Sizinle küçük bir oyun oynayalım mı ne dersiniz? Bu bir hayal kurma oyunu. Farz edin ki bir seyahate çıktınız ve gittiğiniz yerde otelde konaklamanız gerekiyor. Otele vardığınızda sizi kapıda sevimli bir robot karşıladı ve hoş geldiniz diyerek içeriye buyur etti. Kaydınızı yaptırmak ve oda anahtarınızı almak için resepsiyona doğru ilerlediniz ve bir başka robot size önünüzdeki düğmeye basarak resepsiyona geliş amacınızı bildirmenizi istedi. Daha sonra da sizi bankada sıra numarası almak için önünde işlem yaptığınız ekran gibi bir ekrana yönlendirdi. Ekrana yaklaştınız. Bu ekranda yüz tanımlama özelliği aktive oldu ve kimlik kaydınız tamamlandı. Artık odanıza yerleşebilirsiniz.
Ufak, yürüme bandına benzeyen bir makineye valizinizi koydunuz ve makine size odanıza kadar eşlik etti. Anahtar yok, manyetik kart yok. Kapının yanında bulunan ekrana yaklaşıp yüz tanıma sistemini kullandınız, sistem sizi tanıdı ve kapı kendiliğinden açıldı. İçeriye girdiniz. Odanızda küçük bir robot bebek, konforunuza hizmet edecek talimatlarınızı yerine getirmek için bekliyor. Otele giriş yaptığınız andan odanıza girdiğiniz ana kadar hiç insanla karşılaşmamış olduğunuzu fark ediyorsunuz. Karnınız acıktı, restorana inip yemek yemeye karar verdiniz. Ama bir dakika, bu otelde bir restoran ya da yemek hazırlanan bir mutfak da yok. Otomatlar var. Yemek için bu otomatların önüne geliyorsunuz. Ekrandaki menüden yemeğinizi seçip makinenin onu ısıtmasını bekliyorsunuz ve süresi dolduğunda hiç bekletmeden mikrodalga fırında pişmiş olarak önünüze geliyor. Başka bir otomattan gece için terlik, pijama ve bornoz alıp dinlenmek için odanıza çıkıyorsunuz.
Bu bir hayali otel konaklama deneyimiydi. Sizce kaç yıl sonra böyle bir teknolojiye ve konsepte sahip bir otelde konaklama hayali gerçek olur? 30 mu? Ya da 20 belki… Öyle değil mi? Hayır değil. Çünkü böyle bir otel zaten şu anda mevcut ve anlattıklarımın hiçbiri hayal değildi. Japonya’da bulunan bir otelde konaklamış bir müşterinin deneyimleriydi. Siz de ister miydiniz böyle bir otelde kalmayı?
Konaklama sektöründe otelcilik gibi misafirperverliğin en önemli değer olduğu bir iş modelinin özünde insan etkileşimi bulunmaktadır. İletişim, karşılıklı bilgi alışverişi, empatik ilgi ve sağlıklı geri bildirim ile gerçekleşir. Misafir memnuniyeti daima en ön plandadır. Peki, yukarıdaki deneyimde eksik olan neydi, okurken düşündünüz mü? İnsan etkileşimi sıfırdı. Bu da yalnızlık hissini belirgin derecede ön plana çıkardı. Japonya’da hali hazırda işletilmekte olan bu otel, ciddi bir girişim ve insan işgücüne karşı makine öğrenmesinin geldiği noktada bir tür meydan okuma sayılır.
Japonya, geleceğimizin nasıl görüneceğini tasarlama konusunda daima lider olmuştur. Bugün Japonya’da yüksek işçilik maliyetlerini düşürmek için 250.000’in üzerinde robot işçi kullanılmaktadır. Bu robotların önümüzdeki 15 yıl içinde 1 milyonun üzerine çıkması hedeflenmiş bulunuyor. Özellikle insana benzeyen robotlarda imalat kalitesinin yüksek tutulmasına özel önem veriliyor.
İnsanların robotlaştığı ya da robotların insansılaştığı bir geleceğe çok yaklaştık. Yapay zekâ teknolojisinin günümüzde ulaştığı noktada, robotik iş gücü yalnız mavi yakalıları değil, beyaz yakalı çalışanların da mesleklerini ellerinden alma adına tehdit konumuna gelmiştir. O halde esas soru şu. Böyle bir ortamda, gelecek nesillerin karşısına onlardan daha zeki olan robotların rakip olarak çıkması halinde bugünün çocukları ve geleceğin yetişkin profesyonelleri nasıl yetiştirilmeli? Robotlar iş hayatını devralmaya hazırlanırken insan, kendisinin tercih önceliği kazanabilmesi, kendisine ihtiyaç duyulabilmesi için neler yapmalı? İşleri robotlar yaparken bir ortak nokta nasıl bulunacak? Örneğin ülkemizde genç nüfusta işsizlik oranı yüksek ve giderek artıyor. Robotların insanların karşısında istihdam alanında rekabet edebilir hale gelmesi ise artık uzak bir gelecek öngörüsü değil, on, bilemediniz on beş yıl zarfında gerçek olacak bir yaşam biçimi. Bu durumda ne olacak? Görünen o ki bedensel iş gücü neredeyse tamamen robotların hâkimiyetine girecek. İnsanlar ise daha çok, yaratıcılık ve insani özellikleri, sanatsal yetenekleri, manevi değerleri öne çıkaran işlerde çalışmaya devam edecekler. Ancak bunun için kapsamlı bir eğitim reformu şart. Çocuklar yetişkin olduklarında, eleştirel düşünce biçimleri, yaratıcılık, takım ruhu, değerler, empatik ilgi gibi etik kavramlar aracılığı ile insanları robotlardan ayıran alanlarda yapay zekâ ile rekabet edebilir düzeye ulaşmış olmalıdır. Buna ilaveten, akıllı toplum vizyonu ile yeni istihdam alanları yaratılması son derece önem kazanacak.
Robot işçi çalıştıran otele gelince… Ne dersiniz, acaba gelecekte bir gün tatile çıktığımızda, bu herkesin karşılaşacağı yeni bir normal mi olacak?