Edebiyat dünyasının feminist bir makalesi olarak kabul edilen “Kendine Ait Bir Oda” adlı eserinde Virginia Woolf, zihinsel anlamda erkeklerce daha aşağı düzeyde görülen kadınların edebiyat dünyasında neden erkekler kadar yer edinemediklerini, neden içlerinden bir Shakespeare çıkamadığını, kadının toplumdaki yerine odaklanarak tarihsel bir bakış açısıyla ele alıyor.
“Erkeklerin kadınlara bıkıp usanmadan tekrarladıkları “ezeli” ve de “ezici” bir soru var. “Bizler kadar düşünme yeteneğiniz olduğunu ileri sürüyorsunuz.
Madem öyle, neden Shakespeare gibi bir deha çıkaramadınız? “İşte Virginia Woolf bu “yakıcı” soruya, tarihsel ilişkilerin kökenine inip kütüphane raflarında şöyle bir gezindikten ve de kısa bir kadın edebiyatı tarihçesi çıkardıktan sonra esaslı bir yanıt getiriyor. Ve şöyle sesleniyor kadınlara: “Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!…” [Alıntı]
Akıcılık açısından değerlendirildiğinde zor okunan bir kitap olsa da “Kendine Ait Bir Oda”; kadın erkek eşitsizliğinin, kadının toplum tarafından ona yüklenen rol altında nasıl ezildiğinin, maddi koşulların yetersizliği ve eğitim eksikliğinin onun yaratma serüvenindeki zorluklarının altını çiziyor. Kadınların edebi üretimde neden erkekler kadar yer alamadığını incelerken, bir kadının yazabilmesi için paraya ve kendine ait bir odaya ihtiyacı olduğunu olmazsa olmazı Woolf tarafından öne çıkarılıyor. Yorumlar genel olarak kitabın derinlemesine düşünmeye sevk eden ve farkındalık yaratan bir eser olduğu yönünde birleşiyor.
Eser kadının sosyal statüsünün cinsiyet eşitsizliği tarafından şekillendirilişinin, kadının edebi yaratıcılığı üzerindeki olumsuz etkisine ve oluşan mekansal baskıya ışık tutuyor. 1928’lerde yazılmasına rağmen Woolf’un ekonomik bağımsızlığın ve kişisel alanın (mekansal-ruhsal boyut) yaratıcılık üzerindeki önemini vurgulaması, eserin günümüzde dahi geçerliliğini korumasını sağlıyor.
Eserden dikkatimi en çok cezbeden alıntıları paylaşıyorum. Bu yukarıda belirttiğim hususların okuyucu zihninde somutluk kazanmasına yardımcı olacaktır diye düşünüyorum:
ALINTILAR
Virginia Woolf, (2000), Kendine Ait Bir Oda,
( Çev. E. Taboğlu Özkulahçı, İndigo Yayınları, ss.160.
*Size ancak bir kadın kurmaca yazacaksa parası ve kendine ait bir odası olması gerektiğini söyleyerek önemi az bir konuya ilişkin fikrimi sunabilirim. s.8
*Huzurun ruhu cennetten bir buz gibi inmişti çünkü huzurun ruhu bir yerde ikamet ediyorsa orası da güzel bir ekim sabahında Oxbridge’in avluları ve bahçeleridir. s.11
*Hepimiz cennete gidiyoruz ve Vandyck bize eşlik ediyor; diğer bir değişle insan iyi bir sigara yakıp cam kenarındaki koltuğun yastıkları arasına gömülürken hayat nasıl iyi, ödülleri nasıl tatlı, bu garez veya kin nasıl önemsiz, arkadaşlık ve insanın kendi tarzın- dakilerden oluşan bir çevre nasıl da hayranlık uyandırıcı görünüyordu. s.18
*Neden erkekler şarap içerken kadınlar su içiyordu? Neden bir cinsiyet böylesine varlıklı iken diğeri bu kadar fakirdi? Yoksulluğun kurmaca üstündeki etkisi neydi? Sanat eserlerinin yaratılması için gerekli koşullar nelerdi?.. s.38
*Bir yıl içinde kadınlarla ilgili kaç kitap yazıldığına dair herhangi bir fikriniz var mı? bunlardan kaçının erkekler tarafından yazıldığına dair herhangi bir fikriniz var mı? s.40
*Bu katalogdan yola çıkarak neden kadınlar erkekler için erkeklerin kadınlar için olduklarından çok daha ilginçlerlerdi? s.41
*İşte burada yeniden kadın hareketi üstünde çok etkisi bulunan o da çok ilginç ve karanlık eril kompleksin alanına geliyoruz, KADININ aşağı olmasından ziyade ERKEĞİN üstün olmasına yönelik bu kemikleşmiş arzu, erkeği insanın baktığı her yere yerleşiyor; erkek yalnızca sanatın ön saflarında bulunmakta kalmıyor, kendisi için risk ölçülemeyecek derecede küçük ve siyasette yer almak isteyen kadın alçakgönüllü ve sadık de olsa onun için siyasete giden yolu kapatıyor. s. 79-80
*Erkeklerin kadınların özgürleşmesine karşı çıkmasının hikayesi belki özgürleşme hikayesinin kendisinden daha ilginçtir. s.80
*Kadınlar, erkekler gibi yazarsa ya da erkekler gibi yaşarsa ya da erkekler gibi görünürse binlerce kez yazık olur çünkü eğer iki cinsiyet, dünyanın genişliğini ve çeşitliliğini göz önünde bulundurduğumuzda epey yetersiz kalıyorsa, sadece bir tanesiyle nasıl idare ederiz? s. 124
*Ve amatör bir biçimde ruhun planını kabataslak çizmeye giriştim; her birimizin içinde bir erkek ve bir kadın olmak üzere iki güç bulunur; erkeğin beynindeki erkek kadından daha baskındır ve kadının beyindeki kadın erkekten daha baskındır. s138
*Öyleyse Mary Beton konuşmasına burada son veriyor. Size eğer kurmaca ya da şiir yazacaksınız yılda beş yüz sterline ve kapısında kilit olan bir odaya sahip olmanız gerektiği sonucuna -o alelade sonuca- vardığını anlattı. s.147
*Düşünsel özgürlük maddi şeylere bağlıdır. Şiir, düşünsel özgürlüğe bağlıdır ve kadınlar sadece iki yüzyıldır değil, zamanının başlangıcından beri daima fakir olagelmişlerdir. Kadınlar, Atinalı kölelerin oğullarından daha az düşünsel özgürlüğe sahip olmuşlardır dolayısıyla kadınların şiir yazma konusunda en ufak şansları olmamıştır. s.152