Sevgili okurlarım,
Biliyorsunuz, okullar bitirmekle, okumakla adam olunmuyor. Nezaketin, merhametin, kültürün ve insanı insan yapan değerlerin eğitimle ilgisi hiç yok. Bir insan doktor, avukat, mühendis, profesör hatta vali oluyor; ama adam olamıyor maalesef. Okumak insanı meslek sahibi yapıyor, cehalet baki kalıyor!
İnsan karakteri, görgüsü neyse odur. Dünyanın en iyi okullarından mezun olun, büyük projelere imza atın, başarıdan başarıya koşun bütün bunlar hep sizin mesleki uzmanlığınızla sınırlı. Hayat okulunda nasıl bir öğrencisiniz bu önemli. Aslında hepimiz aynı okulda okuyoruz. Bu hayat okulu ayakta kalabilmeyi, ilişkileri öğretiyor bize. Akıl sağlığınız yerindeyse okulda da başarılı olabilirsiniz. Yok eğer değilse hayat sizi yolunuza çıkanlarla birlikte önüne kata kata sürüklüyor.
Şimdi bütün bunları ne için yazdım? Mesleğim icabı pek çok okumuş, üniversiteler bitirmiş, mastır, doktora yapmış hatta profesör olmuş insanlar tanıyor ve görüyorum. İlişkilerinde öyle bir tutum içinde oluyorlar ki siz sadece şaşırıyorsunuz. O davranışı bir türlü kendisine yakıştıramıyorsunuz. İşte tam da burada ruh bilimi devreye giriyor yani psikoloji. Böyle düşündüğünüzde o kişiye bir tanı koymaya, onu anlamaya çalışıyorsunuz. Eh ne de olsa serde psikologluk var!
Tanı: Histrionik Kişilik Bozukluğu-Oyuncu Kişilik Bozukluğu
Histrio Latince ’de aktör, oyuncu anlamına geliyor. Oyuncu Kişilik Bozukluğu yani. Nevrotik hastalıklar içerisinde yer alıyor. Peki, bir kişinin oyuncu kişilik bozukluğuna sahip olması ne demek? Kişinin yaşadığı olayları ya da duygularını abartılı bir şekilde aktararak ilgi odağı haline gelme çabası demek. Daha çok kadınlarda görülen bu kişiler bir nevi oyuncu gibidirler. Yakınlık kurma çabası olan bu kişilerin insan ilişkileri yüzeyseldir. Bu hastaların temel hedefi karşısındaki insanı etkilemektir. Bunun için rol yapar ve abartılı bir davranış takınırlar.
Bireyler arası ilişkinin yakın olması gerektiğine inanan histrionikler, narsistlerin aksine çevresine karşı olumlu ve duygusal bir izlenim vermeye çalışırlar. Benlik algısı gelişmiştir. Kendilerinden başka kimseyi düşünmezler ve tek amaçları dikkat çekmektir.
Az tanıdıklarına, insanlara aşırı samimiyet gösterir. Her istediklerinin hemen olmasını isterler. Bencildirler. Kadın erkek ilişkilerinde ise ayartıcı bir tavır sergilerler. Onlarla mesafe ayarları iyi korunmalıdır. Birini beğeniyorsa onu takıntı yapar ve sürekli dikkat çekmeye çalışır.
Sosyal medyada artık bu tür insanlara sık rastlamak mümkün. Belki sizin de dikkatinizi çeken hatta dikkatinizi çekmek için kendini gözünüze sokan; tüm fotoğraflarınıza muhteşem beğeniler yapan, size olağanüstü yorumlar yazan o da yetmeyip sağınıza solunuza uzanan, yakınlarınıza kadar giren abartılı çok iyi eğitimli hayranınız olmuştur belki. Bu kişiler hırslı kişilerdir aynı zamanda. Hedefine ulaşmak için tüm şartları zorlar. Üzerinizde çok iyi stratejik planlar kurabilir. Sağa sola “ Bu kadın/adam benim. İlişkimiz çok iyi gidiyor. Biz birbirimize seviyoruz” mesajları verebilir. Oysa gerçekte hiçte öyle değildir.
Aynı zamanda bu kişiler çok iyi yas hırsızıdırlar. Doğru dürüst tanımadığı veya hiç yakın olmadığı halde kaybedilen kişiyle taziyeye gelen birinin kaybını kendisine mal edecek kadar büyük bir üzüntü gösterirler. Oysa sıklıkla bir araya gelmiş birileri değildir. Samiyetsizdirler. Sanki en çok acı çeken kendisiymiş gibi davranarak dikkatleri üzerine çekerler. Bu durumu kendi çıkarları veya faydası için kullanma eğilimindedirler.
Histrionik Kişilik Bozukluğunun tedavisi psikoterapidir. Ancak kendileri tedaviyi kabul etmedikleri için tedavi etmek zordur.
Ne güzel söylemiş Yunus Emre: “İlim, ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmez isen bu nice okumaktır.”