”Dağların tepeleri ve denizin derinlikleri çınlayıp yankılandı
Ölümsüz sesiyle ve sonunda tanrıça annesi duydu kızının sesini.”
Ölümsüz sesiyle ve sonunda tanrıça annesi duydu kızının sesini.”
HOMEROS
Şiirlerle anılır Hades’in büyük ama kara aşkı…
Anneliğin ve bereketin tanrıçasının kızını, onun bağrından söküp almak her ne kadar Hades’in gerçekleştirmiş olduğu bir eylem olsa da, asıl ismi Kore olan Zeus ile Demeter’in kızının kaçırılması fikri ve planı tamamen öz babası olan Zeus’un fikridir.
Dokuz gün boyunca yeryüzünde kızını arayan Demeter, her şeyi bilen tanrı Helios’tan kızının yer altında Hades’le birlikte olduğunu öğrendiğindeyse, tamamen suskunluğuna gömülmüştür. Çünkü kızının Hades tarafından kendisine verilmiş olan nardan yediğini öğrenmiştir. Yer altının kurallarına göre, ”yer altına ait bir şeyi yiyen kişi bir daha yeryüzüne dönemeyecektir.” Demeter kızını tamamen kaybetmiş olmanın üzüntüsünü, tüm yeryüzüne sevgisini çekerek göstermiştir. Artık ekin vermeyen kara kış hüküm sürmektedir. Toprak bile küsmüş ve susmuştur. Zeus, tanrıların tanrısı olarak Demeter’den kızının alınması fikrini kimseye sorma gereği duymamış olsa da, daha sonra Demeter’in hayata küserek yeryüzünü kıtlık içinde bırakmasına kendi başına bir çözüm de bulamamıştır. En sonunda bir anlaşmaya varılmış ve artık ismi Kore olmayan, Hades tarafından Persephone olarak yeniden isimlendirilmiş dünyalar güzeli Hades’in gelininin, yılın 6 ayını yeryüzünde, 6 ayını ise yer altında geçirmesine Zeus’un Demeter’e yalvarması üzerine karar verilmiştir. Persephone yeryüzüne çıktığında Demeter baharı getirir, çiçekleri açtırır, Hades’e her geri dönüşü ise yeryüzünde kış mevsimini başlatacaktır.
Bunun üzerine Persephone’nin bir sürü çocuğu olduğu ama hiç birinin Hades’ten olmadığı ya da Persephone’nin öldükten sonra ruhu yer altına giden Adonis’e aşık olduğu gibi bir çok başka mit üretilmiştir. Ama bütün anlatılanların mit olması dışında, bu hikayeyle ilgili Homeros’un anlatımlarından başka elimizde bir şey olmaması ve Homeros’un Hades’ten sadece bir cehennemmiş gibi bahsetmesi ve hatta ”tanrıların bile tiksindiği iğrenç ülke” gibi bir betimleme kullanması, hikayeleri dinleyen insanların ön yargılara kurban gitmesi sonucuna bağlanıyor aslında. Çünkü Hades hem tanrının hem de yeraltının ortak adıdır ve eğer tanrı Hades’ten bahsedecek olursak; o övünmeyi sevmeyen, son derece ağırbaşlı, çok konuşmayan ve diğer tanrılarla zaman geçirmekten hoşlanmayan bir tanrıydı. Yer altından bahsedecek olursak da; Elisyon (cennet), Tartarus (cehennem) ve Asphodel (araf) olarak üç bölümden oluşan, kötü ruhları olduğu kadar iyi ruhları da barındıran bir dünyadan söz ederiz ki, burası başlı başına yönetilmesi oldukça zor olan bir yerdir. Persephone ise Hades’le birlikte yönetimin başında olmuştur. O Hades’in gelini, Hades’in kraliçesidir. Hades ne ise Persephone’de her zaman o olmuştur ve her kim ne anlatırsa anlatsın, bana göre orada bir aşk yaşanmıştır!