Aşkım Tan: Sizin için Atatürk’ün çocuklarla bağı ne ifade ediyor?

Mehmet Belge: 23 Nisan dünyada bir ilk. Atatürk’ün öngörüsü ve milliyetçiliği çocuklara bırakılmış bir gelecek. Her yıl dünyanın birçok yerinden çocukların gelmesi çok değerli. Her kim unutturmaya çalışsa da Atatürk hiçbir zaman unutulmayacak.
Aşkım Tan: Son olarak, Atatürk’e ve Cumhuriyet’e dair söylemek istedikleriniz nelerdir?
Mehmet Belge: Atatürk’ü anlatmak kelimelerle bitmez. Cumhuriyet ve Atatürk bitmeyen eserlerdir. O hep yaşayacak, bizim ışığımız olmaya devam edecek.
Ressamın Notu
“BRHD’nin her yıl açtığı sergilerde ben de yer alıyorum. Çanlıoğlu Belediyesi Çağdaş Sanat Fuarı’nda 100×130 ebatlarında bir Atatürk portresiyle katılmıştım. Küçük bir izleyicinin portreye uzun uzun bakması beni çok duygulandırdı. 23 Nisan Çocuk Bayramı’nı Atatürk boşuna çocuklara armağan etmemişti; öngörüsüyle geleceğimizi onlara bırakmıştı. Kim unutturmaya çalışırsa çalışsın, kendisi unutulur; ama Atatürk asla. O hep yaşayacak.”
Teşekkür Notu

“Her şey için çok teşekkür ederim. Duyarlı ve doğru mücadeleniz için ayrıca teşekkür ederim. Aşkım Hanım, iyi ki varsınız, iyi ki tanıdım.” — Mehmet Belge
Son Söz
“Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e alerjisi olan zihniyete ve Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e diyorum ki: “Bu tür oyunlarınızla çocuklarımızın zihinlerinde kurmaya çalışmakta oldugunuz hastalıklı düşünce biçimine başarılı olamayacaksınız. Bu, tam tersine ve inadına çocuklarımızın kalbinde Atatürk sevgisini perçinliyor. Çocuklarımız ve genç neslimiz Cumhuriyete ve değerlerine sahip çıkıyor. Çırpınışlarınız boşuna olduğu gibi miyadınız geçmiş ve gelecekte yeriniz yoktur.

Unutmayınız ki o gün bütün Türkiye yağmur yağmadan ıslandı…”
Ayrıca bu anlamlı günde Cumhuriyet’imizin bir emanetçisi olarak büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni hatırlatmaktan gurur duyarım:
“Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”

Cumhuriyetimizi bu nedenle sonuna kadar korumalı, bugün yüce Atatürk’ün öngördüğü gibi içinde bulunduğumuz şartları düşünmeden elimizden alınmaya çalışılan geleceğimize sahip çıkmak, aslî görevimizdir. Gaflet, dalalet ve hıyanet içinde olanları saymıyorum bile çünkü bu zaten 85 milyonun malumudur.
İşte bu nedenle diyorum ki: “İnadına Mustafa Kemal Atatürk, inadına Cumhuriyet ve inadına 10 Kasım!”












