Hemen hemen hepimiz, yaşam standartları bizden çok yüksek olan, maddi olarak rahat yaşayan, düzgün aileye sahip, mutlu kişileri gördüğümüzde, onları imrenerek izleriz ve hayatın bize gülmediğini savunuruz. ‘arabaya bak, eve bak, nasıl mutlu’ gibi tabirler kullanırız. Birde bu insanların çok mutlu olduğunu, her şeye sahip olduğunu, hiçbir dertlerinin olmadığını sanırız. Bu şekilde düşünen kişilerle sohbet ettikten sonra durum beni araştırmaya itti ve “ acaba öyle mi? “ diye düşündüm.
Araştırdığım isimlerden en çok dikkat çeken kişi Vinsent Foster Eski Beyaz Saray Başkan Yardımcısı. Beyaz Saray öncesi yaşamına baktığımda müthiş başarılarla dolu bir hayat öyküsü ile karşılaştım. En ünlü Hukuk Fakültesini birincilikle bitirmiş, ARKANSAS gibi zor bir sınavda en yüksek puanı almış, dünyanın en ünlü Hukuk Şirketinin sahibi, harika bir aileye sahip ve çok mutlu olduğu yazıyordu kaynaklar da, fakat sonu hüsran ‘intihar’ ederek yaşamına son veriyor Vinsent Foster. Doktorları nedenini araştırdıklarında ise Foster ‘ın mükemmeliyetçi kişiliğinin intihar etmesinde ki başlıca neden olduğunu söylüyorlar.
Mükemmeliyetçilik bir insanı nasıl olurda intihara sürükler? İşte size bunu anlatacağım.
Bazı kelimelerden yola çıkarak sizlere bunu aktarmaya karar verdim. Eğer gün için de ‘ asla, daima, herkes, hiç kimse, kesinlikle’ gibi kelimeleri kullanıyorsanız, hayatınızın olağan akışında bile ‘ ya hep, ya hiç’ düşüncesi varsa, ‘herkes benim mükemmel olduğumu düşünmeli’ gibi düşünceye sahipseniz en önlemlisi en yakın çevrenizi de buna zorluyorsanız evet siz mükemmeliyetçisiniz. Bir de şöyle bir durum var hayatın bize getirdiği olaylar karşısın da bizlerden yüksek performans ve başarı beklenebilir elbette, hatta biz bunu kendimizden bekleriz çoğu olay karşısında bunun adı mükemmel olma veya mükemmeliyetçilik değil azim ve başarıdır.
Her şeyi her zaman en iyi yapmak, herkes tarafından beğenilip takdir edilmek, sevilmek her zaman mümkün değildir. Bu sanatta da aynıdır, paha biçilemeyen bir eser bir başkasına anlamsız gelebilir, ya da değersiz görülen bir obje başka bir kişiye tamamen sanat yüklü gelebilir. Bu düşünce yapısı bizleri buna zorlar ve hayatın her alanında parmakla gösterilmek isteriz, bunların gerçekleşmediğini gördüğümüz de ise kendimizi eksik, işe yaramaz, hatta sayılıp, sevilmeyen biri olarak görürüz. Tüm bunlar da öz değerimizi kaybetmemize neden olur. Her şeyin, dört dörtlük olması düşüncesinden dolayı kendi zamanımızı, en önemlisi ise düşüncelerimizi engelleriz. Ayrıca bu düşünce gereği kimseye güvenemeyiz, her şeyi biz yapmak isteriz çünkü her şeyin en iyisini kendimizin yaptığını savunuruz ve diğer kişilerinde bizlerin söylediklerini, ön gördüklerimizi uygulamalarını isteriz. Eğer aksine durum sergilenmişse muhakkak bunu gösteririz. Tüm bunlar da sosyal ilişkilerimiz de hatta aile yaşantımız da dahi problemlere yol açar. Peki ne yapmalıyız?
- Olaylara ‘ne yapamam gerekiyor’ diye değil ‘elimden ne kadarı gelebilir ve ne kadar yapabilirim’ olarak yaklaşmalıyız.
- Hırs yaparak gerçekleştirme olasılığınız düşük olaylara girmeyin. Kendi kapasite, ilgi ve yelteklerinizle ilgili gerçekçi hedefler belirleyin.
- Çevrenizde ki kişileri kendi isteklerinizi gerçekleştirmek için zorlamayın.
- Yaptığınız işlerde kaybettikleriniz kadar kazandıklarınızı da görmeye çalışın. Yani negatifi değil pozitifi hissedin.
- Hatalarınızı ya da başkalarının yanlışlarını ‘kabul edilemez’ olarak algılamayın. ‘para ile satın alınamayacak tecrübeler’ gibi yaklaşım sergileyin.
- Hayatınız da sadece zevk almak için, rahatlamak için edindiğiniz hobileriniz olsun.
- Ve kendinizi sevin, sizi sevenleri sevin, kusurları bırakın.
Unutmayın ki milyonlarca insandan bir tanesi sizsiniz. Eksikler, hatalar, kusurlar, başarısızlıklar her zaman hayatınız da olacak. Bazen içinden çıkamadığınız kırgınlıklarınız, üzüntüleriniz, ayıplarınız, affedemedikleriniz her daim sizinle gibi hissedeceksiniz. Önemli olan kendinizi kusurlarınızla sevmek. Bu sorunların her birinin enerjinizden, mutluluğunuzdan en önemlisi saniyenizden çalmasına izin vermeyin, bırakın sizi seven böyle sevsin.
“Mükemmeliyetle ilgili fikirler diğerleri gibi görelidir. Yeryüzünde her şey mükemmel olsaydı, hiçbir şey mükemmel olamazdı ve daha da kötüsü var olan hiçbir şey var olamazdı.”
DENİS DİDEROT