“Aşk kırıntısıyla doymaktansa, Tek başıma aç kalırım bu hayatta
Paylaşacak bir şey artık yoksa, Bi’ erkekle, bir kadın arasında”
Bazı insanlar hayatımıza girerken, bize bir gelecek vaat etmezler ama bir ihtimal bırakırlar.
O ihtimal, o küçük umut kırıntısı, her şeyin başlangıcı ve bitişidir. “Belki arar”, “belki yazacak”, “belki bu kez farklı olur” diye diye bekleriz.
Oysa beklediğimiz şey bir insan değil, o insanın bizi gerçekten görmek ihtimalidir.
Ve tam da orada başlar breadcrumbing: biri seni kaybetmek istemediği halde kazanmak da istemiyorsa, seni askıya alır.
Modern ilişkilerde artık kimse açık açık “istemiyorum” demiyor. Yerine üç nokta koyuyor, kalp emojisi bırakıyor, ayda bir “özledim” yazıyor. Kırıntı kadar küçük ama etkisi kadar büyük jestlerle seni yeniden umutlandırıyor. Sen o küçük mesajın arkasında büyük bir anlam ararken, o sadece varlığını koruyor. İşte breadcrumbing tam olarak bu: Birinin duygusal olarak seni aç bırakıp, bir parça umutla o açlığı diri tutması. Başta fark etmiyorsun. Hatta kendini suçluyorsun; belki çok istedin, belki fazla konuştun, belki fazla hissettin diye.
Ama bir noktada fark ediyorsun:
Sen bu ilişkiyi yaşamadın, sadece bekledin.
Bekledin ki bir gün cümle tamamlanacak, bir gün seni arayacak, bir gün sana dönecek…
Oysa breadcrumbing’de “bir gün” hiç gelmez. Çünkü karşındaki kişi seninle bağ kurmak değil, seni bağda tutmak ister.
Bu insanlar genellikle kaybetmekten korkarlar ama bağlanmaktan da kaçarlar. Kendilerini iyi hissettiren o ilgiyi, senin üzerinden yaşarlar. Birini gerçekten sevmek yerine, o kişinin sevgisiyle beslenirler. Ve sen zannedersin ki aranızda bir bağ var, ama aslında o sadece enerjini kullanıyordur.
Kırıntılarla beslenmeye devam ettikçe, açlığın doymak bilmez.
Bir mesajla mutlu olursun, sessizlikle darmadağın… Ama günün sonunda, farkına varmadan kendi değerini “belki” kelimesine rehin bırakırsın. İşte breadcrumbing’in en tehlikeli yanı budur: Kırıntıların doygunluk hissi yaratması, ama içten içe seni bitirmesi.
Bir gün gelir, o küçük umutlar bile ağır gelir. Çünkü bir ilişkide en yıpratıcı şey, belirsizliktir.
Gitse üzülürsün ama kalırsa daha çok yorulursun. O yüzden bir noktada cesaretle kalkmak gerekir o masadan. Çünkü seni sevmeyen biri seni eksiltir ve sen kırıntılara razı geldikçe, bir başkasının doygunluğuna malzeme olursun.
Unutma:
Hiçbir gerçek sevgi, bu kadar çaba gerektirmez.
Sevgi net olur. Sevgi arar, konuşur, sorar.
Seni anlamak ister.
Eğer biri seni “kararsızlığıyla” var ediyorsa, o ilişki çoktan bitmiştir.
Sen sadece bunu kabullenmeyi ertelemişsindir.
Askıda ekmek ilişkileri, umutla beslenir, suskunlukla büyür, yorgunlukla biter.
Ve bir gün sen o kırıntılara değil, kendi bütünlüğüne uyanırsın.
Dr. Bahar Zeynep Barut
Yazıların hepsi telif hakkı içerir.












