Mavinin her tonunu içinde barındırarak topraktan çamura, çamurdan sanata dönüşen eserlerin mimarı Arkeolog ve Seramik Sanatçısı Hülya Akyol, Ankara kalesinde At Pazarı Meydanı Pilavoğlu Han’da sanatını sanatseverlerle buluşturdu.
Benim ailede iki arkeolog var, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin tarihinde aynı bölümü okuyan tek bizdik iki kardeş olarak. Kader ikimizi de niye aynı bölüme gönderdi bilinmez ama kardeşimin yüksek lisans tez konusu olan “Arkaik Dönem Seramikleri” onun geleceğinde seramik sanatıyla buluşmasını sağladı. Yazmayı seven beni de arkeoloji kitapları yazmaya yönlendirdi.
Atölyesinde yaptığı arkeolojik ve mitolojik temalı eserleri gördüğümde zihninin ve hayal gücünün çılgınlığının esere dönüşmüş hali demiştim. Artık eserlerini koyacak yer bulamayınca bir Sanat Galerisi açmaya karar verdi ve sonunda bir arkeoloğa yakışan yerde 500 yıllık bir handa mavinin her tonunu buluşturduğu yerini açtı.
Binlerce yıllık atmosferde hepsini tek başına kendisinin yaptığı eserleriyle on binlerce yıldır süregelen arkeolojik ve mitolojik temaları günümüze taşıyor.
Mavinin her tonu ile konuklarını karşılarken toprağın sanata yolculuğunun inanılmaz güzellikte görselleri insanı hayran bırakıyor. Fabrikasyon üretimlerin her tarafı sardığı günümüzde bir benzerinin daha olmadığı bu eserlerin kıymeti zamanla anlaşılacaktır.
Bu eserlerin topraktan sanata yolculuğu öyle zor ki, esere bakarken bu yolculuğu da unutmamak gerekir. Seramik çamuru, tasarlanan eserin türüne göre seçilir. Kâse çanak bardak heykel tablo gibi üretimler döküm çamuruyla kalıplara dökülerek başlanır. Kalıptan çıkarılan ürünlerin üzerine arkaik temalar elle çizilir, rötuş ve kontrollü kuruma işlemleri ardından seramik için yapılan özel fırınlarda çamur türüne göre 1040-1250 derecelere kadar ortalama 8 saatte pişirilir. Fırının soğuması için 1 gün beklenir. Fırından çıkarılan eserlerin her biri ayrı ayrı boyalarla sırlama işlemi yapılır, sırın yüzeyde camlı yapıya ulaşması için 8 saatlik bir süre daha yeniden 1049-1200 derecelere kadar fırınlanır. Artistik detaylar için altın gümüş uygulanırsa yeniden 850 derecede 3. Kez pişirilir. El yapımı tasarım duvar panoları heykelleri vb çalışmalarda da tamamen elle şekillendirme ile karışık teknikler (kabartma, kazıma sgrafitto vb) uygulanarak aynı şekilde en az iki kez daha fırınlanır.
LULART eserlerinde oprağın çamura ve oradan sanata dönüşme yolculuğu çok uzundur kısaca, bir eserde günlerce süren emek, desenlerinde binlerce yıllık hikâye vardır.
Sanat adı altında hiçbir hikâyesi olmayan objelerin sosyal medyalarda popülerleştiği şu ortamda, binlerce yıllık hikâyeleri üzerinde taşıyan LULART markalı eserleri görmek isteyenler, Ankara Kalesinin mistik dokusunda bir kahve içmeye ve mavinin her tonunu görmek için Lulart Sanat Galerisini gezmeye gitmeliler mutlaka…
Sanat nedir ki diyenlerin çoğunlukta olduğu canım güzel vatanımda sanatın ne olduğunu ve neden önemli olduğunu, Mustafa Kemal Atatürk 1930’lu yıllarda ne güzel açıklamış;
İnsanlar olgunlaşmak için bazı şeylere muhtaçtır. Bir millet ki resim yapmaz, millet ki, heykel yapmaz, millet ki, tekniğin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt: II 1952)
Efendiler, hepiniz mebus olabilirsiniz, Vekil olabilirsiniz; hatta reisicumhur olabilirsiniz, fakat bir sanatkâr olamazsınız. Hayatlarını büyük bir sanata vakfeden bu insanları sevelim.
(Mustafa Kemal Atatürk 1930) (Galip Arcan Anlatıyor, Ses Dergisinden iktibas Sümerbank Dergisi, CiIt:3, Sayı:29, 1963)