Bu hafta birebir denk geldiğim iki dolandırıcılık olayından sonra dedim ki eyvah eyvah!
Ekonomik kriz derinleştikçe dolandırıcıların cüreti artmış, öyle rahatlar öyle arsızlar ki, bizden çalacakları parayı kendilerine hak görüyorlar.
Ya asıl merak ettiğim sizleri kim eğitiyor?
Nasıl böyle profesyonel ikna kabiliyeti kazandınız?
Hadi yasalar yetersiz, kanundan korkmuyorsunuz, Allahtan da mı korkmuyorsunuz?
Bir akşam sosyal medyadan bir mesaj geldi, samimiyetim olmayan fakat tanıdığım birisi yazdı ve acil paraya ihtiyacı olduğunu, ertesi gün iade edeceğini yazdı. Hemen aradım, ya gerçekten ihtiyacı varsa ve samimiyetimiz olmamasına rağmen benden istiyorsa onun zorda olduğunu gösteriyordu bana göre. Telefonda sorduğumda hesabının çalındığını söyleyince şaşırdım ve hesabını çalan kişi, kadının birçok arkadaşından da para istemiş ve çoğu da göndermiş.
Merak ettim, hesabının nasıl çalındığını sordum. Sosyal medyadan birisi yazmış ve çıplak müstehcen fotoğraflarının sosyal medyada paylaşıldığını, görmek isterse diye link gönderdiğini yazınca panikle tıkladığını söyledi.
“Neden panikledin ki, müstehcen fotoğrafların mı vardı?” dediğimde güldü, o anki panikle fotoğraflarının olmadığını bile düşünemediğini söyledi.
Sosyal medyadan bana yazan, hesabı çalan hırsıza bu kez ben mesaj attım ve inanılmaz ağır hakaret ettim, “hadi bunları da yayınla, ya da git hakaret davası aç da tanışalım,” yazdığımda “senin gibi bir bayana yakışıyor mu böyle kelimeler,” yazmış. “Hırsızlık sana yakışıyor da, küfür etmek mi bana yakışmadı,” deyip devam ettim, beni engelledi.
Bu olaydan sonra bugün bankadayım, önümde bir kadın ağlayarak para yatırmaya çalışınca dikkatimi çekti, yardıma ihtiyacı olup olmadığını sordum. Bir avukatın aradığını 5 yıl önce kuaförde bir kâğıt imzaladığını, borç olarak göründüğünü ve o kuaförün icraya verdiğini söylemiş. Borcu 20 bin olmuş. Kadıncağız telefonda o kadar parası olmadığını yalnızca emekli maaşı olduğunu söyleyince sözde avukat tüm emekli maaşını istemiş ve bir iban yazıp parayı hemen yatırmasını istemiş. Kadın da gelen ibana para yatırmaya çalışıyordu.
“Siz şu an dolandırılıyorsunuz?” dedim.
O esnada o avukat aradı, kadın korkudan konuşacak halde değildi, ben konuşayım dedim. Telefonda bir kadın ve parayı yatırdınız mı diye sordu. “Parayı yatırmayacak, önce siz dava dosyası atın, tebligatı yapın, ofis bilgilerinizi paylaşın, para işi sonra,” dediğimde oyununu bozduğumu anladı ve öfkeyle beni sindirmek için yüksek tonda konuşmaya başladı. Aynı tonda ben cevap verince telefonu yüzüme kapattı. Para yatırmaya çalışan kadını polise yönlendirdim ve “bir kez para yatırırsanız, onların tuzağına düşersiniz. Bir süre sonra bu kez polis diye ararlar, PKK’nın hesabına para yatırmışsınız, derler ve bunu düzeltmek için bize para yatırın deyip tekrar dolandırırlar, polise gidin ve kimseye para yatırmayın,” dedim.
Arka arkaya etrafımda çok fazla dolandırıcılık hikâyesi duymaya başlayınca aç kaldı bu itler demek ki dedim.
Yazık memleketimin insanına, yazık bu millete…
Nasıl çözüm bulunamıyor bu hırsızlara anlamış değilim. Öyle özgüvenliler ki, hiç korkmuyorlar.
Ve ne acı ki toplumun her kesimindeki hırsızlar inanılmaz bir özgüven kazandı.
Çöküş artık yakınımıza kadar sirayet ettiyse vay halimize…
Yazacak çok şey var, lakin…
Ne demiş derviş;
Söz vardır söyleyene hayran bırakır,
Söz vardır, sarf edene düşman yaratır,
Söz vardır her derde devadır,
Söz vardır mahşere dek sineye yaradır.