Eskişehir, göç, aidiyet ve birlikte yaşam temalarını sanatın evrensel diliyle buluşturan anlamlı bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Antalya merkezli Uluslararası Kültür Sanat Göç ve Uyum Derneği (US-DER) öncülüğünde; Eskişehir Büyükşehir Belediyesi iş birliği ve TAKK sponsorluğunda düzenlenen “Kökler ve Kanatlar” Karma Resim ve Seramik Sergisi, Atatürk Kültür Sanat ve Kongre Merkezi Sanat Galerisi’nde sanatseverlerle buluştu.
Panele ve serginin açılışına Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce, Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel, Uluslararası Göç Yoluyum Kültür Sanat Derneği Başkanı Tecelli Sercan Sırma, resim ve seramik sanatçıları ve çok sayıda sanatsever katıldı.
Sergi açılışından önce düzenlenen panelin moderatörlüğünü Erol Esen yaptı. Panelde, Prof. Dr. Rabia Karakaya Polat göç ve birlikte yaşam konusundaki kapsamlı sunumunu gerçekleştirdi. Onu takiben Doç. Dr. Yusuf Adıgüzel, göç ve uyumun önemi ile bu sürecin gereklilikleri üzerine değerlendirmelerde bulundu. Panelin sonunda ise, zaman elverdiği ölçüde göçmen sanatçılardan bazıları kendi göç hikâyelerini, beklentilerini ve sanata yansıyan duygularını katılımcılarla paylaştı.
Panelin ardından açılan sergide konuşan Dernek Başkanı Tecelli Sercan Sırma, “Bugün, hem derneğimiz hem de Türkiye adına tarihi bir gün yaşıyoruz. Türkiye’de ilk kez bir belediye, bir sivil toplum kuruluşu ile iş birliği yaparak, ülkemizin ve dünyanın en önemli meselelerinden biri olan göç konusunu sanatın evrensel diliyle ifade ediyor. Savaşların, ekonomik zorlukların ve toplumsal gerilimlerin yaşandığı bir dönemde, sanatın barışçıl dilini kullanma imkânını bize sunan Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanımıza içten teşekkürlerimi sunuyorum. Bir dönem Yunus Emre’nin hayatını kaleme almıştım. Oradan zihnime kazınan bir dizeyle sözlerimi tamamlamak istiyorum: ‘Biz bu dünyada göçer olduk, kalanlara selam olsun. Bizden sonra böyle kalacaksan dünya, kalanlara para zıkkım olsun.’ Teşekkür ederim.” ifadelerini kullandı.
Rektör Yusuf Adıgüzel, “Göç eden kişi, yalnızca bedenini bir yerden başka bir yere taşımıyor; geçmişini, köklerini, anılarını, doğum günlerini, sevdiklerini, hatta saatini bile yanında götürüyor. Göç, sadece fiziksel bir hareket değil; bir dünyayı, bir yaşam biçimini, bazen de başka bir insanın zihnine göre şekillenen bir gerçekliği beraberinde taşımaktır. Her insanın zihninde bir dünya vardır. Ancak bu dünyayı görünür kılmak kolay değildir. İşte burada devreye sanatçılar giriyor. Onlar, gönülleriyle hareket eder; iç dünyalarını bizim görebileceğimiz hale getirirler. Bu sergide göç eden sanatçıların eserlerine baktığımızda, her birinin kendi dünyasını bize sunduğunu görüyoruz. Sanat sayesinde biz de insan olmanın ortak paydasında, göçmenlerin yaşadığı zorlukları, güçlü yanlarını, umutlarını anlayabiliyoruz. Onların dünyalarına adım atıyoruz. Burada ‘iyi sanatçı’ gibi bir tanımlamaya gerek yok, çünkü her biri iyi ki varlar. Bu sergideki her eser, bir hikâye anlatıyor; belki de göçün sessiz çığlığına bir ses oluyor. Sergimizin hayırlı olmasını diliyorum. Sanatçılarımız burada, eserlerinin başındalar. Katılımcılar için tavsiyem, her eserin sahibine bir soru sormaları: ‘Bu eser bize ne anlatmak istiyor?’ Eğer bu soruyu sorar, hikâyelerini dinlerlerse, o zaman gerçek bir ilhamla buradan ayrılırlar. Ben bugün birkaç sanatçının hikâyesini dinledim. Her biri bambaşka ama aynı derecede derin ve etkileyiciydi. Bu sergi, göçün zorluklarını olduğu kadar, insanın içsel gücünü ve dönüşümünü de gösteriyor. Ve burada bulunan sanatçılar, bu hikâyelerin yazarları olarak, bize dünyayı yeniden düşünmeyi, yeniden hissetmeyi öğretiyorlar.” dedi.
Son olarak konuşan Başkan Ayşe Ünlüce de, “Biz geçen dönem özellikle kültür departmanımızla yaptığımız toplantıda hangi etkinlikleri yapabiliriz diye konuşurken göçü de konuştuk ve dedik ki aslında biz göç deyince ekonomik sorunlardan iç savaşlardan dış savaşlardan ülke sorunlarından bahsediyoruz. Ama aynı zamanda göç demek, kültürün de göçü demek. Peki, gelenler, göç edenler, göç verenler beraberinde neler götürüyor, neler getiriyor? Sanatı, kültürü, yemeğini, kıyafetini, aslında bir yaşamı götürüyor. Peki, Eskişehir’e katkıları ne, Türkiye’ye katkıları ne? Gelenler bize ne kattı? Gidenler bize ne bırakıp gitti? İşte bu sergi tam da o konuşmanın sonucunda doğmuş bir sergi. Biz göçle ilgili sadece olumsuzlukları, ülkelere getirdikleri yükleri konuşmak değil, göç edenlerin ve göç verenlerin, göçle gelenlerin getirdikleri kültürü, değeri, hazineyi de konuşmak istiyoruz. Bugün tam da onun sergisi. O nedenle kıymetli dernek başkanımıza, yöneticilerimize başta olan üzere Eskişehir’de yaşayan tüm göçmenlere teşekkür ediyorum. Eskişehir bir göçler şehridir. Ve gerçekten de göçle gelenlerin, birbirlerinin aidiyetlerini hiç sorgulamadan bir arada yaşama kültürünün olduğu Yunus Emre şehridir. Gelenlere hoş geldiniz diyoruz. Gidenlerin yolu açık olsun. Giderken bu şehrin güzel kültürünü gittikleri yerlere de götürsünler. Gelenler de ait olduğu evi, toprakları, kültürünü buraya getirip bıraksınlar diyorum. Bunun için herkese sevgiyle, saygıyla selamlarınızı diliyorum.” diye konuştu.
Cumhuriyetimizin 102. yılı anısına gerçekleşen bu özel sergi, farklı disiplinlerden sanatçıların eserleri aracılığıyla göçün bireyler ve toplumlar üzerindeki etkilerini görünür kılmayı amaçlıyor. Sergi, “Kökler” ile geçmişi, belleği ve aidiyeti simgelerken; “Kanatlar” ile özgürlük, umut ve yeni başlangıçlara dair sanatsal bir çağrı sunuyor.
“Kökler ve Kanatlar” sergisi, hem yerel halkı hem de farklı kültürel geçmişlerden gelen bireyleri sanat aracılığıyla ortak bir zeminde buluşturmayı hedefliyor. Sergi, 30 Ekim 2025 tarihine kadar ziyaretçilerini ağırlamaya devam edecek.