Türkiye’de 80 darbesinden sonra başa gelen iktidar, toplumu bilinçli olarak yabancı diziler ve bu dizilerin bizim özümüze yabancı yaşam biçimleri ile tanıştırarak, bu topluma farklı hayaller kurdurmuş ve paraya, mal mülk sahipliğine, zenginliğe, mevkiye, konfora ve hep daha fazla tüketime doğru vatandaşları bir toplum mühendisliği projesi çerçevesinde yeniden dizayn etmeye başlamıştır. Daha sonraki yıllarda Türk dizileri furyası yabancı kaynaklı dizilerden bu bayrağı devralmış ve Türk toplumuna yönelik bir algı yönetimi stratejisi ile akıl tutulması yaratılmıştır.
Dizi filmlerle başlayan bu algı yönetiminin, bu akıl tutulmasının bugün bizi getirdiği noktaya bakalım. Bugün bu ülkede dünyadan bihaber (ya da miş gibi) yaşayan bir sürü insanın kelimenin tam anlamıyla kendini, imajını ya da bilgisini pazarladığı, akıl, bilim, namus, ahlak, görgü ve gelenekler üzerine ahkâm kestikleri bir gösteri var.
Yine bu ülkede, sanki özellikle düşük eğitimli, akıl yürütemeyen, verileni olduğu gibi kabul eden bir seyirci kitlesi için dizayn edilen yemek yarışmaları, genç kızların kısa sürede ün, para, prestij sahibi olma yolu olan sözde “moda” yarışmaları “ ben bilmem eşim bilir”, “survivor” formatında dünyanın en rezil şaklabanlıklarına tanık olunan programlar ve onları takip eden milyonlar var.
Hemen her TV kanalında, tüm rezilliklerin kapitalist bir sahte burjuva gösterisi şeklinde sergilendiği magazin programları var. Kimin kimle ne yaptığı, kimin neresini açtığı, kimin başka ne halt ettiğini “gururla” anlatıp, tüm saçmalıkları meşrulaştıran…
Ülkenin her yerinde küçücük çocuklar, genç kızlar, kadınlar cinsel istismar ve tecavüzlere maruz kalıyor. Dahası giderek artan oranda cinayetlere kurban gidiyorlar. Şehirli, kasabalı, köylü, eğitimli, eğitimsiz, zengin, yoksul, çalışan, evde oturan fark etmiyor. Ülke nüfusunun yarısı kadın, bu kadın nüfusun tamamı fiziksel ya da psikolojik aynı şiddete, şiddet riskine maruz bulunuyor. Ama susuyor. Eril söylem, eril zihniyet, ataerkil gelenekler ve kültür kodları o kadar kanıksanmış ki, özellikle kırsal kesimde “bu hep böyledir, böyle gelmiş böyle gider” anlayışının oluşturduğu “öğrenilmiş çaresizlik” ve kadercilik, toplumun içine kanserli tümör misali iyice yerleşmiş. Kentlerde de mahalle baskısı, çalışan kadının amiri veya patronundan göreceği mobbing korkusu, işsiz kalma korkusu nedeniyle kadınlar hep sustu bugüne kadar.
EKONOMİ BATAKLIĞI
Ülke tarihinin en borçlu dönemindeyiz. Bir gün olur mu bilmiyorum ama mevcut iktidardan sonra gelecek hükümet, düyun-u umumiye’nin borçlarını devir almış gibi olacak. Borcu da 9 liraya dayanmış ya da belki de bu sınırı geçmiş dolar kuru ile ödemeye çalışacak. Bu ülkede ekonomi ve eğitimin 18 yılda uğradığı zararın 50 yıldan önce tamir edilip eski hale getirilebilmesinin imkânı yok. Pandemi de bu duruma tuz biber oldu.
Birçok marka adeta bir ekonomi bataklığı içerisinde çırpındıkça batıyor. Yabancı yatırımcı ülkeden kaçıyor. Ülkede üretim yok gibi birşey, son 18 yılda kurulmuş ve cirosu 100 milyon TL olan bir tane bile üretim tesisi yok. İhraç ettiğimiz ürünlerin büyük kısmı yurt dışında işleniyor, sonra da yabancı marka ismiyle tekrar ithal ediliyor. 18 yılda sadece betona teşvik vardı, bol bol bina, avm, köprü, yol yapıldı ve şimdi o deniz de bitti. 18 yıl önce 100 TL karşılığı 62,5 litre benzin alınıyordu, bugün sadece 13 litre civarında alınabiliyor. Turizm zaten tükenmiş halde, ülkenin en hareketli piyasası Kapalıçarşı’da her gün bir dükkân kapanıyor, kalanlar akşam siftahsız kepenk indiriyor, 3 gün üst üste ciro yapamayan esnaf var. Bağdat Caddesi, İstiklal Caddesi gibi İstanbul’un güzide gezinti ve alışveriş caddelerinde, alışveriş merkezlerinde kapanan mağaza, dükkân sayısının haddi hesabı yok. Şirketlerde zarar haneleri büyüyor, işsizlik oranı yüzde 10’larla 20’ler arasında bir yerlerde, bazı şirketlerde personel maaşları yüzde 25 oranında düştü, diğer yandan pandemiden dolayı insanlar ya işlerini kaybetti ya da yarı zamanlı evde çalışır oldular.
DİSKAR’ın, ILO’nun yöntemini esas alarak yaptığı Kasım 2020 tarihli araştırma raporuna göre, Covid-19 etkisiyle revize edilmiş geniş tanımlı işsiz sayısı ve iş kaybı Ağustos 2020 ye kadar 10,5 milyon olarak gerçekleşti. Geniş tanımlı işsizlik ve iş kaybı yüzde 29,3 olarak hesaplandı. İşinin başında olanların sayısı son 1 yılda 1 milyon 471 bin kişi azaldı. Bununla beraber kadınlar Covid 19’dan daha fazla etkilendi çünkü bu dönemde kadın işgücü yüzde 7, kadın istihdamı yüzde 5,1 azaldı.
Halkın büyük bölümü bankalardan aldığı kredileri ödemekte zorlanıyor ve korkarım çalıştıkları şirketler kapanmaya başladığında o kredilerle alınan evler, otomobiller de birer birer ellerinden alınacak.
Yaşananların toplumsal hafıza üzerinde yarattığı zararı zamanla belli edecek travmatik sonuçları var. Diğer yandan bu toplumda, bu olayları aynı hassasiyetle değerlendirmek yerine sorumluları görmezden gelen ya da durumu inkâr eden bir grup da var. Tüm yaşananlar ayan beyan ortadayken onlar nasıl oluyor da bizim hissettiklerimizi hissetmiyor, ya da bizim düşüncelerimizi paylaşmıyorlar? Çünkü öyle bir çağda yaşıyoruz ki gerçek ve doğru bilginin önemi, değeri azalmış. Hakikatler önemini yitirmiş. Duygu ve inançlarımıza doğrudan hitap eden ve bu yüzden benimsediğimiz birçok olgu bizim yeni gerçeğimiz olmuş.
İşte biz, Türkiye olarak 2020 yı böyle uğurluyor, 2021 e aklımız karışık, tedirgin, endişeli, gelecek kaygısı içerisinde bir ruh haliyle giriyoruz. Umut elbette her zaman vardır ama umut edebilmek için umudun izini kesintisiz sürebilmek gerek.
Duydukları ile konuşan toplumdan, sosyal medya tetikcisi topluma evrildik.
Tespitiniz çok doğru. Sosyal medya bizi aynı fikri paylaştığımız kitlelerle adeta aynı filtre balonlarına hapsetti. Kişisel görüşümüze, inançlarımıza, tercihlerimize ve hatta hissettiklerimize uygun her ne varsa, hakikat olsun ya da olmasın onu gerçeğimiz olarak benimsedik. Yorumunuz için teşekkür ederim 💐
2020 ve içinde bulunduğumuz ekonomik buhran adına net tespitler yapmışsınız. Teşekkür ederiz.
Gönül isterdi ki olumlu ve iyimser bir bakış açısıyla daha ferah tespitler yapabileyim ama maalesef içinde bulunduğumuz konjonktür buna izin vermiyor. Beğendiğinize sevindim, teşekkür ederim.
Ancak bu kadar güzel özetlenebilirdi tebrikler👏
Çok teşekkür ediyorum Gaye Hanım.