Mustafa Kemal Atatürk; en büyük şansımız, Türk ulusunu bağımsız kılan, geleceğe taşıyan ve şekillendiren büyük önderimiz…
Her 10 Kasım’da onu minnet, özlem, saygı ve sevgiyle anıyoruz… Bu öyle özel bir günkü O’nun “Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir” sözünün canlı kanıtı oluyor.
İyi ki, Cumhuriyetimizin kurucusu, Başkomutanımız, Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklarıyız. Bizler, Türkiye Cumhuriyeti’nde ulus devletin değerlerinin vatandaşlara aktarılması ve içselleştirilmesinin bir aracı olarak işlev gören Andımız’ı büyük bir coşkuyla, en içten duygularımızla okuyan evlatlarız.
Burada en gönülden duygularım, en yüksek perdeden sesimle Andımız’ı tekrarlamak isterim:
“Türk’üm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem: küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm: yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türk’üm diyene!”
Mustafa Kemal Atatürk’ün dehasına ve vizyoner yapısına sahip olmak eşsiz bir ayrıcalık… Söylediği her söz, kurduğu her cümle geleceği nasıl da öngörebildiğini doğruluyor.
Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi hep aklımızda, her günümüzde, her adımımızda bize ışık olmaya devam ediyor:
“İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”
Bütün dünyanın dize getirdiğini sandığı, aslında küllerinden yeniden doğuşunu seyretmek zorunda kaldığı ve sonuçta önünde saygıyla eğildiği büyük Türk ulusunun Ata’sı… Sen rahat uyu… Çünkü tıpkı senin dediğin gibi, Zafer, “Zafer benimdir” diyebilenindir. Başarı ise, “Başaracağım” diye başlayarak sonunda “Başardım” diyebilenindir. Egemenlik verilmez, alınır. Türk Milleti bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı varolmalarının yegane koşulu olarak kabul etmiş cesur insanların torunlarıdır.”













