Kronos ve Rhea’nın en büyük çocuğu, tanrısal varlıkların ise en kibar olanıdır Hestia…
Diğer tanrı ve tanrıçaların kavgalarına karışmayan, birlik ve bütünlüğün bozulmasını istemeyendir. Öyle ki bu tavrı nedeniyle adından çok az bahsedilmiş, dedikodulara karışmamış ve kendi evi içerisinde birlik ve beraberliği sağlama çabalarından dolayı neredeyse yok olup gitmiştir.
İşte annelerimiz de bizleri birer Hestia gibi yetiştirmeye çalışmış ve karşımızda yaşanan birçok konuya sessiz kalarak, kendi zarafetimizi korumamızı istemişlerdir. Bu çabaları ise bizlerde kısmen de olsa işe yararken, adımızı unutturma noktasına getirmiştir. Diğerlerinin fikirlerine saygı duymamız istenmiştir bizlerden. Oysa bizler, çarpık fikirlere saygı gösterme çabasına girerken, bizlerin fikirlerine saygı duymak bir yana dursun, üzerimize basarak geçenlere bakakaldığımız dönemlerde yaşama çabasına girmek zorunda kaldık. Ve bunun da tek nedeni, annelerimizin bizlere verdiği kaliteli insan olma öğretisinden ileri gelmekteyken, kendi fikirlerimizin arkasında duramadık. Kibarca yaşamaya çalışırken elimizden vahşice alınanlara öylece bakakaldık. Bizim olanları yitirdik, Cumhuriyetimize bile gerektiği gibi sahip çıkamadık.
Kimisi ekonomi dedi, kimisi ise sadece kendi cebini düşünüyordu ve para vatan toprağından daha ağır basıyordu. Özellikle de zamanında yokluk görmüş olan bir kesim, bugün elinde olanlara öylesine sıkı sıkıya bağlanmıştı ki, sahip olduğu hiçbir şeyi bırakmak istemiyordu.
Paraya duyulan bu düşkünlük ise bana her zaman Tibet’teki eski Budist Lhasa Tapınağında bulunan Lhasa kayıtlarını hatırlatır;
‘’Bal yıldızı artık sadece gök ve deniz olan yere düştüğünde, altın kapıları ve saydam sarayları olan yedi şehir sarsıldı ve fırtınadaki yapraklar gibi sallandı ve birden, saraylardan ateş ve duman seli yükseldi. İnsanların acıları ve yakarışları havayı kapladı. İnsanlar mabetlerine ve kasabalarına sığındı ve bilge Ra Mu yerinden kalktı ve şöyle dedi: ‘’Bütün bunların kehanetinde bulunmamış mıydım?’’
Ve değerli taşları ve parıldayan giysileri ile kadınlar ve erkekler ‘’Kurtar bizi Ra Mu!’’ diye yakardı. Ve Ra Mu, ‘’Hepiniz hizmetkarlarınız ve zenginliklerinizle öleceksiniz ve küllerinizden yeni nesiller doğacak. Şayet onlar da üstünlüklerinin giydiklerinden değil de ortaya koyduklarından kaynaklandığını unutacak olurlarsa, onlar da aynı kadere razı olacaklardır’’ dedi.
Alevler ve dumanlar Ra Mu’nun sözlerini örttü ve toprakla birlikte onun üzerinde yaşayanlar paramparça olarak derinlikler tarafından yutuldular.’’
(İnsanlığın Bilinmeyen Tarihi Atlantis Bilgeliği / Murry Hope)