• İletişim: info@guncelkadin.com.tr
Güncel Kadın
  • Anasayfa
  • Güncel Haberler
  • İş Dünyası
  • Ekonomi
  • Moda
  • Güzellik
  • Sağlık
  • Yaşam
  • Sanat
  • Röportaj
No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Güncel Haberler
  • İş Dünyası
  • Ekonomi
  • Moda
  • Güzellik
  • Sağlık
  • Yaşam
  • Sanat
  • Röportaj
No Result
View All Result
Güncel Kadın
No Result
View All Result

“Nazım’ın Kedisi” bir devre ayna tutuyor/Aylin Saraçoğlu

Aylin Saraçoğlu by Aylin Saraçoğlu
30 Aralık 2025
in Yazarlar
0
“Nazım’ın Kedisi” bir devre ayna tutuyor/Aylin Saraçoğlu
0
SHARES
32
VIEWS
Facebook'ta PaylaşTwitter'da PaylaşWhatsapp PaylaşLinkedin'de PaylaşPaylaşPaylaş

Yaşama seyirci kalmayın

Okday Korunan tarafından yazılan, yönetilen ve oynanan “Nazım’ın Kedisi”1940’lı yılların Bursa tevkifhanesine gardiyan eliyle gelen bir kedi olan Mestan’ın gözüyle o günleri anlatıyor.

Mestan’ın zamanla koğuş kedisi olması Nazım Hikmet ile yoldaşlığı, zamana tanıklığı, kaçmak kurtulmak derdinde olduğu koğuşu evi, yuvası haline getirmesi, şiir ile tanışması…

Mükemmel bir akışta süren, zamanın nasıl geçtiğini anlamadığınız, tüm salonun ayakta alkışlamasını fazlasıyla hak eden eseri mutlaka izlemelisiniz.

Okday Korunan’ın kendisiyle yaptığımız röportajda dediği gibi: “Tiyatrolar sizlerle var… Yaşama seyirci kalmayarak, salonları seyircisiz bırakmayarak tiyatroları yaşatınız”.

AS: Nazım’ın Kedisi oyununuzda kedinin gözünden bir anlatım var. Bu anlatım tarzını niye seçtiniz, tiyatro adına kolay ve zor yanları neydi?

OK: Aylin Hanım, şahsınızla birlikte “Güncel Kadın” okuruna bir kez daha merhaba demenin mutluluğunu yaşıyorum. 2026 yılının sevgi, barış, huzur ve bereket getirmesini tüm kalbimle diliyorum. Dünyanın yaşadığı süreç içinde yaşanan tüm kara bulutları davet edenin insanoğlu olduğuna şaşkınlıkla vurgu yaparak, karanlıkları süpürecek olanın yine insanoğlu olacağının altını çizmek istiyorum. “Nazım’ın Kedisi” oyunu bu yaman paradoks karşısında etkilenen farklı bir canlı türünün dünyaya bakışını içeriyor. Bir yazar olarak yaşananlara uzak açıdan bakmak, mesafe koyabilmek önemli bir tercihtir diye düşünüyorum… Nazım’ın Kedisi Mestan 1940’lı yılların Bursa tevkifhanesine gardiyan eliyle gelen misafir bir kedi. Mestan’ın zamanla koğuş kedisi olması, Nazım Hikmet ile yoldaşlığı, zamana tanıklığı, kaçmak kurtulmak derdinde olduğu koğuşu evi, yuvası haline getirmesi, şiir ile tanışması… Olaylardan etkilenmesi bir yazar olarak benim Mestan’ın gözünden olaylara bakışım, tasarım sürecinde Mestan’ı önemli bir metafor haline dönüştürdü. Oyun bu kurgu üzerinden şekillendi.

Yaşananların bir kedinin gözünden anlatımı, tiyatro metni içindeki kurmacası, bir tür masal ya da  fabl örneği gibi algılanabilir. Bizim gibi büyük çocuklar için bu seçim çok da yadırganacak bir tarz olmasa da… Bir küçük sorun vardı ki, o da büyümüş çocuklara bu metnin izletilmesi… Bu nokta mutlaka çözülmeli idi. Plastik açıdan tercihlerin yapılması, ölçünün belirlenmesi, çözümlerin güvenirliği ve sonuçları önemliydi… Yetişkinler için kaleme alınmış oyunumuz bu noktada reji ve oyunculuk sınavı verdi… Bildiğim bir şey var ki, zihin akışta olanı görmez. yavaşlamadan, uzaklaşmadan, derinlik kazanılmaz… Yüzleşmek, sorgulamak, ezberden çıkmak için hep bir mesafeye ihtiyacımız vardır… Mestan metnin sorgulayıcı, uzaklaşmayı sağlayan öğesi oldu. Bugün dönüp baktığımda sorunların üstesinden geldiğimiz düşüncesindeyim. Ellinci İsmet Küntay Ödülleri jürisi tarafından “En İyi Tek Kişilik Oyun” dalında ödüle değer bulunduğumuzu da düşünürsek, sanırım yol ve yolculuğumuzda bir kaza yaşamadık… Seyircimizin alkışı bunu bize her gösterimizde hissettiriyor. Bizimle aynı nefesi aldıkları için onlara şükranlarımızı paylaşıyorum.

AS: Oyundaki kedinin kişilik özellikleri nedir, dişi mi erkek mi, neden?

OK: Mestan bir koğuş yancısının tevkifhanede verdiği ad. Nazım’ın Kedisi bu adın kendisine ait olmadığını söyleyecek kadar özgürlüğüne düşkün tekir bir kedi. Cinsi, cinsiyeti önemli mi? Bence bir önemi yok. Metinde bu konuda bir vurgu da yok… Cinsiyeti sadece oyuncu seçimine göre değişebilecek kadar önemli… Onun ağzından paylaşırsak, “Sarman, Tekir ya da Van ne fark eder. Kendimizi yamalamaktan başka bir şey değil yaptığımız… Her şey uydurulmuş kocaman bir yalan… Kimse soyunu sopunu, cinsini, cibilliyetini doğuştan seçmiyor… Soy, sop uydurup, icat çıkaranlarla dolu hayat…” diyecek kadar kendine özgü, taviz vermeden, sözünü sakınmadan söyleyen bir kedi Mestan. Şair Baba dediği Nazım Hikmet’le tanışması, dostluğu, yoldaşlığa varan yaşanmışlığı oyun boyunca Mestan’ın da serüveni oluyor. Dünyaya, yaşama, yaşanmışlıklara bakışını belirliyor. Mestan şiir karalayacak kadar da geldiği sokakların ezberini bozan bir kedi… Giderek de oyun içinde anlatıcıya dönüşüyor.

AS: Böylesine zor bir konuyu işlerken nasıl bir süreç yaşadınız?

OK: Nazım Hikmet ve şiir benim hayatımda önemli bir yere sahipti. Bu yol arkadaşlığı yıllar içinde öyle demlenmiş olmalı ki, her şey bir anda oldu. Akıp gitti, oldu ve bitti… Orhan Veli gibi söylersem, Her şey birdenbire oldu… Kız birdenbire, oğlan birdenbire; Yollar, kırlar, kediler, insanlar… Aşk birdenbire oldu, sevinç birdenbire.

AS: Oyunun yazımı ve sahneye konulması ne kadar sürdü?

 OK: Korunan Sahne genç bir oluşumdu. Oyun da bu genç enerji içinde Nazım ustaya yakışır biçimde yol aldı… Kabaca söylersem belki altı, yedi provada sahneye taşındı. Zaman ve imkan yönünden çok kısıtlıydık… Büyük bir heyecan ile yola çıkmıştık. Çok uyumlu bir ekiptik. Huzurlu bir çalışma ortamını kıymetle değerlendirdik ve her şey birdenbire oldu… Bazen hayatın, yaşananların mucize olduğunu duyumsamak gerekir… Bu oyun da sanki onlardan biriydi…

AS: Oyunda özellikle dikkat ettiğiniz noktalar nelerdi?

OK: Oyun, Karagöz muhaveresi kıvamında ve oldukça yüksek bir tasvir ile başlıyor. Türk Tiyatro geleneğinin meddah türü oyunda büyük oranda hissediliyor. Çağdaş bir meddah denemesi olan Nazım’ın Kedisi oyunu Nazım’ın şiirlerindeki dil özelliklerini gözeterek de kaleme alınmış bir metin… Oyun açılışla birlikte seyirciyi salondan alıp, Mestan’ın gözünden geçmişe taşıyor… Hedefe ulaştığımızı ekip olarak her gösteride yaşıyoruz… Bu yolculukta günümüzün birikimi bize yol gösterici oluyor. Tiyatronun müthiş imkan sunan soyutlama özgürlüğü sahneden salona yeni bir dünya kuruyor. Bu tiyatronun ölümsüz gücünü, dünden yarına akan sırrını da kulağımıza fısıldıyor… İnsan var olduğu sürece anlam arayışı varlığını hep koruyacak… Kendi dilini bambaşka biçimler üzerinden sürdürecek… Soyutlama gücü insana sunulmuş tanrısal bir imkan… Bu gücün farkındalığı önemli bir ayrıcalık. Sanat fark etmediğimiz fakat bir eser üzerinden somutlandığında, herkese ihtiyacı olanı hatırlatan bir değeri paylaşır… Tiyatro sanatı somut bir eylem olmanın yanında toplumsal ve tarihsel de bir ihtiyaçtır… Ona zaman ayırmak insanı insani olanla buluşturur. Sanata insan olarak hepimizin çok ihtiyacı var. Sanat bize bizi öğreten çok özel bir öğretmendir. Baş öğretmenimizin sözüyle, sanat yaşam damarımızdır…

AS: Nazım’ın Kedisi’nde insanlık tarihine yön veren temel kavramlar adalet, vicdan, aşk, özgürlük, mücadele… Hepsi son derece incelikli ve dozunda yer alıyor. Bu mükemmel dozu nasıl ayarladınız?

OK: Sanat felsefenin estetik hali en etik biçimde yaşamın anlamını sorgulayan bir somut beceri alanıdır. Felsefe için kavramlar üzerinden sistematik düşünme sanatıdır da diyebiliriz… Özünde her şey ilk adımla ya da bir cümle ile başlıyor… Sonrası zaman ve keşif ile yürünen bir yol, yolculuk hikayesi oluyor. Yolun sonunda kurduğunuz o ilk cümlenin sizden önce söylenmiş olmasının falan da bir önemi kalmıyor. Beceri o cümleyi bugün sizin nasıl söyleyeceğinizde düğümlü oluyor. İşte siz bu düğümü çözümeyi deniyorsunuz. Bu ciddi bir cesaret gerektiriyor… İş ve işçilik yapmanızı yaptıklarınızı öne çıkarmanızı içeriyor. Çırağı olmadığınız işin ustası olamazsınız… Bilgi, birikim ile yepyeni bir yol hikayesi sizinle yeniden başlıyor. Siz başlatıyorsunuz… Cebinizde olanlar size yetmeyebiliyor. Yeni keşifler, yeni maceralar yaşıyorsunuz… Ya da yeni beceriksizlikler… Cebinizdeki kağıda yazdıklarınızı buruşturup atıyorsunuz. Aklınızdan, zihninizden, yüreğinizden geçenlerle yeniden, yeniden her şeyi yeniden kurguluyorsunuz. Öyle bir nokta geliyor ki artık ekleyeceğiniz ya da çıkaracağınız bir küçük detay tüm yaptıklarınızı yıkacak hale geliyor… İşte o an orada duruyorsunuz. Yolculuk bitiyor. Tekneyi iskeleye bağladığınız an o an oluyor. Gerisi her gece bir daha yeniden yaşanacak büyük bir sınav… Heyecan hiç bitmiyor. Kimseyi sonsuz ölçüde mutlu edemeyeceğinizi biliyorsunuz. Dilde kemik olmadığı da malumunuz… Her söz de her zaman çok kıymetli olmayabiliyor… İç huzurunuz olan vicdanınızın sesini dinliyorsunuz… O sizinle konuştuğunda rahatlıyorsunuz. Yaşadığınız fırtınaları unutup tekneyi iskeleye bağlamanın mutluluğu, içinizde yorgunlukla karışık bir tatlı gülümsemeye dönüşüyor. İskelenin karşısındaki kahveye geçiyorsunuz… Pencere kenarında bir sandalye seçip oturuyorsunuz. Karşıdan teknenizi, denizi seyrediyorsunuz. Hayallere dalıyorsunuz… Kulaklarınız sağır oluyor. Diliniz tutuluyor, dönmüyor. Gözleriniz konuşuyor… Yanağınızdaki tebessüm ile yaşadığınızı fark ediyorsunuz. işte bu an ancak tıbben bildiğimiz ölüm anında yaşanacak mutluluk ile tarif edilebilir… Bu anı yaşadığınızda üzerinizden bir büyük yük sıyrılıp akıyor. Bu anı hiç bir şeye değişmeyeceğinizi fark ediyorsunuz… Bu bir kimya meselesi… Heyecan meselesi… Erdem meselesi… Sicil meselesi oluyor… Yarınlara el verme meselesi… Bilmem tarif edebildim mi?

AS: Oyunun coşkusunun çok yükseldiği anlardan biri de şairin “Kuvâyi Milliye” destanının bir bölümünü okuduğunuzda yaşandı. Son derece dokunaklı okumanızla eserin kıymeti adeta daha da arttı. Bu bölümü Nazım’ın Kedisi’ne nasıl seçtiniz ve nasıl bir süreç yaşadınız?

OK: Oyunda Nazım Hikmet şiirlerinden bir kaç mısra dışında alıntı yok. Şiirler Mestan’a ait… Kuvayi Milliye ruhu zaten başlı başına bir şiir… Kuvva ruhu; kurtuluş, namus mücadelesi… Nazım üzerine bir oyun yazarken; cephelerde kazanılan zaferin, Lozan’da siyasi tesciline varan mücadele sürecinden söz etmemek mümkün mü? Zaten destan da  bu tarihi  olayı ve insanlarını anlatıyor… Kuvayi Milliye, Mondros Antlaşması sonrası Anadolu halkının emperyalizme karşı başlattığı büyük isyanın adı…Yüzyılın dahi lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Milletine armağanı olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluş ve kurtuluş mücadelesinin tarihi… Nazım Hikmet gibi bir büyük ozanımız olmasaydı nasıl anlatacaktık bu büyük mücadeleyi mazlum milletlere ve gelecek kuşaklara? İnsan bu soruyu sormadan edemiyor… Anamızın ak sütü Türkçemizle Türkçe yazan bu büyük ozana Anadolu’da bir köy mezarlığını çok görenlere benim de bir sorum var? Bu aziz vatan için siz ne yaptınız?

 

AS:Güncel Kadın okurlarına mesajınız nedir?

OK: Korunan Sahneyi korunansahne.com üzerinden takip edebilirsiniz. Oyun duyurularımıza, ulaşabilir ve bilet alabilirsiniz. Biletinial üzerinde yorum yapmayı ihmal etmezseniz seviniriz. Geri dönüşlerinizi önemsiyoruz… Tiyatroları destekleyiniz. Salonları boş bırakmayınız. Tiyatrolar sizlerle var… Yaşama seyirci kalmayarak, salonları seyircisiz bırakmayarak tiyatroları yaşatınız. “Nazım’ın Kedisi” oyun metninin de içinde yer aldığı Agah yayınlarından basılan kitaplarıma internet üzerinden kolaylıkla ulaşabilirsiniz. “Zamansız Oyunlar – I ve II Okday Korunan” başlığını yazmanız yeterli olacaktır. Güzelliklerle dolu bir 2026 hepimizin olsun… Sanatla kalın, sanatlı kalın…

Saygılarımla.

 

 

Önceki Yazı

Semra Kosovalı: 2026 Yılında ekonomi ne olur, ne olmaz?

Sonraki Yazı

Gençler, kalabalıklar içinde derin yalnızlık yaşıyor!

Aylin Saraçoğlu

Aylin Saraçoğlu

Sonraki Yazı
Gençler, kalabalıklar içinde derin yalnızlık yaşıyor!

Gençler, kalabalıklar içinde derin yalnızlık yaşıyor!

Plugin Install : Widget Tab Post needs JNews - View Counter to be installed
  • Popüler
  • Yorum
  • En Son
Semra Kosovalı: Seçim sonucu ve gelecek

Semra Kosovalı: Seçim sonucu ve gelecek

21 Kasım 2024
İstanbul’u Kanatları Altına Alan Ressam İrem Çamlıca : “İstanbul Yeri Göğü Altın Şehir”

İstanbul’u Kanatları Altına Alan Ressam İrem Çamlıca : “İstanbul Yeri Göğü Altın Şehir”

4 Eylül 2024
Astroloji Yolculuğu: Gökyüzünden Haberler 28 Temmuz-3 Ağustos Gökyüzü Gündemi

Astroloji Yolculuğu: Gökyüzünden Haberler 2024’de Burçları Neler Bekliyor?

27 Temmuz 2025
Sizi Daha Genç Gösterecek Saç Renkleri

Sizi Daha Genç Gösterecek Saç Renkleri

22 Ocak 2024
Semra Kosovalı: Seçim sonucu ve gelecek

Semra Kosovalı: Seçim sonucu ve gelecek

0
Duygu Şengül: Türkiye’de kadının var olma sorunu

Duygu Şengül : Duygu’sal Aforizmalar

0
Ayşe Demir: DO-ra-to

Ayşe Demir: DO-ra-to

0
Buket Keskinol: Toprak Ana Gaia

Buket Keskinol : İskenderunlu olmak

0
Gençler, kalabalıklar içinde derin yalnızlık yaşıyor!

Gençler, kalabalıklar içinde derin yalnızlık yaşıyor!

30 Aralık 2025
“Nazım’ın Kedisi” bir devre ayna tutuyor/Aylin Saraçoğlu

“Nazım’ın Kedisi” bir devre ayna tutuyor/Aylin Saraçoğlu

30 Aralık 2025
Semra Kosovalı: 2026 Yılında ekonomi ne olur, ne olmaz?

Semra Kosovalı: 2026 Yılında ekonomi ne olur, ne olmaz?

29 Aralık 2025
Psikolog İpek Erol: Dijital içerikler dopamini sömürüyor!

Psikolog İpek Erol: Net hedefler zihinsel dayanıklılığı artırıyor!

29 Aralık 2025

Son Yazılar

Gençler, kalabalıklar içinde derin yalnızlık yaşıyor!

Gençler, kalabalıklar içinde derin yalnızlık yaşıyor!

30 Aralık 2025
“Nazım’ın Kedisi” bir devre ayna tutuyor/Aylin Saraçoğlu

“Nazım’ın Kedisi” bir devre ayna tutuyor/Aylin Saraçoğlu

30 Aralık 2025
Semra Kosovalı: 2026 Yılında ekonomi ne olur, ne olmaz?

Semra Kosovalı: 2026 Yılında ekonomi ne olur, ne olmaz?

29 Aralık 2025
Psikolog İpek Erol: Dijital içerikler dopamini sömürüyor!

Psikolog İpek Erol: Net hedefler zihinsel dayanıklılığı artırıyor!

29 Aralık 2025
Güncel Kadın

Güncel Kadın

Sosyal Medya

Kategoriler

  • Anasayfa
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Genel
  • Güncel Haberler
  • Güncel Sağlık
  • Güzellik
  • İş Dünyası
  • Magazin
  • Moda
  • Röportaj
  • Sağlık
  • Sanat
  • Yaşam
  • Yazarlar

Son Haberler

Gençler, kalabalıklar içinde derin yalnızlık yaşıyor!

Gençler, kalabalıklar içinde derin yalnızlık yaşıyor!

30 Aralık 2025
“Nazım’ın Kedisi” bir devre ayna tutuyor/Aylin Saraçoğlu

“Nazım’ın Kedisi” bir devre ayna tutuyor/Aylin Saraçoğlu

30 Aralık 2025
  • İletişim: info@guncelkadin.com.tr

© 2023 Güncel Kadın.

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Güncel Haberler
  • İş Dünyası
  • Ekonomi
  • Moda
  • Güzellik
  • Sağlık
  • Yaşam
  • Sanat
  • Röportaj

© 2023 Güncel Kadın.