Tüm dünyada ve her çağda intiharın algılanışı, kabul görüşü, ya da toplumun ve devletin intihara bakışı, nedeni, biçimi, intihar eden kişinin toplumsal sınıfı göz önüne alınarak küçük farklılıklar göstermiş. Genelde intihar karşıtı bir tutum belirlenmiştir.
Platon intihar olayını ele alırken bunun yasak olduğunu erdemli bir davranış olmadığını belirtmiş, intihar eden kişinin kimsenin görmediği yere küçük bir törenle gömülmesini kabul etmiştir. Ayrıca mezar taşının yazılmaması da yaptırım olarak belirlenmiş. Sadece acı çekenler için küçük istisnalar yapılmıştır.
Bu konuya Aristotales’in tutumu daha serttir. İntihar edenin devlete zarar verdiğini savunur, bu yüzden de malları devlete kalmalıdır. Ayrıca intihar soylu bir davranış değildir, korkaklıktır. İntiharda erdem yoktur diye kabul eder.
Antik Yunan da Pisagor’ular da intihara karşı çıkar. Epikürcü ve Stoacılar sa intiharı eylem li bir davranış olarak görürler.
Antik Yunan sınıflı bir toplum olduğu için, özgür insanla köle arasındaki ayrım bu konuda da kendini belli eder. Köle ve askerler intihar edebilir, Kölenin malı olmadığı için intihara kalkışmış ve ölmemişse, özgürlüğü için biriktirdiği paranın büyük bölümüne sahibi el koyabilirdi. Yada köleyi yeni aldıysa geri verebilirdi. Askerlerin intiharı askerlikten kaçmak gibi algılanıyordu. Eger asker çok savaşmaktan yorgunsa vasiyetnamesine dokunulmuyor sadece şerefsiz olarak damgalanıyordu. Yine asker intihara kalkışıp ölmediyse ölüm cezasına çarptırılabiliyordu. Çağın savaşlar çağı olduğu düşünülürse, her asker çok kıymetliydi, bu yüzden intihara karşı çıkılıyordu. Amaç devleti korumaktı.
Orta çağda kilisenin baskısı, dinsel kuralların intiharı yasaklaması nedeniyle intihar olayları yo denecek kadar aza inmiş. Hristiyan dinine göre, insanın hayatı kendine değil tanrıya aitti.
Verdiği canı almakta Tanrıya aitti. Hatta intihar üzerine konuşulması bile yasaktı.
İntihar edenlerin mallarına el konulduğu gibi sağlığında yaptığı adaklar, bağışlar kabul edilmiyordu. İntihar olaylarının ailelerce saklanmasının bir diğer nedeni de intihar edenin mallarına el konulmasıydı. Orta çağda intiharlar yargı kayıtlarına geçirilmeye başlamıştı. İntihar aynı zamanda utanılacak bir şeydi. Akrabaları da etkiliyordu.
Hatta mallarına el konulmasını istedikleri bir durum varsa ve kişi öldüyse intihar olarak kayıtlara geçiriliyor, mallarına da el konuluyordu. Burada bir tartışmalı sorun oluştu zamanla, o da bu malların kiliseye mi, Devlet hazinesine mi kalacağıydı. Engizisyon hapishanelerin de intihar olaylarına rastlanıyor, buna da göz yumuluyordu, zaten öleceklerdi.
İntihar eden kişi köylü ve fahişeyse başka soylu ise başka muamele edilirdi. Köylülerin korkak ve cahil olduğu ve şeytana kolayca uyduğu düşünülürdü. Korkak oldukları için sorumluluktan kaçabilmek için intihar ettikleri kabul ediliyordu. Soyluların Şövalyelik yada dini zorunluluk yüzünden intihar edenleri ceza almıyorlardı.
Ortaçağda intihar kayıtlarını tutması ve takip edebilmesi için, aynı zamanda şüpheli ölümleri araştıran memur ve hakimlerden oluşan bir gezici kurul vardı.