Sarı zeybek, ege yöresinde yaşamış, Egelilerin çok sevdiği ‘sarı zeybek’ lakaplı bir efe için yakılan bir türküdür.
Atatürk çok hastaydı. Doktorlar sürekli dinlenmesi gerektiğini, dışarı çıkması bir yana yatağından bile kalkmamasını söylemişlerdi. Ancak O, hala diri ve ayakta olduğunu göstermek için Bursa’daki yemeğe katılmıştı. Ölüme meydan okuma cesaretini gösteren ve herkesi kendine hayran eden valsinden sonra orkestradan bir Rumeli türküsü olan “Sarı Zeybek”i çalmasını ister…
İstediği “Sarı Zeybek” çalınır…
Altın saçlı, çakır bakışlı Atatürk, sarı bir zeybek edasıyla “Sarı Zeybek” türküsü eşliğinde oynar… Hastalığına ve yorgunluğuna inat, dizlerini vura vura zeybek oynayışı etrafındaki insanları o kadar etkiler ki, seyredenler etrafında çember oluşturup O’nu izlerler…
O’nun, hasta ve yatağında ölümü beklediğini iddia edenler, gördüklerine inanamamışlardır…(Zaten Ata bu dansı, gazete ve radyolarda yayınlanan “Atatürk hasta yatıyor!” haberlerini boşa çıkarmak için yapmıştı.)
Bu sıralarda Fransa Atatürk’ün ölüm haberini beklemekteydi. Eğer Atatürk ölürse Türk Devleti’nden Hatay’ı almak daha kolay olacaktı…
Oynadığı zeybek havası, ne kadar hasta ve yorgun olursa olsun O’nun hala dimdik ayakta olduğunu, bu haliyle hem ölüme hem de düşmanlara hala kafa tutacak cesareti bulunduğunu göstermek içindi.
Bu cesareti ve sarışın olması O’nu herkesin gözünde Sarı Zeybek gibi canlandırmasını sağlamıştır.
Sarı zeybek aman şu dağlara yaslanır
Yağmur yağar silahları efem ıslanır
Bir gün olur aman deli gönül uslanır
Eyvah olsun telli de doru efem şanına
Eğil bir bak mor cepkenin efem kanına
Karşı dağı aman kara duman bürüdü
Üç yüz atlı beş yüz yaya efem yürüdü
Sarı zeybek aman şu cihanda bir idi
Eyvah olsun telli de doru efem şanına
Eğil bir bak mor cepkenin efem kanına…
Seni çok özledik SARI ZEYBEK…