Aşkım Tan:
Yıllarca Güreş Federasyon Başkanlığı ve Türk Güreş Vakfı Genel Başkanlığı yaptınız. Yönetici kimliğinizle, güreşe en büyük katkınız neydi sizce?
Ahmet Ayık:
İki dönem federasyon başkanlığı yaptım. Uzun yıllar Türk Güreş Vakfı’nda görev aldım. Bir yandan da uluslararası federasyonda – bugünkü adıyla UWW, o zamanki FİLA – yönetim kurulunda, altı yıl kadar asbaşkanlık görevim oldu.

Orada şunu savundum:
Türk güreşçisi sadece minderde değil, masada da hak ettiği saygıyı görmeli. Kurallar konuşulurken, olimpiyat programı tartışılırken, grekoromen güreşin Olimpiyatlardan çıkarılması gündeme geldiğinde, biz kulis yaptık, konuştuk. Olimpiyatlarda kalması yönünde mücadele ettik.
Türkiye’de ise imkanları artırmak için uğraştık. Liglerde birinci olan takıma, ikinciye, üçüncüye ödüller verildi; kulüpler biraz nefes alsın istedik.
Bir de eğitim bursları… Güreş kökenli, sporcu çocuklara, gençlere karşılıksız burs verdik. Çünkü minderdeki başarıyla beraber eğitim de çok önemli. Sporcuyu sadece kas gücüyle değil, kafa ve karakter gücüyle de büyütmek lazım.
Aşkım Tan:
Sohbetimizde sık sık “disiplin” ve “ahlak” kelimelerini kullanıyorsunuz. Günümüzde sporun ticarileşmesi, paranın ve sponsorluğun öne çıkması, performans artırıcı maddeler, doping tartışmaları…
Sizce spor bugün biraz “yozlaştı” mı?
Ahmet Ayık:

Sporun kendisi değil ama etrafındaki dünya çok değişti. Para, şöhret, reklam… Bunlar işin içine girince, insanlar bazen kısa yoldan sonuca gitmek istiyor.
Bizim dönemimizde de elbette yanlış yapanlar vardı ama bugünkü kadar sistematik değildi. Şimdi her branşta performans arttırıcılar, doping tartışmaları gündeme geliyor.
Ben hep şunu savundum:
Pehlivanlık sadece madalya kazanmak değildir. Pehlivanlık, müsabaka bittikten sonra da devam eder; hayatın içinde, günlük davranışında, rakibine ve seyirciye saygısında, ailesine karşı duruşunda. O yüzden paranın spora hükmetmesine izin vermemek lazım. Spor parayı değil, para sporu takip etmeli.
Aşkım Tan:
Sizinle konuşurken, hâlâ çok dinç, çok enerjik olduğunuzu görüyorum. 87 yaşındasınız ama görüntünüz “spor hâlâ hayatımın içinde” diyor.
Bugünlerde sporla ilişkiniz nasıl, günlük hayatınızda neler yapıyorsunuz?
Ahmet Ayık:

Eskiden günde dört–beş saat spor yaptığım olurdu. Basketbol oynardık, jimnastik yapardık, halter çalışırdık, üzerine de güreş… Bütün gün hareket hâlindeydik.
Şimdi elbette eskisi kadar sık ve yoğun yapamıyorum ama sporu tamamen bırakmadım. Evde basit aletlerim var; ayaklarımı, kollarımı, genel kondisyonumu korumaya dönük çalışmalar yapıyorum.
İnsan gönlünü genç tutarsa, bedeni de elinden geldiğince ona uymaya çalışıyor.
87 yaşındayım ama hâlâ şuna inanıyorum:
İnsan çalıştığı, hareket ettiği, hayata merakla baktığı sürece yaşlanmaz; sadece yıllar geçer.
ÖDÜLLERİ:

- Devlet Üstün Hizmet Madalyası
- TBMM Hizmet Ödülü (Memleketinde eğitime verdiği destek ve yaptırdığı hayır işleri ile olarak bu ödüle layık görülmüştür)
- Moğolistan Üniversitesi Fahri Doktora Ünvanı
- 1967 Yılı “Türkiye’de Yılın Sporcusu” Ödülü
- 1997 Yılı “Yılın Spor Adamı” Ödülü
- 2004 Yılı “Hall Of Fame” Ödülü
- 2013 Yılı “Fair Play Büyük” Ödülü
HOCALARI:
- Adil Candemir,
- Bayram Şit,
- Celal Atik,
- Frank Medina,
- Halit Balamir,
- İbrahim Önder,
- Nasuh Akar,
- Necmettin Erkan
- Nuri Turan,
- Yaşar Doğu
(Alfabetik olarak sıralanmıştır)













