Gerçekten sustuk!
Hergüne yeni bir haber, yeni bir gündem ve zihnimiz yetişemeyeceğini anladığı için sustu.
Şu an önüne gelen, “bu halk bunu hak etti, tepki vermiyor nasılsa,” diyor. Oysa milletini halkını tanımıyor. Bu halk önce olanlara susar, izler, sindirir ve sonra harekete geçer. Bizim dışımızdaki tüm dünya milletleri bu şekilde davranacağımızı biliyor yalnızca biz bilmiyoruz.
O yüzden lütfen halkımızı habire küçümsemeyin!
Atatürk, bir kişiydi, milli duyguları harekete geçirdi, arkadaşlarını inandırdı, halkına rehberlik yaptı ve sonuç 100 yıldır her türlü ihanete, soyguna, düşmanlığa karşı hala ayakta duran TÜRKİYE…
Yine bir kişi çıkar, milli duygularımızı uyandırır, bizleri adaletli zenginlik bolluk içindeki güzel günlere inandırır ve harekete geçeriz.
Fetöcülerin Anadoludaki zeki çocukları toplayıp kendi okullarında okutmasının bir sebebi de buydu, yeni yüzyılda Türkiye’ye liderlik edecek genci kendi düşüncelerine uygun yetiştirmeye çalışıyorlardı. FETÖ okullarından mezun olmuşlarsa bakarsanız nasıl kibirliler, nasıl seçilmiş insan olduklarına inanmışlar, beden dillerini ve davranışlarını biraz izlerseniz görürsünüz. O kadar çok kendi içlerinde kendilerine fayda sağlamak için uğraştılar ki, onlardan olmadıkları için atanamayan işe giremeyen birçok genç intihar etti, ailelerin yüreği yandı. Şimdi Fetöcüler, yıllarca mağdur ettikleri insanların durumuna düştü.
Günümüz Türkiye’sinde tüm kavramlarda bir çöküş var.
Partilerine taparcasına inanan ve savunan küçük azınlıklar dışında halkın büyük çoğunluğu, çürüyen toplumsal kurallara ve ahlaka karşı sustu, sessizliğe büründü.
İçinde bulunduğumuz coğrafya yanıyor hem savaşlarla hem de sürekli çıkan yangınlarla gerçekten yanıyor.
Harita yeniden şekilleniyor, ülkelerin sınırları yeniden çiziliyor.
Türkiye, bu güncellenmeye başlayan haritanın neresinde?
Göz göre göre gelen bu döneme karşı bir hazırlığımız var mı?
Peki ya vatan topraklarımızın içinde neler oluyor?
Neyi yazayım, neresinden başlayayım…
Tüm sistemin yeni baştan düzenlenmesi lazım!
Canım vatanımın yönetimine talip olan aç gözlüleri doyuramadığımız için halk sefaletten kurtulamıyor. En üstte % 20 dilimindeki bazı insanlar, gelirin % 48’ini elinde bulunduruyor. En yoksul %20’lik halk ise gelirin yalnızca % 6’sını paylaşıyor.
Yapay Zekaya Türkiye’deki gelir durumunu sorun, öyle rakamları sunuyor ki size içiniz acır.
YAZIK VATANIMA…
Son bir yıldır sürekli Mustafa Kemal Atatürk’ü rüyamda görüyorum, ilk zamanlar bana neyin mesajını iletmeye çalışıyor diye düşünürken günümüzde yaşanılanlar, onun ruhunun neden iletişime geçmeye çalıştığını açıklıyor.
Bir kesimin büyük umutlarını bağladığı Ekrem İmamoğlu ve Atatürk döneminde kurulan CHP’nin içler acısı durumu ortada.
2019 yılından beri Ekrem İmamoğlu konusunda uyarıyordum, şimdi yaşanılanlara bakınca neden uyardığımı anlayanlar anladı zaten.
Bizler temiz siyaset, temiz ve şeffaf düzen için mücadele ediyoruz.
Muhalefet partilerin de bu söylemlere karşılık eylemleri başka olunca insanlar uzaklaşıyor.
Benim üzüldüğüm, muhalefette temizlik yapmaya çalışan iktidar partisinin kendi yanlışlarına sessiz kalması, bu da öfkeye ve karşı tepkiye neden oluyor.
Komşunun bahçesi çok pis derken kendi evin temiz mi ona da bakacaksın, hep karşı tarafa parmak sallamakla olmaz. Bu davranış karşı öfkeyi çoğaltır yalnızca…
Günümüzde hiç kimse görevini HAK YOLUNDA HALK İÇİN yapmıyor. Her gelen kendi için geliyor.
KAZANDIRMAZSAN KAZANAMAZSIN!
Temel kural budur. Kazanmak istiyorsan önce kazandıracaksın. Yalnızca kendi kazancına odaklanan herkes sonunda kaybetmeye mahkumdur.
Evrensel yasadır…
Dilediğiniz kadar yanlış yolda kalın, er ya da geç ilahi düzen devreye girer ve yaşattıklarını yaşatarak kazandığınızı sandığınız oyundan çeker alır sizi.
Dün yanlış yollara girip de kazandığını zannedenler bugün kaybetti.
Bugün yanlış yollar da olupta kazandığını zannedenler de yarın kaybedecek…
Her günümüzün olaylı gündemine yetişemediğimiz şu günlerde en üzüldüğüm konu, Beylikdüzü Belediye başkanımızın tutuklanmasının ardından yaşadığı aşırı üzüntü nedeniyle gelen kilo kaybı ve hastalığının tekrarlaması…
Çok sevdiğim eşi Zehra Hanım ve Başkanımız inanılmaz naif insanlar.
Siyasetle ilgisi olmayan bürokrat kökenli sayın Çalık, tutuklamalar başlayınca suçlu olsa kaçardı. Yanlış yapmadığını bildiği için tutuklandığı güne dek görevine devam etti. Suçu ispatlanmamış ve sağlığı tehlikeye girmiş bir insan, evinde de gözetim altında tutulabilir. Kaçmak istese zaten kaçardı.
Hırsızın katilin affedilip sokağa salındığı şu günlerde bir başkanın hasta yatağında tutuklu kalması gerçekten ülkem adına, insanlık adına ve adalet adına çok üzücü…
Allah, Kuran’da diyor ki, “Sakın Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak onları gözleri dehşetten fırlayacak gibi olduğu bir güne erteliyor.”
Kuran böyle söylüyor ve zalimlik yapanları uyarıyor, ben daha ne anlatayım ki…
En iyisi susmak!
Çünkü “Hak Yolunda Halk İçin” konuşacağımız günler yaklaşıyor.
