Kadına yönelik şiddet…!!!
Bu kelimelerin ağırlığı bazen bir gazete başlığında görünür olur; bazen de bir evin loş ışığında, kimsenin duymadığı bir nefes titreyişinde saklanır. Bir yara gibidir bu: kimi zaman açık, kimi zaman gizli… Ama her zaman oradadır.
25 Kasım, her yıl bu yarayı hatırlatır bize.
Ama yalnızca hatırlatmakla kalmaz; dönüştürmeye, iyileştirmeye, değiştirmeye çağırır. Tıpkı bir ressamın karanlık bir tuvali yeniden ele alıp ışık vuruşlarıyla bambaşka bir manzaraya dönüştürmesi gibi… Kırığın, gölgenin, karanlığın içinden yeni bir hayat çıkabileceğini gösterir.
Şiddet sadece fiziksel güç değildir; bir hafıza, bir sessizlik, bir görünmezlik dayatmasıdır. Bir kadının susturulmuş sözünde, bir çocuğun gözlerindeki tedirginlikte, bir komşunun “Ben karışmayayım” kaçışında kök salan bir zihniyet. Ve biz çoğu zaman bu zihniyete, farkında olmadan, susarak ortak oluruz.
Oysa şiddet kader değildir.
Kültür değildir.
Hak değildir.
Alışkanlık hiç değildir.
Bir toplumun gerçek seviyesini binalar değil, kadınlarının huzurla yürüdüğü sokaklar belirler. Bir ülkenin gururu, kadınlarının korkmadan konuşabildiği, istediği gibi yaşayabildiği bir hayattır. O yüzden 25 Kasım, sadece bir anma günü değil, bir yol ayrımıdır:
Sessizliğe devam mı edeceğiz, yoksa dönüşümü başlatacak mıyız?
Bu dönüşümün bir adı var: yeniden doğuş.
Her kadın için ayrı bir rehber, ayrı bir renk…
Bazısı bir arkadaşının “Yanındayım” cümlesiyle başlar, bazısı bir destek hattının ucundaki nefesle, bazısı bir sanat eserinin iyileştirici ışığında.
Sanat, tam da bu yüzden güçlüdür.
Bir tuval, bir çizgi, bir metin… Şiddetin karanlığını alıp ona detay, anlam ve direnç katar. Görülmeyeni görünür kılar; sessizliğe ses, yaraya merhem olur. Bizler de toplum olarak aynı şeyi yapmak zorundayız: Görmek, duymak, dokunmak… Kapıyı çalmak, müdahale etmek, saklanan karanlıkları aydınlatmak.
Bugün değil, her gün söyleyelim:
Kadına yönelik şiddete hayır.
Ama bunu bir slogan gibi değil; bir dönüşüm çağrısı gibi söyleyelim.
Her birimiz, toplumsal tablonun bir fırça darbesi olabiliriz. Küçük bir hareket, büyük bir resmin rengini değiştirebilir.
25 Kasım, bize şunu hatırlatıyor:
Karanlıktan korkmadan çıkalım.
Sessizliği bozmakta gecikmeyelim.
Kadınların hayatta kalmak için değil, hayatı yaşamak için var olduğu bir dünya kuralım.
Birlikte…
İnadına umutla…
İnadına ışıkla…
İnadına yeniden doğuşla.













