Şehir hayatının artmasıyla birlikte sorunlar da artıyor. Özellikle büyük şehirlerdeki yüksek katlı binalar aslında bir ülkenin en küçük yüzü oluyor. Dışardan baktığımızda her şeyin yolunda olduğunu düşündüğümüz apartmanların iç yüzünde yaşanılanlar bir ülkenin görünmeyen yüzünü anlamamız açısından en güzel verileri sunuyor.
Ve asıl önemli konu, apartmanlarda işleyişi düzenleyen yasalarda boşluklar eksiklikler var.
Bu boşluklar arka planda bir çok soruna zemin hazırlıyor.
Türkiye yüzyılı diyorsak eğer, devletin ve halkın en küçük birimine kadar gerekli yapılandırmayı yapmış olmalıyız.
Yıllarca keyifle oturduğum apartmanımda uzun süredir gözüme çarpan eksikleri gidermek adına ben de yönetime katıldım. Yöneticimize yardımcı olmak için apartmanımızdaki eksikleri sorunları giderelim istedim. 15 yıl önce yeni olan binamız bu süre içinde eskidi fakat eskiyen bölümlere hiçbir şekilde bir harcama yapılmadı.
Yönetime geçtikten sonra o kadar fazla eksikler dikkatimiZİ çekti ki ve bu arada insanların da gerçek yüzü dikkatimi çekti. Apartmanımız bana ülkemin de gerçeğini farketmemi sağladı. Binanın eskiyen onarıma ihtiyaç duyan asansör, hidrofor, jeneratör, lobi, aydınlatma gibi bölümler için demirbaş ücreti toplanması kararı aldık. 60 dairede 7-8 daire demirbaş ücretini vermemek için dirense de sonunda vermek zorunda kaldı fakat rakamın toplanma süreci o kadar uzadı ki enflasyon karşısında para da eridi.
Devletin el atması gereken 1. Konu bu, tüm apartmanların yıpranma paylarını hesaba katarak tamir onarım yenileme için hem apartman yönetimlerine yetki vermeli hem de oturan daire sahiplerine yaptırım uygulamalı.
Mesela asansörlerin yıllar karşısında eskiyen motorlarını yenilenmesi istendiğinde o parayı vermek istemeyenler çoğunlukta olursa motorlar yenilenemez ve bir kaza olduğunda ölen ya da yaralanan insanların vebalini kim verecek?
Konut fiyatlarının aşırı yükselmesi insanları kiracılığa mecbur ediyor fakat ortaya şöyle bir görünmeyen sorun çıkıyor. Daire sahibinin hiç kullanmadığı dairesini yıllarca kiracı kullanıyor. Kiracıların çoğunlukta olduğu binaları kiracılar eskitiyor fakat ortak alanların tadilat ücretini mülk sahibinin vermesi gerekiyor kanunen. Kendisinin oturmadığı eve de para vermek istemeyen mülk sahipleri nedeniyle binaların ortak kullanım alanları yenilenemiyor.
Devletin el atması gereken 2. Konu da bu, daireyi ve ortak kullanım alanlarını yıpratan kiracı, yıpranma payına belli bir oranda destek olacak şekilde yasalar düzenlenmeli. Art niyetli o kadar çok kiracı var ki, evi olmadığı için hem binayı hem daireyi hor kullanıyor. Bilinçli olarak asansörleri, kapıları, sosyal alanları, zarar verecek şekilde kullanıyor. Buna müsaade edilmemeli.
Ve asıl sorun, apartmanlardaki acil çıkış olan yangın merdivenlerinde…
Bizim apartmanın yangın merdivenlerine baktığımızda gözlerimize inanamadık. Acil bir durumda kullanılması çok daha tehlikeli olacak hale gelmiş. Yangın merdivenleri atıl eşya deposuna dönmüş. Asansörlere ve apartmanın görünen her tarafına yangın merdivenlerindeki eşyaların alınması uyarısını sürekli yapmamıza rağmen bazı daire sahipleri eşyalarını almayınca apartman görevlimizle birlikte eşyaları indirmeye başladık. Birkaç daire sahibi kadın, öyle çirkin davranışlarla o eşyalara elimizi dahi süremeyeceğimizi haykırarak söylüyor ki, derdimizi anlatamıyoruz. Dinlemiyorlar da zaten.
Eşyalarına asla dokunamazmışız…
Sürekli bu cümleyi tekrar ediyorlar.
Ya o kadar komik bir durumdaydık ki acil kaçış noktası olan yangın merdivenlerinde eşya konmasının YASAK olduğunu, yasağı anlatmaya çalıştık.
YASAK
Yasak dendiğinde buna niye yasak neden yasak diye bir açıklama yapılacak durumu var mı?
Yok!
Can güvenliği nedeniyle yasak!
Bize yer gösterin apartmanda eşyalarımızı oraya koyalım diyorlar, yer yok dediğimizde de hamam ve saunayı kapatın eşyalarımız oraya koyalım diye direndiler. Hamam ve saunanın kapatılması için tüm kat maliklerinin ortak kararı gerekli diyoruz, ayrıca atıl eşyalarla dolan yerlerde fare ve böcek de artacak diyoruz, yok anlamıyorlar…
Ve bu kadınlar şehirde yaşayan belli bir görgü ve eğitime sahip kadınlar…
Biz bunlara özel eşyalarını ortak kullanım alanına koyamayacaklarını bağrış çağrış anlatmaya çalıştık.
Atıl eşyalarını koyacak yerleri olmayan birkaç kadın aralarında hemen örgütlenip bize yani apartman yönetimine sözlü saldırılara başladılar.
Orada Türkiye gerçeğini gördüm. Halkımızda da yasak denilen şeyleri yapanların verdiği tepkileri, kendilerini haklı zannetmelerinin verdiği egoyu, yasakları delmek için seçtikleri alternatif yasakları sunmalarını izledim. Kendileri gibi düşünmeyen insanlardan nasıl nefret ettiklerini, konuyu yaptıkları yanlış olaydan uzaklaştırıp nasıl başka konulardan saldırdıklarını izledim.
Yok benim üslubum çok sertmiş, konu benim üslubum değil, senin can güvenliği nedeniyle eşya konması yasak olan ortak kullanım alanlarına bıraktığın eşyalar konumuz diyoruz, topladığımız demirbaş paralarının hesabını verin diye konuyu yine başka tarafa çekiyorlar, biz yine konuya dönmeye çalışıyoruz.
En iyisi kanunen destek alalım ve eşyaları kaldırtalım dedik. Kanunların uygulanması burada da esnek bırakılmış. Apartmanlarda yangın merdivenlerinde eşyaların bırakılması apartman yönetimi tarafından zabıtaya da kaymakamlığa iletildiğinde devreye hemen onların girip apartman yönetiminin komşularıyla karşı karşıya bırakılmaması gerekiyor.
Biz kanuni desteği de alacağız, atıl eşyaların kaldırılması uzun sürse de bunu can güvenliği nedeniyle mecburen yapacağız.
Komşularla kötü olmayalım diyen yöneticiler yüzünden şu an Türkiye’deki bütün apartmanların ortak kullanım alanlarında aynı durumun yaşandığına eminim.
Komşusunun can güvenliğini düşünmeyen hiç kimseyi ciddiye almadığım için rahatlıkla yasakların ne olduğunu yüzlerine açıkladım, yasaklara karşı direnen zaten komşum olamaz dedim.
15 yıldır oturduğum apartmanda 3-4 komşuyla yöneticimize yardımcı olduktan sonra sorun yaşadım, bir tanesi apartman görevlimize sürekli hakaretler eden birisiydi, uyarmama rağmen bana da saldırınca gidip şikayetimi emniyete yaptım. Diğer komşular da yangın merdivenlerindeki eşyalarını kaldırmayan yasak kelimesinin ne olduğunu anlamayan iki komşuydu.
Ve gerçekten çok sert davrandım bu kişilere…
Emeğe saygı göstermeyen, emekçi insana hakaret etme hakkını kendinde gören, komşularını düşünmeyerek evindeki atıl eşyalarını halı valiz karton kutu gibi malzemeleri merdivenleri kapatacak şekilde koyan bu kişilere kibar davranmak anlamsızdı. Bunları yapanlar Anadolu’nun küçük bir şehrinde yaşayanlar değil, İstanbul’un ortasında yaşam standartı iyi bir ilçede yaşayanlar yapıyor ve cahil de değillerdi.
Bu kişilerin yanlışlarını savunma reflekslerini görünce ülkemdeki yanlışları savunan büyük grupları düşündüm.
Bu kişilere yasak kelimesini yanlış kelimesini nasıl anlatırız?
Zihnimde deli sorular…
Tüm apartmanlar profesyonel kişiler tarafından yönetilmeli ve devlet tarafından da denetlenmeli, bu iş apartmanda yaşayan bir komşuya gönüllü olarak yapması için yıkılmamalı!
Bize çemkirenlere diyorum ki, “bakın biz de bu apartmanda yaşıyoruz ve gönüllü olarak yöneticilik yapıyoruz, apartmanı toparlamaya çalışıyoruz,” yüzüme boş boş bakıp bağırıyor.
Gönüllü yöneticilik acilen kaldırılmalı…
Milletin en küçük birimi olan apartmanlara düzen gelmedikçe bu kaos ve saygısızlık tabandan tavana gider.
İnsanlar birbirlerine nasıl davranacağını bilmiyorsa yasalarla ve kurallarla bunu öğretmeliyiz. Devletin milletin halkın en küçük birimi olan aileden apartmandan ve anaokulu seviyesindeki eğitimden acilen başlamalıyız.
Temelleri sağlam atmalıyız…












