1000 yıllık bir zamanı kapsayan Orta çağ hak verirsiniz ki bir bölümde bitmedi, bu sayı da Orta çağa devam diyoruz.
Orta çağda soluk ten feminenliği temsil ediyormuş. Kadınlar pudra kullanıyorlar yada kollarını kesip kanlarını akıtarak beyaz tene ulaşıyorlarmış. Aynı zamanda kaşsız olmak modaymış kadınlar için.
Çamaşırcılar çarşaf ve giysi yıkarken kül ve idrara kullanıyormuş.
Erkekler taytlar korseler giyiyorlar, göbeklerini saklayan kemerler takıyorlarmış. Ayakkabılarının burnu uzunmuş ve hatta ayakkabı burnunun uzunluğuna yasal sınırlama getirilmiş.
Üreme için değil zevk için yapılan her türlü cinsel aktivite Kilise tarafından yasaklanmış.
Bit çok yaygınmış. Bitten kurtulmak için saçlarını tıraş ediyorlarmış ama perukların bile bitlendiği oluyormuş.
Köylüler Senyörler tarafından her tür şiddete maruz kalıyormuş ama kilise senyörlerin feodal düzeninden çıkar sağladığı için halkı korumuyormuş.
Halk arasında tiyatroya ‘şeytanın kilisesi’ denirmiş.
Ortaçağ da çocuklar erken yaşta dini eğitime başlarmış.
Ortaçağdaki düşünceye Skolastik düşünce adını veriyoruz. Skolastik düşünceye göre Kiliseye karşı özgür düşüncenin olmaması gerektiğini, farklı düşünce ve fikirlere değer verilmemesi gerektiğini, hatta bunun yasak olduğunu savunur. Skolastik düşüncenin bilime, akla önem vermediğini söyleyebiliriz. Ama Ortaçağ da fizik ve astronomi alanında ilerlemeler olmuştur. Geometri ve güneşin hareketleriyle ilgilenmişler.
Ortaçağ da sanatın Kilise adına bir araç olarak kullanıldığından bahsetmiştik. Ortaçağ sanatında ruhsallığı ve Tanrıyı arayan bir tavır vardır. Antik Yunan resimlerinin aksine insan bedeni kalın giysiler içinde resmedilir. Kiliselerin yüksek kuleleri Tanrıya ulaşma çabasını anlatır.
Ortaçağ da barutun bulunması ve pusulanın icadı Coğrafi keşiflerin başlamasına neden olmuştur. Ortaçağın sonlarında 1270 de Marco Polo Keşifler çağını başlatmıştır.
Haçlı seferlerinin getirdiği yıkım, kültürel merkezlerin ve kütüphanelerinde yıkılmasına yağmalanmasına neden olmuştur.
Orta çağ Avrupa’sın da çocuklar çok düşük bağışıklık sistemine sahip, ergen yaşa gelmeden çoğu ölüyor. Hastalık oranı yüksek, tıbbi bilgi az. Veba ya ‘çocuk salgını’ adını vermişler. Yaşaması umuduyla doğum oranı yüksek.
Kadınlar 17 yaşında genç, 25 yaşında olgun, 30 yaşında yaşlı sayılıyor. Evlilik yaşı 16.
Kadınların çoğu doğumda, babalar savaşta öldüğü için ‘Yetim kalmak’ orta çağ Avrupa’sında çok yaygın ve olağan.
Ortaçağ da tiyatro yok denecek kadar az. Kilise kendi öğretilerini yaymak için tiyatroyu araç olarak kullanmaya başlamış. Dinsel tiyatro halkın aktif olarak katıldığı bir eylemedir. Paskalya ve Noel’de yapılan törenlerde İsa’nın doğumu, ölümü dramatik sahnelerle dile getiriliyor. Önceleri sadece kiliselerde ve Latince oynanan oyunlar, halkın çok beğenmesi üzerine, halkın diliyle oynanmaya başlamış .Hatta artık sadece kilisede değil dışarıda belirli bir yerde oynanmaya da başlamış. Önceleri oyunları din adamları oynarken, daha sonra profesyonel oyuncular parayla tutulmaya başlamış. Orta çağda bütün rolleri erkekler oynarmış.
Savaşlar, Ticaretin gelişmesi, yeni kıtaların gelişmesi tüccar sınıfının ortaya çıkmasına neden oldu.