Yeni bir yıla girmemize üç kala, bu hafta ne yazsam acaba diye düşünürken, bir şarkı çalmaya başladı radyoda…
“Ben suyumu kazandım da içtim…
Ekmeğimi böldüm de yedim…
Alkışı duydum, ihaneti gördüm…
Sesim de oldu, sessizliğimde…
Seviştiğimde oldu benim…
Sende başını alıp gitme ne olur.
Ne olur tut ellerimi…
Hayatta hiçbir şeyim az olmadı senin kadar…
Hiçbir şeyi istemedim seni istediğim kadar…
Söz: Cem Karaca
Müzik: Nil Burak
Film şeridi gibi geçti tüm hayatım bu sözlerle, şarkıyı dinlerken gözlerimin önünden…
Babamın aldığı kırmızı bisiklete binmeyi öğrenince, nasıl dağ tepe, rampa bayır tırmanıp indiğimi hatırladım iki teker üstünde, hayatın inişleri çıkışları gibi…
Sarayburnu’nda, boğazın hırçın akıntısında öğrendim mesela ben yüzmeyi, dalgalarla nasıl mücadele ettiğim geldi aklıma büyüyünce hayatla ettiğimiz gibi…
Ağabeyimle babam ne zaman maç izlemek isteseler kalkıp kanalı değiştirirdim, o yüzden beni halıya sarıp, eskiler bilirler her evde vardı hemen hemen, ahşap mobilyalı çekyat, onun üstüne koymuşlardı beni sadece başım dışarda bir maç günü, 90 dakika maç bitene kadar…
Ve ben 90 dakika kurtulmak için nasıl çabaladığımı hiç unutmadım…
Vazgeçmemeyi öğrenmek o günlerden miras…
Dam tepelerinde gezen, ağaca tırmanıp meyveyi dalında oturarak yiyen, düz duvara tırmanıp tavana vuran, yaramaz bir kız çocuğuydum ben savaşçı, hırçın ama büyüklerimin sözünü dinlemediğimi hatırlamıyorum, anneme babama karşı çıktığımı, sesimi yükselttiğimi, etrafta küfürlü konuştuğumu…
Yaramazlık ve terbiyesizlik arasında bir çizgi vardır…
Ben, terbiyesiz olmadım hiçbir zaman ama hala yaramazlık yaptığım doğrudur.
Ve hiçbir anını unutmadım iyisiyle, kötüsüyle “izler ve dersler” bırakan hayatımın…
Genç kızlığımda değiştim mi?
20’li yaşlarda iddiaya girip Mart’ta kıyafetle Denize girmişliğim vardır mesela, kahkahalarımı hiç tutsak etmedim ben ama gülmem gereken yerde güldüm hep…Ağlayana gülmedim hiçbir zaman…
Hatalar yapmadım mı?
Çatır çatır yaptım, hatta bazen bile isteye tekrar tekrar yaptım, şımarıklık yaptım, pembe yalanlar söyledim, kapris yaptım, terkettim, terk edildim, kızdım, ağladım, yanıldım, yandım ama hiç bile isteye vicdansızlık yapmadım, hak yemedim… Çünkü büyürkende hata yapmakla, vicdansız olmak arasında ince bir çizgi var, hata yapın, yaptıkça büyüyeceğiz ama vicdansızlık yapmayın…
Her zaman hak edene hakkını teslim edeceksin ne eksik ne fazla…
Şimdi 40’ların başında içimdeki O çocukla, kızla ve kadınla
bir gün bile “güzel ya da kötü”hiçbir anımı unutmadan yaşıyorum ben…
Geçmişe çok takılmadan,
Ve fakat, asla unutmadan…
Her yeni seneye girerken geçen senenin mütalaasını yapıyorum kendimle, sizde yapın…
Yeni gelen yıl gidenleri aratmasın…
“Suyumuzu kazanalım da sağlıkla içelim…
Ekmeğimizi paylaşarak yiyebilelim.
Alkışlanalım…
Yalanlara, dolanlara, hatalara, sessiz olduğumuz ya da haykırdığımız anlara inat gülmeye, sevişmeye devam edelim…
Yanımızda olmasını istediğimiz kimse başını alıp gitmesin…
Hep tutsun ellerimizi…
Olmaması gerekeni sistem eliyor zaten…
Hayatta hiçbir şeyimiz yarım asla kalmasın… Yarım kalan her şey kalp yarasıdır hiç bitmek bilmez…
Ölüme ihanet edemezsiniz geldiğinde…
O an gelene kadar; “Her günümüz en güzel günümüz olsun…” ki; Cemal Süreya’nın da dediği gibi, “Mutlu uyumak lazım azizim… Madem uyku yarı ölüm halidir, o halde mutlu ölmek lazım; her gece…”
Sağlıklı, mutlu, aşk dolu bir yıl dilerim…