Empati… İnsan olmanın en temel yetilerinden biridir. Karşımızdakini anlamak, onun duygusunu hissetmek ve buna uygun tepki vermek… Ama günümüz dijital dünyasında, empati kavramı hızla değişiyor. Artık ekranların ardında yaşıyoruz; beğeniler, yorumlar ve paylaşımlar üzerinden birbirimizi tanımaya çalışıyoruz.
Ama dikkat edin: görünür empati, gerçek empati değildir. Bir “like” veya kısa bir yorum, karşımızdaki kişinin ruhunu anlamaz, sadece yüzeysel bir onay verir. Ekranların ardında insanlar yalnızlaşıyor, duygularıyla baş başa kalıyor. Sosyal medya, bazen insan ilişkilerini derinlemesine değil, hızla tüketilen bir gösteri hâline getiriyor.
Psikolojik araştırmalar, yüzeysel empati ile derin empati arasındaki farkı net bir şekilde ortaya koyuyor. Yüzeysel empati, karşı tarafın duygularını gerçekten hissetmeden, sosyal normlara uygun tepki vermeyi ifade eder. “Beğendim” butonuna basmak, kısa bir yorum yapmak… Bunlar empati gibi görünür, ama gerçekte sadece kendimizi rahatlatır ve sosyal onay alırız.
Dijital ortamlar bu tür davranışları adeta teşvik ediyor. İnsanlar, karşındakini anlamaya çalışmak yerine, kendi yorumlarını, önyargılarını ve egolarını ön plana çıkarıyor. Karşı tarafın duygularını okumak yerine, ekranın sunduğu kalıplara uyuyoruz.
Yüzeysel empati yalnızca bireysel düzeyde değil, toplumsal düzeyde de ciddi sonuçlar doğuruyor. İnsanlar gerçek bağlar kuramadıkça, güven duygusu zedeleniyor. Arkadaşlıklar ve ilişkiler, hızla tüketilen bir içerik gibi olurken, sosyal bağlar giderek kırılgan hâle geliyor.
Sanal dünyada insanlar, birbirlerinin mutluluklarını ve üzüntülerini yalnızca görsel veya yazılı içeriklerle takip ediyor. Bir arkadaşınız zor bir dönemden geçtiğinde attığı mesajı sadece emoji veya kısa bir yorumla geçiştirmek, yüzeysel destek sağlamak anlamına gelir. Bu davranış, karşı tarafı yalnız hissettirebilir ve uzun vadede, empati kapasitesinin azalmasına yol açar.
Toplumda bu durumun birkaç etkisi öne çıkıyor:
- Güven Sorunu: İnsanlar artık gerçek destek göreceklerine inanmıyor. Her paylaşılan içerik veya mesaj, “Bu kişi gerçekten yanımda mı?” sorusuyla karşılanıyor. Güven eksikliği, sosyal bağları zayıflatıyor ve bireyler arasında mesafe yaratıyor.
- İzolasyon: Dijital yüzeyde sürekli etkileşim var gibi görünse de, insanlar giderek yalnızlaşıyor. Fiziksel ve duygusal temas azaldıkça, bireyler kendi iç dünyalarına çekiliyor ve sosyal izolasyon artıyor.
- Toplumsal Duyarsızlaşma: Yüzeysel etkileşimler, toplumsal duyarlılığı da azaltıyor. Sosyal medya üzerinden paylaşılan acılar, gerçek bir empatiyle karşılanmak yerine hızlıca tüketilen içerikler hâline geliyor. İnsanlar, olayları “beğeni” veya kısa yorumlarla geçiştiriyor; bu, kolektif vicdanı zayıflatıyor.
- Rekabet ve Kıyaslama: Görünür empati, bazı bireylerde kendini üstün hissetme, diğerlerinde ise yetersizlik duygusu yaratabiliyor. İnsanlar artık sadece kendi deneyimlerini değil, başkalarının paylaşımlarını da kıyaslama aracı olarak kullanıyor; bu da sosyal gerilimi artırıyor.
Özetle, yüzeysel empati bireyleri yalnızlaştırırken, toplumu da güven ve dayanışmadan uzaklaştırıyor. İnsanlar, gerçek bağları kurmak yerine ekranların sunduğu “görünür etkileşimler” ile yetiniyor; bunun sonucu olarak sosyal bağlar giderek kırılgan ve geçici hâle geliyor.
Peki çözüm ne? Gerçek empati hâlâ mümkün. Tek şartı, dijital yüzeyin ötesine geçmek:
- Dinlemek ve anlamak: Karşımızdakini sadece duymak değil, onun duygularını anlamaya çalışmak
- Eyleme dönüştürmek: Online beğeniler yerine, gerçek hayatta destek olmak
- Duygusal bağ kurmak: Samimi sohbetler, paylaşılan deneyimler, küçük ama anlamlı jestler
Gerçek empati, sadece bir davranış değil, bir yaşam biçimidir. Ekranların ardındaki yalnızlık, içten bir sohbet, bir telefon görüşmesi veya küçük bir yardım ile aşılabilir.
- Beğeni, bir his değildir; hissedilen duygularla buluşana kadar, sadece bir tuş.
- Ekranların ardında yalnız kalan ruh, yüzeysel etkileşimleri fark eder.
- İnsan kalbi, samimiyeti hemen anlar; sahte iyilik ise anında hissedilir.
Günümüz dijital çağında empatiyi yeniden öğrenmek, sadece bireysel ilişkileri değil, toplumun ruh sağlığını da korumak demektir. İnsanlar birbirini sadece “görünür bir şekilde” değil, gerçekten anlamalıdır.
Unutmayalım: Yapay empati yaygınlaşsa da, insan ruhu gerçek bağlantıları hâlâ tanır ve arar. Ekranların ardındaki soğukluğu, gerçek yakınlık ve samimiyetle eritmek elimizde.
“Gerçek bağ, yalnızca göz göze geldiğinde, kalpten kalbe aktığında hissedilir.”
“I want to hold your hand, not just like your post” – modern bir dijital empati metaforu olarak.
Dr. Bahar Zeynep Barut