Narsizm kendini sev menin tersi bir şey; kişinin kendi içinde tutsak kalmasıdır
Ne çok kullanıyoruz bu kelimeyi ve hayatımızda ne çok Narsist var diye tanımlıyoruz, peki gerçekten böylemi? Son zamanlarda o kadar çok duyar oldum ki bunu üzerine yazmak istedim. Doğru tanımlar ile bir bakalım Narsizm neymiş.
Narsisizm kavramı, en temelde insanın kendisinden, hayatından ve bu dünyadaki varoluşundan haz veya acı duymasıyla ilintilidir. Eğer varoluşumuz, varlığımızın hayatla temâsı temelde haz üretiyorsa, benliğimizle dünyamız arasında bir uyum ve örtüşmeden söz edebiliriz. Bu durum, sağlıklı narsisizmin temelidir. Öte yandan, varoluşun acı verecek tarzda yaşantılanması, benliğimizle dünyamız arasında bir uyuşmazlık, bir ârıza olduğuna işaret eder.
İnsanların kendileriyle ve dünyalarıyla ilişkilerinin giderek daha ârızalı bir hal aldığı günümüzde narsisizm, ruhsal sağlığı ve tüm psikopatoloji yelpazesini ve giderek insan doğasını anlamada sıkça başvurulan temel bir kavram haline gelmiştir.
Görünüş itibariyle, narsisistik kişi, genellikle, kibirli, üstten bakan, kendini beğenmiş, soğuk, mesafeli ancak çoğu kez çekici bir izlenim verir Diğer insanlara kıyasla özel ve üstün biri olduğunu düşünür. Yüzeyde bu kişiler ciddi bir davranış bozukluğu göstermeyebilirler, hatta bazıları sosyal ve mesleki olarak oldukça başarılıdırlar.Kendilerinden memnuniyet duymak, kendilerini sevilebilir hissetmek için mükemmel, kusursuz görünmeye ihtiyaç duyarlar. İnsanların takdirini, onayını, sevgisini, beğenisini; karakteristik olarak ise hayranlığını kazanmanın peşindedirler. Başkalarından aldıkları takdir ya da kendi büyüklenmeci fantezileri dışında hayattan pek zevk almazlar.Ötekinin hayranlığını elde etmek suretiyle büyüklenmeci benlik temsilini ve iyilik halini sürdürebilir ve ancak bu sayede bilinçdışında tuttukları olumsuz duygulanım ve imgelerle yüklü özbenliklerini bastırmaya devam edebilirler.
Narsisistik kişi sürekli olarak mükemmel imajını diri tutacak, besleyecek aynalamalara ihtiyaç duyar. Bu tepkileri elde etmek için uğraşır durur. Dolayısıyla, kendini iyi hissetmenin yolu olarak narsisistik kişi tipik olarak büyüklük ve üstünlük hissini pekiştirmek için sürekli bir şeyler yapmak zorunda hisseden, performans zorlantısı içindeki kişidir. Narsisistik kişi, benliğinin uzantısı olarak yaşantıladığı çevresindeki canlı ve cansız tüm nesnelerin de kendi mükemmelliğini yansıtmasını, onların da mükemmel görünmelerini bekler; ev, araba, giysi, gidilen mekanlar, partner, ilişki içinde oldukları insanların mükemmelliği, bir bakıma, onun mükemmelliğinin kanıtıdır Sahte benlik doğrultusunda davranan narsisistik bireyin en temel karakteristiklerinden biri -belki de en önde geleni- spontanlığını yitirmiş olmasıdır. İçsel özgürlük olarak da nitelenebilecek spontanlık kaybı, özbenlik kaybının kaçınılmaz bir sonucudur.
Özbenliklerini sürekli biçimde bastırdıkları için spontan, hakiki gereksinimleri hiçbir zaman tatmin bulmaz. Gerçek gereksinimlerin güdülemediği, aksine bu gereksinimlerin bastırılmasından enerjisini alan sahte benliğin kazanımları, başarıları ve tatminleri ancak geçici bir mutluluk verir.
Hakiki mutluluğun ve doyumun içsel (ve dışsal) nesne tarafından olumlanan özbenlik kökenli arzuların spontan ifadesi ve doyumuyla mümkün olabileceği gerçeğinden habersiz, her doyumsuzluğun ardından yeni bir sahte tatmin kaynağına yönelirler.
Özbenliğin bastırılmış olması nedeniyle hakiki, spontan gereksinimlerin asla tatmin nesneleriyle buluşamaması, narsisistik kişide tipik olarak anlamsızlık hissi yaratır; zira anlam ancak özbenliğin nesnesiyle buluştuğunda benliğin yaşayabileceği hissiyattır. Nitekim özbenliklerini bastırmış olan narsisistik bireylerin terapiye başvurma sebepleri arasında en başta geleni anlamsızlık duygusudur , her türlü sözde tatmine rağmen tam anlamıyla mutlu ve tatminkâr olmamaları tipik yakınmalarıdır. Kronik tatminsizlik ve memnuniyetsizlik hissi narsisistik birey için karakteristiktir.
Narsisistik kişiler özbenliklerini ve dolayısıyla tüm spontan duygulanımlarını ketlediklerinden, duygu ve düşüncelerini tarif ederken sıklıkla “hissiz” terimini kullanırlar; hiçbir hakiki duygu yaşayamadıklarından yakınırlar. Bu noktada, mitolojideki “Narkisos”la “narkoz”un ortak “nark-” kökünden geldiğini ve “hissiz” anlamını taşıdığını kaydetmek ilginçtir. Mitolojik hikayesinden de bahsetmek isterim, Narsistlik ile ilgili gelin okuyalım.
NARKİSOS MİTOLOJİSİ
Narsisizm kavramının kökeni dokunaklı bir mitolojiye dayanır. Mitolojiyi adeta bir vaka hikâyesi gibi okuyalım; zira narsisistik bozukluğun çağdaş kavramsallaştırmasında yer alan öğelerin birçoğuna mitolojide rastgelmek ilginçtir.
Hikâyemiz hem erkek hem de dişi olarak yaşamış yegâne kişi olan Tiresias ile başlıyor. Zeus ve Hera, cinsel eylemden kadının mı yoksa erkeğin mi daha çok zevk aldığına
dair yaptıkları tartışmada birbirini ikna edemeyince bunu bilebilecek tek kişi olan Tiresias’ın hakemliğine başvururlar. Tiresias’ın tercihi kadınlardan yana olur. (Ancak, mitin bazı versiyonlarında Tiresias diplomatik biçimde, kadınların zevki on kat daha şiddetli hissettiklerini, erkeklerin ise on kat daha sık yaşadıklarını belirtir.) Bu yanıt üzerine son derece öfkelenen Zeus Tiresias’ı kör eder; ancak Hera, bu cezayı telâfi etmek için Tiresias’ın gönülgözünü açar ve ona kehanet becerisi bahşeder.
Narkisos, annesi Liriope’nin ırmak-tanrısı Sefisus’un tecavüzüne uğramasının ardından doğar. Doğumundan itibaren müstesna bir güzelliğe sahiptir, bu öyle bir güzelliktir ki, haset dolu dedikoducular Tiresias’a gelip böyle güzel bir yaratığın uzun bir süre yaşayıp yaşayamayacağını sorarlar. Tiresias gizemli bir yanıt verir: “Uzun yaşabilir, kendini tanımazsa şayet!”.
Bir süredir, Hera kocası Zeus’un su perilerinden biriyle düşüp kalktığından kuşkulanıyordu. Zeus’un sevgilisinin hangi peri olduğunu bilmeyen Hera, bunu öğrenmek için bir gün korulara indi. Hera’nın geldiğini sezen perilerin hepsi kaçıştı; bir tek Eko kaldı ortada. Hera, “Zeus’un sevgilisi olsa olsa bu peridir.” diye düşündü ve onu cezalandırdı. Eko artık konuşamayacak, kendinden önce kim konuştuysa onun son kelimesini tekrarlayacaktı ancak.
Narkisos büyümüş; yakışıklı, herkesi kendine âşık eden, yürekler yakan bir delikanlı olup çıkmıştı. Narkisos’a âşık olan Eko hep onun peşinde dolaşıyor ama ağzını açıp da tek bir kelime söyleyemiyordu. Bir gün eline bir fırsat geçti. Narkisos arkadaşlarına “Kimse var mı burada?” diye seslendiğinde son kelimeyi sevinçle tekrarladı:”Burada, burada”. Ağaçların arkasında duruyordu. Narkisos göremedi onu. “Gel” diye bağırdı. Eko “Gel” dedi ve kollarını açarak ağaçların arasından çıktı. Periyi görünce pek şaşırdı Narkisos, “Bana dokunmana izin vermektense ölürüm daha iyi” dedi ve kaçıp gitti. Bu kırdığı ilk kalp değildi Narkisos’un, daha evvel de ona âşık pek çok periyi reddetmişti. Bunun üzerine beddua ettiler periler ve yakararak tanrılara, Narkisos’un cezalandırılmasını istediler:
“Narkisos da düşsün aşka
Ve acı çeksin, aynı bize çektirdiği gibi
O da, bizim gibi, âşık olsun
Ve görsün umutsuzluğu ”
Yakarışları duyan yüce tanrılar “Başkalarını sevmeyen kendini sevsin!” dediler ve katı yürekli delikanlının cezalandırılması işini adı “Haklı Öfke” anlamına gelen tanrıça Nemesis’e bıraktılar.
Nemesis’in görevini yerine getirmesi uzun sürmedi. Avdan dönen Narkisos susayıp da duru bir pınara eğilince suda kendi yüzünü gördü. Neden sonra, yansımanın kendine ait olduğunu fark etti ve “Başkaları benim yüzümden ne acılar çekmiş; şimdi anlıyorum” dedi. “Kendime olan sevgimle yanıyorum ben. Suda yansıyan bu güzelliğe nasıl kavuşabilirim? O güzellikten vazgeçemem de. Artık yalnız ölüm kurtarır beni.”
“……… Anlıyorum o benim, aldatmıyor beni artık hayalim
Tutuşturan da ben, tutuşan da, kendime olan sevgimle yanıyorum
Ne yapayım? İsteneyim mi, isteyeyim mi? İstenecek ne kaldı artık?
Beni yoksul ediyor varlığım; arzuladığım benliğimle
Ayrılabilsem vücudumdan; garip bir dilek seven için ama
Sevdiğim uzak olsa keşke!
Kemirsin artık gücümü acı; geldi son günleri ömrümün
Göçüyorum hayatımın baharında
Ölüm zor gelmeyecek bana, dinecekse acılarım
Sevdiğim daha uzun ömürlü olsun dilerdim
Ve şimdi can verelim, ikimiz de bir solukta”
Böylece, su kıyısında eriyip gitti Narkisos. Canı ölüler ırmağını geçerken suya eğildi, son bir kez baktı o güzel yüzüne. Su perileri, gömmek için boşa aradılar Narkisos’un ölü gövdesini. Ancak, eridiği yerde güzel, yepyeni bir çiçek açmıştı. Sevdiklerinin adıyla adlandırdılar onu, Narkisos (nergis), dediler.
Can çıkar huy çıkmaz, derler. Söylendiğine göre, Narkisos, şimdi de ölüler ülkesindeki Stiks sularına bakıp kendi görüntüsünü seyredermiş. Eko’ya gelince. Narkisos onu reddettiğinden beri derin ve karanlık mağaralara ve ıssız koyaklara çekilmiştir. Tek başına yaşar dağlarda ve kim yüksek sesle bir şey söylese, son kelimeyi tekrarlar hâlâ.
Narsist insanlar ile yaşamak oldukça zordur ama onların cazibelerine kapılıp gidiyorsak bizi burada çeken şey nedir kendimize bu soruyu sormayı da ihmal etmemek gerekir, başkalarına teşhis koymak konusunda çok hevesli iken acaba kendi ruh sağlığımiz için ne yapıyoruz.
Daha farkındalıklık günlere, sağlıkla kalın dostlar…