Merhabalaşmamızın üzerinden kaç yıl geçti hiç anımsamıyorum. Anımsadığım sürekli yazın dünyasında üretken bir kadın olması ve yazarlığın verdiği bilgi birikimi ve çok nazik olması. Ne zaman hal hatır sorsam mutlaka bir şeyler karaladığını söylüyor. İşte böyle bir zamanda yeni bir kitabından bahsetti. Hiç tereddütsüz hemen sitemizde yer verelim dediğimde yine o çok nazik tavrıyla “Elbette Onur Duyarım” demesi zaten yazarın nazikliğini gösteriyor.
Ayten Turan’ın yeni kitabı ‘Abbara’ üzerine gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi beğenerek okuyacağınızı umuyoruz. İyi okumalar.
Abbara Gölgeleri neyi anlatıyor, okuyucusuna bir iki ufak tiyo verebilir misiniz?
Abbara Gölgeleri bir masal şehrin öyküsü diyelim, büyülü bir şehrin içinde kendini bir kere ararken, bin kere kaybolan insanların kendi arayışları içinde yaşayan, bir coğrafyanın nefes alma öyküsü…
Romanlarınız ‘da ilk bakıldığı zaman aşk romanları gibi görünsede aslında her romanınızda Anadolu’nun birçok yarasına değiniyorsunuz, sizi etkileyen nedir romanlarınızın yazım aşamasında?
Aslında her Romanımda bir aşk var olmalıda, aşk insanı olarak tanımlıyorum kendimi, Aşk derken bu sadece kadın erkek ilişkisi olarak algılanmamalı, aşkın binbir türü var, yeterki siz bunu yakalayın ve gerçekten muhteşem bir duygu.
Diğer bir konuda Anadolu da yaşanan hikâyeler her zaman acıda olsa dikkatimi çekti, bizim topraklarımızın üzerinde yaşanan bazen acımasız bazen de töre altında can yakan hikâyelerimiz var ve yanlış giden bazı şeylere değinerek farkındalık yaratmak istiyorum, bunu ne kadar başarıyorum bilmiyorum ama bir yerlerde bir şeylerin savaşını veriyor olmak beni rahatlatıyor.
Yazar olmak size neler kazandırdı ve neler kaybettirdi?
Yazar mıyım, yoksa yazan mıyım? Bu düşünülmesi gereken bir konu Türkiye’de Yazar olarak tanıdığım birçok yazar bedeller ödeyerek yazar sıfatında olabildi. Yazmayı çok seviyorum birşeylere dokunabilmek düşündüğüm doğruların peşinde koşabilmek bana çok şey kazandırdı, birçok insanın dile getiremediğini dile getirip, onların sessiz çığlığı olmak yeri geldiğinde yaralarına merhem olmak çok güzel bir duygu, diğer taraftan ne kaybettirdi derseniz burada şunu söyleyebilirim bu kaybetmek mi, kazanmak mı? Bilmiyorum ama herşeyi görüyorum, her duyguyu hissediyorum, insanların ruhuna inebiliyorum, girdiğim ortamlarda o insanların acılarını hissedebiliyorum, bu da birçok zaman benimde acı çekmemi sağlıyor, yazmaya ilk başladığım dönemlerde ki Ayten değilim, bu bir gerçek gözümde bir zamanlar büyüttüğüm şeylerin zamanla küçüldüğünü görmek beni ayrı üzüyor.
Bir röportajınız da yazmak acı çekmek dediğiniz okumuştuk, bu konuda ne söylemek istersiniz?
Bunu her zaman diyorum eli kalem tutanın acısı çoktur, bu sadece kendi şahsi acıları olmayabilir, insanların acısın hisseden kişi acı çeker, ben yine diyorum acı çekenin hikayesi olur, aşk çekenin şiiri olur, mutlu bir bireyin ya da yaşadığın çağın, çevresinde ki insanların acısını hissetmeden, sadece kendi için var olan hiç bir insan yazamaz sanatın içinde olamaz bu hangi sanat dalı olursa olsun insanlığın sesi olur sanatçı, ( İnsanlığın seside zaten acıdır. )
Romanlarınızda birçok karaktere can veriyorsunuz, karakter bulma aşamasında nasıl bir çalışma içine giriyorsunuz?
Aslında Romanın en zor yeri diyebilirim karakter konusu, çünkü çok ince bir çizgi romanın geçtiği coğrafya çok önemli, isimleri dahi yöreye göre seçmek zorundayım, diğer taraftan her coğrafya insanının karakteri farklı işliyor orada ki insanları incitmemek adına çok ince bir çizgide karakterleri seçmek zorunda kalıyorum, romanlarımı kaleme alırken en sancılı dönemim karakter seçme dönemim oluyor.
Bu yüzden çok araştırıyor, çok insanla konuşuyorum o yörenin insanlarını çok iyi izlemleyerek yorucu ve sancılı bir süreç yaşıyorum ama her romanımda karakterleri okuyan her okuyucu kendinden birşey bulduğunu söyledikleri zaman bu benim başarım oluyor.
Romanlarını yazarken sonunu bilerek mi yazıyorsunuz?
Aslında romanlarımı yazmaya başlarken öncelikle bir plan proje çiziyorum birçok deneme yazıyorum, lakin sonra asla planladığım gibi roman gelişmiyor bu neden böyle bilmiyorum, asla başta hayal ettiğim roman olmuyor.
Romanımın sonunu da asla kestiremiyorum, roman yazarken ruh halim, kızgınlıklarım, acılarım romanımın sonunu belirliyor, o sona bende bilmeyerek gidiyorum bazen bu bilinmezlikte bana acı veriyor.
Sizce yazar olunur mu, yazar doğulur mu?
Bu göreceli bir soru aslında, kimse büyürken yazar olacağım diye büyümüyor, toplum bizleri kotlarken işte avukat doktora öğretmen gibi mesleklere itiyor belki son zamanlarda yazar olmayı isteyen gençler daha şanslı görünse de bana göre yetenek meselesi, ilham yakalama meselesi çünkü bende içinde olmak üzere birçok yazarımızın hayatını devam ettirmek adına başka meslekleri var ve çalışmak zorundayız ülkemizin şartları sadece yazar olarak yaşama devam ettirmemize yeterli değil, sadece yazarak hayatını devam ettiren Türkiye’de ve Dünya’da çok az sayıda yazar vardır.
Sorumuza dönecek olursak, bana göre yazmak aşk meselesi, yetenek meselesi, yetenekte, doğuştandır diye düşünüyorum.
Yazarlığın okulu olur mu?
Elbette olur her şeyin başı eğitim lakin eğer yetenek yoksa yazarlık zorlanarak yapılacak bir olgu değil, yazar olmak isteyen herkes yazar olamaz o aşkı yüreğinde hissetmeli, yazmak adına bedeller ödemeye hazır olmalı, insanları iyi izlemlemeli bunlarla beraber eğitim alınırsa edebiyat adına çok değerli yazarlar tarihte yerini alır diye düşünüyorum.
Kitaplarınızın ismini ve sizde neler bıraktığını ve kitaplarınızda siz var mısınız desek ne derdiniz?
Her kitabım bende ayrı bir ömür gibi 5 Romanımda da sanki o hayatların içinde olan bir ben vardım gerçek hayatımda yaşamadığım ya da yaşayamadım bir çok şeyi kaleme aldım, ben varmaydım belki sıfat olarak değil ama elbette kendi karakterimden kendi acılarımdan bir şeyler yansıtmışımdır diye düşünüyorum.
Kitaplarımın isimleri…
Gölge Nesil.
İstanbul Karası.
Sol Yanımda Dağlar Yıkıldı.
Kelebek Sözü ve
Abbara Gölgeleri.
Keşke bu kitabı yazmasaydım dediğiniz kitabınız oldu mu?
Maalesef ki, evet bana çok acı verdiğini düşündüğün ve çok kırgınlık yaşadığım tek kitabım oldu İSTANBUL KARASI bu kitabımın bende çok sıkıntısı oldu, bunun hikâyesin aynanın diğer yüzünde ki olayları şimdi değil ama belki yıllar sonra anlatabilirim şu anda o güce sahip değilim ama çok güzel okuyanlardan tam not alan bir kitap olmasına rağmen gerçekten yazmamam gereken bir kitaptı, bende çok büyük bir kırgınlık bıraktı.
Kendi hayatınızı kaleme almayı düşünür müsünüz?
Sanmıyorum, insanın kendi hayatını yazması en zor olan diye düşünüyorum, çünkü okuyucu yazarı gözünde başka noktalara koyarken birden sizin gerçek hayatınızı okuması okuyucuda başka bir travma yaşatabilir, yazarda alenen bir hayat sahip olmadığı için kendi hayatını yazarken çok adil ve net olamaz gibi geliyor buda okuyucu aldatmak olur bana göre değil.
Bizlere verdiğiniz net ve samimi cevaplar için teşekkür ederiz.
Bende bana bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim.