismine rastlanmaz. Bununla beraber, Mühendis Mektebi, Darülfünun, Zonguldak Maden Yüksek Mühendis Mektebi gibi önemli okullar ile ilk mühendis örgütlenmesi olan Osmanlı Mühendis ve Mimar Cemiyeti’nin tarihinde adı sıkça karşımıza çıkmaktadır. 1920’lerden sonra yayınlanmış popüler bilim eserlerine bakıldığında, Refik Fenmen adı yine göz önündedir. Refik Fenmen’in yaşamı hakkında yayınlanmış en erken tarihli yazılar, ölümünün ardından, mühendis meslektaşları tarafından kaleme alınmış olan anma yazılarıdır.

Ne yazık ki, bilim tarihimiz açısından irdelenmesi gereken bu aydın hakkında, 1996’da Erdal İnönü’nün önerisiyle hazırlanan bir biyografi dışında, herhangi bir araştırma yapılmamıştır. Görelilik kuramının Türkiye’ye girişi hakkında yaptığımız araştırmalar esnasında dikkatimizi çeken Refik Fenmen’in kısa bir yaşam öyküsünü ve yayın listesini daha önce yayınlamıştık.3 Bu yazıda, “Zonguldak Yüksek Maadin ve Sanayi Mektebi Kongresi” vesilesiyle yeniden ve daha ayrıntılı olarak araştırma fırsatı bulduğumuz Refik Fenmen hakkındaki mevcut bilgiler derlenmiş ve bulduğumuz bazı yeni bilgiler sunulmuştur. Bununla birlikte, Mehmet Refik’in yaşamı ve etkinlikleri üzerine daha geniş ve ayrıntılı araştırmalara ihtiyaç vardır.

Refik Fenmen, 1882 yılında Preveze’de doğmuştur. Aile, Refik Fenmen’in babası Mustafa Vefik Bey’in, Rüsumat [Gümrük] Nezareti’ndeki görevi nedeniyle Preveze’de bulunmaktaydı. Mustafa Vefik Bey, işi dolayısıyla sürekli ikamet değiştirmekteydi. Ancak, eşi Memduha Hanım, çocukları Kemal, Mükerrem ve Mehmed Refik ile birlikte yaşamını İstanbul’da sürdürüyordu.  Refik Fenmen’in dönemin en iyi okullarında, başarılı bir eğitim hayatı sürdürmesinde ailesinden aldığı kültürün rolü büyüktür. Baba tarafından Ahmed Rasim Paşa’nın torunuydu. Annesi Memduha Hanım ise, Osmanlı siyasi tarihinde etkili bir ismin, Midhat Paşa’nın, Naima Hanım’dan olan tek çocuğuydu.

Refik Fenmen, ilköğrenimini İstanbul’da, zengin ve aristokrat ailelerin çocuklarını gönderdiği Numune-i Terakki Mektebi’nde yaptı. Orta ve lise öğrenimini ise Saint Benoit Fransız Lisesi’nde tamamladı. Üniversite öğrenimi için İsviçre’ye giden Refik Fenmen, Lozan Üniversitesi Matematik-Fizik Bölümünü bitirdi. Daha sonra, Belçika’ya giderek Liège’de üniversite mezunlarına elektrik alanında bir yıllık uzmanlık eğitimi veren Montéfiore Elektroteknik Enstitüsü’ne (L’Institut Électrotechnique Montéfiore)  devam etti ve yüksek elektrik mühendisi unvanıyla 1906’da mezun oldu.

Refik Fenmen, mezuniyetinin ardından, Selanik Elektrik Kumpanyası’nda maaşsız olarak sekiz ay elektrik mühendisliği yaptı. 14 Kasım 1908 tarihinde, Hendese-i Mülkiye Mektebi elektrik dersi öğretmenliğine tayin edildi. 25 Kasım 1908’de Mekteb-i Sultani’de matematik öğretmenliğine atandı; bu esnada Hendese-i Mülkiye’deki görevi devam ediyordu.  Ocak 1909 tarihinde, öğretmenlik görevlerine ek olarak, Ticaret ve Nafıa Nezareti Fen Müşavirliği emrine tayin edildi. 31 Ocak 1909 tarihinde Mekteb-i Sultani’deki görevinden ayrıldı. 5 Eylül 1909 tarihli tensikat gereğince, kadrosu, Ticaret ve Nafıa Nezareti Fen Müşavirliği’nden, Nafıa İdaresi mühendisliğine nakledildi. Hendese-i Mülkiye Mektebi, sivil idareye geçince, adı Mühendis Mektebi olarak değişen okulda 14 Mart 1910’da fizik ve elektrik öğretmenliği kadrosuna alınan Refik Fenmen, 2 Nisan 1910 tarihinde okulun müdürlüğüne de getirildi. Refik Fenmen’in okul müdürlüğüne getirilmesinin ilginç bir öyküsü vardır. Bu yıllarda, dönemin değerli mühendis ve mimarlarını bünyesinde toplayan Osmanlı Mühendis ve Mimar Cemiyeti (kuruluşu 1908),  Mühendis Mektebi’nin müdürünün seçilmesinde etkili olmuştur.” diye başlayan makalenin tümünü okuyabilirsiniz. 

Röportajımızda Boğaziçi Lisesi geçtiğinde arşivimde olabileceği aklıma geldi. Hayrettin (Karaca) amca da aynı lisedendi diye hatırladım.

“Tarihe Karışan Boğaziçi Liseleri (Feyzi Âtî)

Arnavutköy ile Bebek yolu arasında Boğaz’ın en güzel yeri olan Akıntıburnu’nda Beşiktaş’ın en tanınmış özel okullarından biri olan Boğaziçi Liseleri vardı. Eski Boğaziçi Liseleri, 1921’de Feyzi Âtî Numune mektebi adı altında kuruldu. Okulun kurucusu Galip Azmi Sandalcı idi. Mektep 1921 yılından sonra gelişti. Fakat ilk yıl okulun 234 öğrencisi varken, ikinci yılda öğrenci sayısı 320’ye çıktı. 5 Şubat 1930’da yandı. Buna rağmen 1931’de Arnavutköy’de “Çifte Saraylar” denilen binalarına taşındı. 14 Aralık 1935’te “Boğaziçi Liseleri” adını aldı. Lise kısa bir zaman sonra (ilk, orta, lise kısımlar ile) büyük bir okul haline geldi. Okul 1935-1945’te Bebek’te ilkokul kısmına sahip olan İstanbul’un en sayılı okullarından biri oldu. Boğaziçi Liselerinin iyi bir kurum olmasında, müdür Hıfzı Tevfik’in rolü büyüktür. O çok değerli bir edebiyat öğretmeni idi. Şâirdi de. 1949’da İbrahim Alâeddin’in ölümünden sonra Hürriyet Gazetesi’nde yazdı. Hıfzı Tevfik daha 1931’de okulda bir öğrenci örgütü kurdu. Her yıl Ekim ayında öğrenci seçimleri yapılırdı. Bu seçimler, okula ayrı bir renk verir, bütün okulun açık oyu ile okulun en sevilen son sınıf öğrencilerinden bir “ağabey” cemiyet başkanı seçilirdi. Boğaziçi Öğrenci Cemiyeti, 7 kişilik bir örgüt idi. Ayrıca her sınıftan seçilen (üçlük başkanları) birleşerek “okul disiplin kurulu”nu meydana getirirlerdi. Bu nedenle Boğaziçi Liseleri Öğrenci Cemiyeti Başkanlarının okulun hayatında büyük yerleri vardı. Okulda, anma günleri düzenlenirdi. Büyük Atatürk’ün ölümü sırasında okula çağrılan konuk sanatçılar arasında Abdülhâk Hâmid, Y. Kemâl, Nafiz, Mükrimin Halil ve başkaları bulunurdu. Okulun ilk kurulduğu 1921 yılındaki kadrosu şöyle idi: Hıfzı Tevfik, Nihat Sami Banarlı, Nihal Adsız, Fuad Arslan, Hikmet Turhan Dağlıoğlu – Edebiyat; Hüseyin Naili Kubalı, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Yunus Kâzım Koni – Felsefe; Şeref Par, Hüsniye Çuhasar, Muammer Helvaşi, Doğan Akman – Riyaziye; Sâmih Nafiz Tansu, Nâfiz Danışman – Tarih; Lütfi Ârif Kanber, Şemsettin Güneş – Biyoloji; Kasım Bayçın, Abdülkadir İdil – Kimya; Burhan Ersan, Tacettin Örs – Fizik; Media Kayra, Suat Aycan, N. Danışman- Coğrafya; Mr. Elliot, Daniş Ünsal – İngilizce; Sabri Anday, Nurettin Sevin, Suut Kemal Yetkin, Edip Ayel – Fransızca; Hayri Çizel, Vahra Cerciyan – Yazı; Muhiddin Sadak – Müzik; Kudret Sandalcı – Yurttaşlık Bilgisi: Hamdi Sever, Meseddet Sever – B. Eğitim; Veyner – Almanca dersleri okuturlardı. Fahir Giritlioğlu, Aziz Çankırılı, Reşat Sarıbaş, Abdullah Bey Muallim Muavinlikleri yapıyorlardı. 3 yılı bulan öğretim süresince, Boğaziçi Liseleri’nde binlerce öğrenci yetişti. Bunlar arasında Haldun Simavi, Sabri Kiraz, Cihat Arman, Zeki Müren, Kadir Has, Orhan Öztrak, Mithat Fenmen, Şefik Fenmen, Eyüp Sabri, Prof. Dr. Sedat Alp, Sadun ve Feridun Altuna, Can ve Sadık Eliyeşil, Nihat Akçan, Hayrettin Karaca, Ömer Göncü, Necati Kütükçü Boğaziçi Liseleri okullarının kapandığı tarihten beri her yıl Nisan ayında Bebek Belediye Gazinosu’nda toplanarak eski talebelik günlerini anarlar. Bugün Boğaziçi okulları diye bir okul yoktur. Çünkü okul binası olarak kullanılan Çifte Saraylar adlı binaları Boğaziçi saha yolunun genişletilmesi sırasında yıkılmıştır.” Cumhuriyetin 50. Yılında Her Yönü ile İlçemiz Beşiktaş, K. Ekrem Uykucu

“Ne kadar güzel bulmuşsun. Bazı isimleri görünce şimdi hatırladım, babamın arkadaşları idi. Muhteşem bir kaynaksın canım. Çünkü o yıllar babaannemler Kırmızı Yalı’da oturuyorlarmış Bebek’te. Sonradan yol geçeceği için istimlak edilmiş.

Babaannemin Rasim amcamla Mithat amcamın arasındaki renkli fotoğrafımızda duvarda asılı duran eski evimiz. Sevgiler kocaman Rengigülcüğüm. Zinnur”

Zinnur ve ben çocukları çok sevdiğimiz, değer verdiğimiz için Nisan ayına denk getirdim röportajımızı. Nisan dendi mi 23 Nisan aklımıza gelir. Bu yıl iki bayramı bir arada kutluyoruz. Şeker Bayramı ve 23 Nisan. Çocuklar hep bayram sevinci yaşasınlar.

Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşlarının ruhlarını şad ediyor, yüz yıldır bizlere böylesi güzellikler yaşattığı, yol gösterici olduğu için şükranlarımızı sunuyoruz. Hakları ödenmez bir haktır.

23 Nisan Haftası, 2023

 

 

 

 

 

       

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Önceki Yazı

“İstanbul cazının üç kuşağı”

Sonraki Yazı

42. İstanbul film festivali ödülleri sahiplerini buldu

Rengigül Ural

Rengigül Ural

Sonraki Yazı
42. İstanbul film festivali ödülleri sahiplerini buldu

42. İstanbul film festivali ödülleri sahiplerini buldu

Plugin Install : Widget Tab Post needs JNews - View Counter to be installed
  • Popüler
  • Yorum
  • En Son
Semra Kosovalı: Seçim sonucu ve gelecek

Semra Kosovalı: Seçim sonucu ve gelecek

21 Kasım 2024
İstanbul’u Kanatları Altına Alan Ressam İrem Çamlıca : “İstanbul Yeri Göğü Altın Şehir”

İstanbul’u Kanatları Altına Alan Ressam İrem Çamlıca : “İstanbul Yeri Göğü Altın Şehir”

4 Eylül 2024
Astroloji Yolculuğu: Gökyüzünden Haberler 18-24 Kasım 2024 (Ankara Saatine Göre)

Astroloji Yolculuğu: Gökyüzünden Haberler 2024’de Burçları Neler Bekliyor?

8 Ocak 2025
Sizi Daha Genç Gösterecek Saç Renkleri

Sizi Daha Genç Gösterecek Saç Renkleri

22 Ocak 2024
Semra Kosovalı: Seçim sonucu ve gelecek

Semra Kosovalı: Seçim sonucu ve gelecek

0
Duygu Şengül: Türkiye’de kadının var olma sorunu

Duygu Şengül : Duygu’sal Aforizmalar

0
Ayşe Demir: DO-ra-to

Ayşe Demir: DO-ra-to

0
Buket Keskinol: Toprak Ana Gaia

Buket Keskinol : İskenderunlu olmak

0
Yuvamız İzmir’de anneleri mutlu eden etkinlikler

Yuvamız İzmir’de anneleri mutlu eden etkinlikler

11 Mayıs 2025
Çekirdeksiz kuru üzüm, kuru kayısı ve kuru incir ihracatında 1 milyar dolar aşıldı

Çekirdeksiz kuru üzüm, kuru kayısı ve kuru incir ihracatında 1 milyar dolar aşıldı

11 Mayıs 2025
Dr. Bahar Zeynep Barut: Adı Konmamış Gizli Kahramanlık: Her Şekliyle Anneliğe Saygı

Dr. Bahar Zeynep Barut: Adı Konmamış Gizli Kahramanlık: Her Şekliyle Anneliğe Saygı

11 Mayıs 2025
Songül Yıldırım Torbaoğlu : Estetikte yeni dönem tek seansta değişir her şey

Songül Yıldırım Torbaoğlu : Estetikte yeni dönem tek seansta değişir her şey

10 Mayıs 2025

Son Yazılar

Yuvamız İzmir’de anneleri mutlu eden etkinlikler

Yuvamız İzmir’de anneleri mutlu eden etkinlikler

11 Mayıs 2025
Çekirdeksiz kuru üzüm, kuru kayısı ve kuru incir ihracatında 1 milyar dolar aşıldı

Çekirdeksiz kuru üzüm, kuru kayısı ve kuru incir ihracatında 1 milyar dolar aşıldı

11 Mayıs 2025
Dr. Bahar Zeynep Barut: Adı Konmamış Gizli Kahramanlık: Her Şekliyle Anneliğe Saygı

Dr. Bahar Zeynep Barut: Adı Konmamış Gizli Kahramanlık: Her Şekliyle Anneliğe Saygı

11 Mayıs 2025
Songül Yıldırım Torbaoğlu : Estetikte yeni dönem tek seansta değişir her şey

Songül Yıldırım Torbaoğlu : Estetikte yeni dönem tek seansta değişir her şey

10 Mayıs 2025
Güncel Kadın

Güncel Kadın

Sosyal Medya

Kategoriler

  • Anasayfa
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Genel
  • Güncel Haberler
  • Güncel Sağlık
  • Güzellik
  • İş Dünyası
  • Magazin
  • Moda
  • Röportaj
  • Sağlık
  • Sanat
  • Yaşam
  • Yazarlar

Son Haberler

Yuvamız İzmir’de anneleri mutlu eden etkinlikler

Yuvamız İzmir’de anneleri mutlu eden etkinlikler

11 Mayıs 2025
Çekirdeksiz kuru üzüm, kuru kayısı ve kuru incir ihracatında 1 milyar dolar aşıldı

Çekirdeksiz kuru üzüm, kuru kayısı ve kuru incir ihracatında 1 milyar dolar aşıldı

11 Mayıs 2025
  • İletişim: info@guncelkadin.com.tr

© 2023 Güncel Kadın.

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Güncel Haberler
  • İş Dünyası
  • Ekonomi
  • Moda
  • Güzellik
  • Sağlık
  • Yaşam
  • Sanat
  • Röportaj

© 2023 Güncel Kadın.