Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığımız bu günde beni en çok etkileyenlerden biri dünyaca ünlü sanatçı Meryl Streep’in Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşması oldu.
İsviçre’de 1971 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildiğini hatırlatarak, Afgan kadınların ise o tarihten çok önceleri seçme ve seçilme hakkı kazanmış olduğunu vurguluyor. O tarihlerde ABD’deki kadınların da çok önünde olan Afgan kadınlar 70’li yıllarda topluma aktif olarak katılıyor, doktor, mühendis, öğretmen, devlet memuru gibi mesleklerin yarısı onlardan oluşuyordu.
Günümüze gelip baktığımızda ise Meryl Streep’in yorumuyla “Kabil’deki bir dişi kedi bir kadından çok daha hakka sahip ve özgür”. Çünkü bir dişi kedi evinin önünde oturup güneşi yüzünde hissedebilir, parka gidip oyunlar oynayabilir, sokaklarda özgürce gezinebilir, karşısındaki kişiye ‘kedice’ meramını anlatmaya çalışabilir…
Son derece doğal olan bu davranışlar Afgan kadınlara ise yasak… Afganistan yönetimi ‘ahlak kanunları’ adıyla tüm bunları kadınlara yasakladı. Bir Afgan kadın ne tek başına sokakta yürüyebiliyor, ne de parka gidebiliyor, kocası veya babası-kardeşi gibi kan bağı olduğu bir erkek dışında kimsenin yüzüne bile bakamıyor. Aksi taktirde suç işlemiş sayılıyor.
Dünya Kadınlar Günü, Birleşmiş Milletler tarafından bu şekilde tanımlanmış olarak her yıl 8 Mart’ta kutlanan uluslararası bir gün… İnsan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına ayrılıyor…
Afganistan’da kadın olmak önüme gelince yıllar önce o zamanki Afganistan Devletinin bakanlarıyla yaptığım röportajları hatırladım. Taliban rejiminin hakim olmadığı modern, laik ülkenin bakanları…
Afganistan’ın kalkınma serüvenini anlatırken hep Mustafa Kemal Atatürk’ten ilham aldıklarını, onun müthiş zekasıyla yaptıklarını ülkelerine adapte etmeye çalıştıklarını anlatmışlardı.
1930’lu yıllarda kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıyarak ülkemiz dünyanın ilk sıralarına geçmiş, diğer ülkelere de örnek olmuştu.
1926 yılında Medeni Kanunun kabulü ve medeni haklarda hiçbir ayrım gözetilmeden kadın ve erkek herkesin Türk vatandaşı olarak eşit sayılması, miras ve mülkiyet hakları bakımından eşitliğin getirilmesi, sadece tek kadınla evli olma ilkesinin kabul edilmesi, boşanmada eşit hale getirilmesi sağlandı.
Tüm dünyanın gıpta ile baktığı, şanslı kadınlar olduk biz çünkü “Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” diyen bir büyük önderin kurduğu ülkede doğduk.
“Dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir” diyerek bizi yücelten Atatürk’ün kızlarıyız! Ne mutlu bize!
Atatürk’ün yaptığı tüm reformlarda özellikle eğitime çok önem verdi. Ve
“Bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer yarısının göklere yükselmesinin imkânsız” olduğu gerçeğini her fırsatta hatırlattı.
İzindeyiz Atam… Şimdi ve sonsuza kadar…