Annemin babaannesi Rengigül Hanım’dan ve babamın anneannesi Balatlı Seher Hanım’dan dolayı 1864 yılından itibaren İstanbullu, dört nesildir de Beşiktaşlıyız. İlgili e-kitaplarımız, pdf makale, anı-inceleme yazılarımda, “Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı Beşiktaş Sözlü Tarih, Haziran 2021” belgeselinde de belirtmiştim.

Rol modelim olan sevgili babaannem Nevzat Yaltırık, İstanbul’un şâirler semti Beşiktaş’ta, Cumhuriyet Dönemi diplomalı, vergi mükellefi terzihane sahibi, çalışkan, disiplinli bir hanımdı. Terzihanesi aslında bir modaevi imiş. Zira kendisinin özel tasarım modelleri varmış. “Bu model, renk ve desen size daha yakışır. Saç modeliniz şöyle olsa. Ayakkabı, çantanız, eldivenleriniz, takılarınız…” diye tavsiyeleri ile daimi, varlıklı müşterilerinin dostu, sırdaşı olmuş. Birlikte alışverişlere giderlermiş. Bazı hanımefendiler tuvaletleri, tayyörleri daha hızlı bitsin, davetlere yetişsin düşüncesiyle terzihaneye evindeki yardımcısını, aşçısına yaptırdığı yemeklerini getirirmiş. Babaannem terzihanesini ilk açtığında 4-5, sonra dikişe eli yatkın, terzilik mesleğini öğrettiği 6-7 genç kız çalıştırmaktaymış.
Görevi gereği tayin edildiği şehirlerde devletine hizmet eden dedem Eyüp Yaltırık’ın Urfa Gümrük Muhafazadan komutanı ve babaannemi kızı gibi seven komutanının eşi, 1938’de İstanbul’a yerleşmelerine yardımcı olmuş. Komutanının, eşinin ve arkadaşlarının fotoğrafları da arşivimizde.

Eyüp dedem vazifelerinde dürüst, çalışkan, ciddi, nadiren gülen, tutumlu bir insandı. Giyimine çok özen gösterirdi. Fotoğrafları incelendiğinde bu özelliği hemen anlaşılır. Ya papyon-kravat ya fötr şapka, takım elbiselidir.
Beşiktaş’ta, denize yakınca ev tutarlar ve bir çırpıda yerleşirler. Faik’in okul kaydı Beşiktaş Akaretler’e aldırılır. Nevzat Hanım, İstanbul’a biraz alıştıktan sonra, diplomalı terzi olmayı da aklına koyar. Ereğli’de başlayıp, Urfa’da ilerlettiği dikişine, İstanbul’da devam etmek, araştırmaları neticesinde methini duyduğu Beyazit Semiha İldeniz Biçki Dikiş Yurdu’ndan diplomalı terzi olmak ister. Eşinden destek alır, birlikte gider ve kaydını yaptırırlar. Çok sevinçlidir Nevzat Hanım. Eyüp Bey, ne kadar kıskanç da olsa, Nevzat Hanım’ın üretkenliğine hayat boyu destek verir. Belki annesi Melek Hanım’dan alışkanlıktır; çalışan, üreten, aile bütçesine katkıda bulunan kadın tipi. Belki eşini iyi tanımak; sevgi ile bağlandığı Eyüp Bey’e ölene kadar sadıktır Nevzat Hanım. Kafasına koyduğu, doğru bildiğini de yapar.
Nevzat Hanım azimlidir, eşi Eyüp Bey’i Karaköy Gümrük Muhafaza Müdürlüğündeki (Şimdiki Galataport) işine, oğlu Faik’i Akaretler’deki ilkokuluna gönderir. Evini derler toplar, yemeğini hazır eder. Özenle giyinir, iki buçuk yaşındaki kızı Nevin’in elinden tutar, Beşiktaş’tan Beyazıt’a tramvay ile gider gelirler.

Terzilik okulu haftada 18 saat olmak üzere bir yıllık eğitimdir. Nevzat Hanım sınav komisyonu önünde yapılan sınavdan “Pekiyi” derece ile mezun olur. Diplomasında “TC Hususî Biçki Dikiş Yurdu Diploması Beyazit, Semiha İldeniz Biçki Dikiş Yurdu’nun talimatnamesi ve müfredat programı Kültür Bakanlığının 8.10.1940 tarihli yazısı ile tasdik edilmiştir” yazar. Yurdun Biçki Dikiş Direktörü ve Kültür Direktörü tarafından da ıslak imza ile imzalanmış. Öğrenciye ait detaylar fotoğrafı ile birlikte yer almış. Babaannemin hoca ve öğrencilerle çekilmiş fotoğrafları da arşivimizde.
Bazı vakitler, eşi Eyüp Bey ile birlikte Beyazıt’a giderler ve “Chamli İskender Koutmanizâde” müzik mağazasından eski Türkçe nota kitapçıkları, sayfaları alırlar. Utları ile mûsikîye devam ederler. Eyüp Bey, ilk gençlik yıllarında çaldığı kemanı neden bırakmıştır bilinmez ama musikîşinaslığını notalarla sürdürür.

İki Yazlık Sinemayı Gören Terzihane
Terzihanesi iki yazlık sinemayı birden gördüğünden yabancı ve yerli filmler ile dolu imiş yaşamları. Her gece, iki ayrı sinemadan, iki ayrı film seyrediliyor. Bir tarafta Gürel Sineması, diğer tarafta Suatpark. Bazı geceler yarım bırakıyorlar. “Ertesi gece, nasıl olsa ömre bedel Cahide Sonku’yu, tüberkülozdan vefat eden, ilk jön Suavi Tedü’yü seyrederiz” diyorlar. Bazı günler, “Seyirci ile Buluşma” güzelliklerini yaşıyorlar. Değerli sanatçıların, kendilerini seyredenlerle, alkışlayanlarla bir arada olma muhabbetlerine şahit oluyorlar. Karşı taraflarında, Kambur’un Bahçesi. Muhteşem sesleriyle, zarif kıyafetleriyle, mesleklerine, seyircilerine saygılarıyla Münir Nûrettin, Safiye Ayla gibi kıymetli sanatçılar geliyor. Gitmeseler bile o güzel seslerini evden duyuyorlar. Bir de sanki içine, insan ruhu girmiş gibi kedileri yok mu? Maceraları ömre bedel, “macho” Sarman kedi.
Usta makastar olmak!
Maliye Bakanlığı Beşiktaş Vilayeti vergi mükellefi olarak, terzihanesini açmak için hemen harekete geçiyor. Zâten bütün yıl bu iş için kafa yormuş, plân yapmış. Tabelâsını yaptırtır ve astırır. Artık diplomalı terzidir ve “ticaretgak” adresi Beşiktaş Sinanpaşa’dır.
Terzihanesinde çalıştırdığı yardımcılarına terziliğin püf noktalarını öğretir, meslek sahibi olmalarını sağlar. Hayatta başarılı olmaları için nasihatler verir. Kızı Nevin Hanım da yıllar içerisinde annesine yardımcı, titiz, disiplinli bir terzi olur.
Yabancı filmlerden modeller çıkartır, Nevzat Hanım ve çizdiği modelleri müşterilerinin kostümlerine yansıtır. Şen şakrak, cesur, terbiyeli, kafasına koyduğunu yapan, iyi niyetli, sabırlı, azimli, öğrenen ve öğreten bir işveren. Sevilip sayılır. Nevzat Hanım’ın birkaç yıl içinde ünü yayılır, işleri yoğunlaşır, varlıklı ailelerin dostluğunu kazanır, kazancı artar.
“Aman Nevzat Hanım, Levent’e kurtlar iner!”
Kazancı ile İç Levent, Etiler tarafında, cadde üzeri bahçeli, müstakil bir ev alır. “Aman Nevzat Hanım, oraya kurtlar iner, gelip gidemeyiz. Siz buradan ayrılmayın” deyince dost olduğu değerli müşterilerine hak verir. Ayrıca, o yıllarda oğlu Faik, Kabataş Erkek Lisesi’nde okumaktadır. Eşi Eyüp Bey de Karaköy Gümrüğü’nde (Şimdiki Galataport) çalışmaktadır. Oğlunun okuluna, eşinin işine yakın olduğu düşüncesiyle mahalle düzenlerini bozmaz. Levent’teki müstakil evini satar. Ihlamur Dere Caddesi üzerindeki dört katlı, cumbalı bir apartman satın alır.
El emeği göz nuru olduğu için adını Emek Apartmanı koyar.
Emek Apartmanı’nda oturdukları katı filmlerden etkilendiği gibi döşer. Salon ve oturma odasındaki berjerleri, Murano sepet avizedeki pembe, yeşil, sarı lâleler kadar romantiktir. Evin ayrı bir bölümünde, güzel bir banyoları vardır. Aslan ayaklı, beyaz küvet ve armatürleri.
Apartmanının cadde cephesinde, 2. katta cumbası, arkada küçük ama çiçekli, yemyeşil ve hurma ağaçlı bir bahçesi, en üst katta da hoş bir terası vardır. Ana kapıdan girince, bir kat yukarı, yirmi merdivenle eve çıkılır. Genişçe bir antreden sonra, sağ tarafta, caddeye bakan büyük bir loş oda. Ortada ceviz, açılır kapanır dikdörtgen masa, etrafında Luisez ceviz sandalyeler, Luisez puf. Romantik peyzaj konusu nakşedilmiş volanlı aynası ile ceviz üç kapılı yekpâre bir büfe, cumbada iki ceviz berjer koltuk, diğer iki berjer de karşı duvara yaslıdır. Öbür, arka balkonlu salon ise, daha küçüktür ve bahçeye bakar. Orada da ceviz berjer oturma grubu, bordo kabartılı, janjanlı kadife kaplı ve yine aynalı bir konsol durmaktadır. İtalyan, Murano cam sepet şeklinde tavan lâmbasının içinden, renkli lâleler sarkar. Aynanın karşı duvarında guguklu saat ise çocukların eğlencesidir. Çoğu yadigâra anılarıyla sahip çıkmaya çalışıyoruz eşim Ersin ile.
Ahşap dokulu, kokulu evler… Şâirler Semti Beşiktaş’ın, Osmanlı dokusunun henüz kaybolmadığı yıllar. Oymalarını, cümle kapısını, tunç tokmaklarını, balkonlarını hayranlıkla seyrettiğim, çocukluğumda tek tük kalsa da yanınca içimin gittiği, ahşap evlerimiz ve mimarisi. Yok olan mimari ve içindeki yüzlerce kayda geçemeyen hayatlar, objeler! Babaannemin “Her patlıcan mevsimi kaç konak yandı, ah ah!” diye içindeki ailelerin köklerini, kadın-erkek ilişkilerini, yaşam tarzlarını da bazen hüzünle gözleri dolarak, bazen neşeyle, gülerek “koyun koyuna yattığımızda” birer masal gibi aktardığı Beşiktaş bir ömürdü aslında.
Halide Edib’in ”Mor Salkımlı Ev”inin arayıp da bulamadığı gibi oğlumuz da bu güzelim kent dokusunu, babaannem Nevzat Hanım’ın cumbalı “Emek Apartmanı”nı göremedi.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde doğmuş, I. Dünya savaşının tüm zorluklarını çocukken yaşamış, Cumhuriyet’in ilk yıllarında “pekiyi” ile sertifika ve diploma alarak Latin harfleriyle Türkçe okuyup yazmayı öğrenmiş, sonrasında terzilik diploması almaya hak kazanmış, mesleğini başarıyla sürdürmüş, vergi mükellefi terzihane sahibi olmuş, eski Türkçe ve müzik notaları okumayı bilen, ut çalan, moda çizimleri yapan, özgün modeller çıkaran, çocukların eğitimine, mesleki gelişimine önem veren, destekleyen, pozitif enerjisi, ekonomi bilgisi ve ticari zekâsı ile sevgili babaannem Nevzat Hanım’ı bir başarı öyküsü olarak pdf kitap halinde yayına hazırlamaktayım.
Bu yazımla savaşların zorluklarını yaşamış, Cumhuriyet’in nimetlerinin kıymetini bilen, bana örnek olan, babam Prof. Dr. Faik Yaltırık’ın çok sevip saydığı, babaannem Nevzat Yaltırık’ı, eğitmenlerini 29 Ekim yaklaşırken minnetle anıyorum. Nur içinde yatsın.












