Son yıllarda Türkiye’de özellikle 15 yaş civarındaki çocukların suça karışma oranlarında ciddi bir artış gözlemlenmektedir. Medyada yer alan haberler, yalnızca bireysel hataları değil, aynı zamanda toplumsal yapıdaki çatlakları da ortaya koymaktadır. Bu artışın arkasında yatan nedenler, sadece bireysel eksikliklerle açıklanamamakta; eğitim sisteminden aile yapısına, ekonomik dengesizliklerden toplumsal değer erozyonuna kadar pek çok boyutu içermektedir.
Eğitimdeki Kalite Düşüşü ve Gelecek Kaygısı, Bir ülkenin geleceği, o ülkenin çocuklarının aldığı eğitimle ölçülür. Ancak Türkiye’de son yıllarda eğitim sistemindeki sürekli değişimler, öğrenci ve öğretmenlerin uyum sağlamakta zorlanmasına neden olmuş; bu da çocukların okulla ve gelecekle kurduğu bağı zedelemiştir.
Hedefsiz kalan çocuklar hayal kuramaz; hayal kuramayan gençler ise kolaylıkla kırgın, öfkeli ve yönsüz hale gelir. Bu durum da, ergenliğin kimlik arayışıyla birleştiğinde, suç davranışını tetikleyici bir faktör olur.
Yoksulluk ve Umutsuzluk: Ahlaki Erozyonun Temeli,Yoksulluğun egemen olduğu ortamlarda yalnızca fiziksel ihtiyaçlar değil, ahlaki değerler de yıpranır. “Fakir toplumların ahlakı olmaz” şeklinde genellemeler yerine, yoksulluğun insanların değer sistemini nasıl aşındırdığına odaklanmak gerekir. Hayatta kalma mücadelesi içinde etik ilkeler arka plana itilir.
Bu bağlamda, temel ihtiyaçlarını karşılayamayan ailelerin çocukları, suça bir seçenek olarak değil, bir çıkış yolu olarak yönelmektedir.
Aile Yapısındaki Bozulmalar ve Kuşaklararası Gerilim,90’ların ortasında yaşanan zorunlu göç, Türkiye’nin doğu ve güneydoğusundan büyükşehirlere kitlesel hareketleri beraberinde getirdi. Bu hareketlilik, sadece mekansal bir değişim değil; kültürel ve toplumsal normların da kopuşudur.
Şehirde tutunamayan aile yapıları, kuşaklar arasında değer aktarımının bozulmasına neden olmuştur. “Ben yapamadım, çocuğum yapsın” anlayışıyla dayatılan beklentiler, çocuklarda yetersizlik, değersizlik ve öfke duygularını beslemiştir.
Sosyal Medya, Kıskançlık ve Şiddet, Günümüzde sosyal medya, sadece eğlence ya da bilgi edinme aracı değil; aynı zamanda bir kıyas ve kimlik bunalımı alanı haline gelmiştir. Lüks yaşamları gören ama buna erişme fırsatı olmayan gençler, çaresizlik ve yetersizlik hisleriyle şekillenir. Bu duygular, zamanla kıskançlık ve şiddete evrilir.
Suçta Yetiştirilen Çocuklar: Yeni Gerçeklik, Çocuk adalet sisteminde sıkça kullanılan “suça sürüklenen çocuk” ifadesi, bir çok durumda gerçeği tam olarak yansıtmamaktadır. Bazı çocuklar suç işleme eylemi için özellikle yönlendirilmekte, örgütlenmekte ve kullanılmaktadır.
- Aile içinde suç geleneğiyle yetişen çocuklar
- Çeteler tarafından cezasız kalacağı bilindiği için tercih edilen gençler
- Suçu bir statü, güç ya da söz sahibi olma yolu olarak gören yeni jenerasyonlar
Tüm bu gruplar, suçun sadece bir sapma değil; bir “kariyer” ya da “hayatta kalma stratejisi” olduğu yeni bir sosyal gerçekliğin parçası haline gelmiştir.
Literatürde Bu Durum Nasıl Yer Buluyor?
- Bandura’nın Sosyal Öğrenme Kuramı: Suç davranışı gözlem yoluyla öğrenilir.
- Durkheim’ın Anomi Teorisi: Toplumsal normların çözülmesi bireyde yönsüzlüğe neden olur.
- Merton’un Amaç-Araç Uyumsuzluğu: Meşru yollarla ulaşılamayan hedefler, bireyi alternatif (suç) yolları seçmeye iter.
- Wolfgang ve Ferracuti’nin “Kültürel Sapma” Teorisi: Bazı alt kültürlerde suç norm haline gelir.
Kurumlar Ne Yapmalı?
- Milli Eğitim Bakanlığı
- Rehberlik sistemleri güçlendirilmeli
- Sosyoekonomik yoksun bölgelerde alternatif eğitim modelleri geliştirilmeli
- Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı
- Riskli ailelere destek ve rehabilitasyon hizmetleri artırılmalı
- Aile-içi danışmanlık yaygınlaştırılmalı
- Emniyet ve Adalet Bakanlığı
- Suçta çocuk kullanan çetelere yönelik özel birimlerle mücadele edilmeli
- Suç işleyen çocuk ile suçta kullanılan çocuk ayrımı yapılmalı
- Belediyeler ve STK’lar
- Mahalle bazlı sosyal destek merkezleri kurulmalı
- Spordan sanata farklı kanallar aracılığıyla çocuklara sosyal aidiyet alanları yaratılmalı
Bu sorun bireysel bir sapma ya da ebeveyn hatasından öte, sistematik bir toplumsal bozulmanın sonucudur. Suça karışan çocukların bir kısmı sadece kurban değil; şiddetin ve suçun içine doğmuş bireylerdir. Bu nedenle, eğer biz bu gerçekle yüzleşmezsek; suç, bir tercih değil, bir miras olmaya devam edecek.
Dr. Bahar Zeynep Barut