Merhaba sevgili okuyucu,
Sizlerle böyle bir platformda buluşmak ne güzel, ne kadar heyecan verici! Bundan sonra her Çarşamba günü içimden geçirip de söyleyemediklerimi, 39 yıllık hayatım boyunca biriktirdiklerimi, doğru gördüklerimi, eleştirilerimi ve kim bilir daha neleri paylaşacağım sizlerle. Kendim için ayrıca bir tanıtım yazısı yazmaya gerek görmedim. Çünkü, yazılarımı okudukça belki de beni en yakınlarımdan bile daha iyi tanıyacaksınız. Kısaca kendimi doğuştan görme engelli, Galatasaray Üniversitesi İletişim mezunu, İngilizce ve Fransızca bilen, 10 yaşındaki bir Tusem ile 6 yaşındaki bir Tansel annesi, TRT’de çalışan biri olarak tanıtayım.
Gelelim ilkyazımın konusuna: Geçen hafta Öğretmenler Gününü kutladık. Ben de yıllardır içimde biriktirip de beni hala üzen birkaç öğretmen anımı sizlerle paylaşmak istedim.
15 yaşındayım. Lisede hazırlık sınıfının ikinci dönemini okuyorum. Bir sabah kalbimde çok büyük bir sızı ile uyandım. Baktık ki sızı bir türlü geçmiyor, hemen doktora taşındık. Bir sürü muayeneler, tetkikler, EKG’ler filan derken, sonuçta fiziksel olarak hiçbir sorunum olmadığı, Psikiyatri’ye görünmem gerektiği bildirildi. Peki bu kalp ağrıları nereden geldi bana? Ben anlatayım sevgili okuyucu da sen sonra karar ver bütün öğretmenlerin günü kutlu olsun mu olmasın mı?
Bizim zamanımızda Süper Lise denilen bir yıl hazırlık sınıfı okuduğumuz liseler vardı. Ben de ortaokul not ortalamam iyi olduğu için Süper Lise’ye ön kayıt yaptırdım ve kazandım. Ama o da ne? Okul Müdürü “Ben seni alamam.” diye tutturdu. Görme engelliler Süper Lise’de okuyamazmış, İngilizce’yi nasıl okuyacakmışım, ama istersem, normal liseye alabilirmiş beni. “Puanım yeterli, kazananlar arasında adım yazıyor, ben yaparım, lütfen kabul edin” dediysem de Müdür Bey’i bir türlü ikna edemedim. Pes mi edeceğim? Tabiki hayır!
İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gidip durumu anlattım. Artık oradan nasıl bir ileti ulaştıysa Müdürümüze, yarım saat önce neredeyse bizi odasından kovan adam gitmiş yerine “Yahu kızım ben senin iyiliğini düşünüyorum. Yoksa kazanmışsın, seni neden almayalım?” diyen biri gelmiş. Ama, aba altından sopa göstermeyi de ihmal etmiyor. “Yalnız kızım başarısız olursan, normal liseye geçemeyebilirsin. Kontenjan dolarsa, ben bir şey yapamam. Sen bilirsin!” diyor. Peki korkacak mıyım? Tabiki hayır!
Hazırlık sınıfına başladım. Ben zaten İngilizce biliyorum. Her şey çok kolay geliyor bana. Ama, buyurun bir sorun daha. Bu sefer de öğretmenimiz tavırlarıyla, davranışlarıyla öyle bir aşağılıyor ki beni… Herkesin bir ders boyu düşünüp cevapladığı sınavları benden on dakikada cevaplamam bekleniyor. Çünkü öğretmenim beni sözlü yapıyor. Bana bir dersini ayıramaz ya. “evet söyle buraya must mı yoksa can mi gelecek”? azıcık düşünüyorum. Öğretmenim hemen yanındaki öğretmen arkadaşına dönüyor ve “Aylin’cim kafadan atsa %50 tutturma şansı var. Bu soruları düşünmeden yapmaları lazım.” Diyor. Hadi şimdi cevapla cevaplayabilirsen… Yanlış cevap verebileceğimi düşünüp öyle korkuyorum ki! Meğer yanlış cevabı korkmadan kâğıda yazabilmek ne büyük şansmış.
Bunu söylemeye gerek var mı bilmiyorum ama, benim tabiki diğerleri gibi erişilebilir bir kitabım yok. Öğretmen yarınki işleyeceğimiz sayfaları evde Braille yazıyla yazıp gelmemi istiyor. Bu liseye geldiysem, zorluklarını bilerek gelmişim. Onun yapacağı hiçbir şey yokmuş. Eve gidiyorum, kardeşim okuyor, -ah ne çoook çekti kahrımı- ben kabartma harflerle yazıyorum. Kardeşimin de ödevleri var. Sadece 4 sayfayı yazabildim. Ertesi gün okula gidiyorum. Öğretmenimiz “Çocuklar 47, 48, 49’u evde yaparsınız. Burayı geçiyorum. 50. sayfayı açın.” diyor ve benim emeklerimin çoğu boşa gidiyor. Doğru bildiniz burası benim dün bin bir emekle yazdığım dört sayfanın üçü. Elimde bir sayfamla kalıyorum ki, o da hemen geçiveriyor zaten. Bu öğretmenle bugün iki dersimiz daha var.
Sınıfımız 40 kişi. Bir alıştırmayı çözmeye başlıyoruz. Sol arkadan başlayarak herkesin bir soru çözmesi isteniyor. Ben ortada öndeyim. Hangi soru bana gelecek diye hesaplamaya, soruları hatırlamaya çalışıyorum. Sıra bana geldi eyvah! Aklıma gelen soruyu cevaplıyorum. Bana gelen sorudan bir sonraki soruymuş. Hemen ukala bir kız atılıyor ve “öğretmenim sıra karıştı. Bir soru atladı.” Diyor. Öğretmenimiz çok manidar: “Ben ne yapabilirim! Evde daha çok çalışması lazım.” Diyor. Halbuki bir keresinde “Öğretmenim, yarın işleyeceğimiz sayfaları söyleyebilir misiniz? Ona göre yazayım.” demiştim de ağzımın payını almıştım hemen. Öğretmenimiz derste doğaçlama karar veriyormuş hangi sayfaları işleyeceğine. Bana her gün malumat veremezmiş.
Öğretmenimiz tahtaya İngilizce kelimeler yazıyor. Bunların defterlere yazılmasını istiyor. Yazarken okumadığı için ne yazıldığını bilemiyorum. Bir keresinde habersizce kelime quizi yapmıştı da ben 45 almıştım. Ama, sınıftaki herkes dökülüyor. Benden aşağıda not alan 10-15 kişi var. Ama öğretmen bilin bakalım kimin annesini okula çağırıyor? “kızınız buraya uyum sağlayamıyor, alın bunu buradan.” diyor. Sadece bir kelime quiziydi halbuki. Diğer notlarım düşük filan da değildi. Ben sınıfın ilk beşi arasındaydım. Ama sınıf sonuncusu öğrenci kadar değerim yoktu öğretmenin gözünde. Ah ilkokul beşinci sınıftayken gönüllü olarak bize İngilizce öğreten Halis KURALAY öğretmenimin bizi sıcacık saran o ilgisini ne çok arıyordum!
Oysa çok mu zordu?
- Kazandığım bölüme girerken sadece bölümün içeriği ile ilgili bilgi verip hakkımı teslim etmek,
- Bir sonraki gün işleyeceğimiz sayfaları bir gün önceden haber vermek,
- Alıştırma yaparken benim sıram gelince bana o soruyu okumak,
- Tahtaya yazarken kelimeleri bir yandan da sesli okumak çok mu zordu?
Sevgili okuyucu, her alıştırmada, her kitap sayfasında, öğrenilen her kelimede bu kadar emek harcayıp o denli sıkıntı çekince de kalp bir yere kadar dayanabiliyor. Sonrasında o da isyan bayrağını çekiyor. İnce ince sızlıyor ve bu öyle bir acı ki, aradan 25 yıl geçse de içinizden çıkıp gitmiyor. Şimdi Öğretmenler Günü nedeniyle sosyal medya üzerinden yayınlanan bir sürü mesajı okuyorum. Televizyonlarda, internette, her yerde “Bütün öğretmenlerin Öğretmenler Günü kutlu olsun” yazıyor. Uydurulmuş bir alışkanlıkla bu yazıları yazanlara sormak istiyorum: sizin hiç öğrencisini döven, “Bunca yıllık öğretmenlik hayatımda daha hiçbir öğrenci benden 90 puan alamadı.” diye övünen, ayrımcılık yapan, dersleri verimsiz geçen bir öğretmeniniz olmadı mı?
Öğrencisi için emek harcayan, onu sıcacık sevgisiyle saran, verimli olabilmek için çaba ve vakit harcayan, öğrencisinin halinden anlayıp kalp kırmayan, ona kalp ağrısı olmayan sevgili öğretmenlerimize sonsuz saygı ve minnetle…
Kalemine sağlik Çiğdemcimm..
Benimde Isparta lı oldugum icin senden adam olmaz diyen öğretmenim çıkmaz aklımdan..
Tabiki de böyle öğretmenlerin bu kutsal mesleğe vurdukları darbe çok çok acı…
Yaşadığın zorluklarla baş edebilme gücünü yürekten alkışlıyorum👏
Allah‘ım daha neler duyacağım? 🙉 Bu nasıl bir tespittir ya? Gerçekten sadece komik 😄 güzel yorumların için teşekkür ederim. 🌹🌹
Çok duygulanarak okudum canım. İster öğretmen ister başka bir meslekte ol önce insan olacaksın ve empati yapacaksın. İnsanlık öyle okullarda falan olmuyor. Kalpten gelip bütün duyularını sarmalı, sarmaliki vicdanlı ve merhametli , en önemlisi de Allah korkusu olmalı. Canım seni , ve hayatla mucadeleni taktir ediyor ve seni tebrik ediyorum. Eşinle ve çocuklarımla, tüm ailenle sana ömür boyu mutluluklar diliyorum. İnsAllah cici bir Anneannecik ve Babaannecik olursun. Görüşmek üzere canım 😘
Ne diyebilirim ki ? Çok teşekkür ederim güzel yorumlar için
çok çok doğru ifade etmişsin duygularını. Her bir duygunu hücremde hissetim aynı yollardan geçen biri olarak. Hoşgeldin o vakit güncel kadına.
Çünkü, biliyorum ki herkesin hayatında mutlaka onu olumlu veya olumsuz etkileyen öğretmenleri olmuştur. Öğrencisini aşağıya çeken, başarısızlığında payı olan nice öğretmenler varken Bütün öğretmenlerin gününü kutlamak işini hakkıyla yapanlara ne büyük saygısızlık olur ! İşte bu yüzden sap ve samanın ayrılması gerektiğini düşünenlerdenim. Hoşbulduk…
Sevgili Çiğdem,
Öğretmen ya da ne olursa olsun, önemli olan
kalbi de olması..Sen onlara rağmen yine de başarmışsın ya..Tabi gerçek öğretmenelerimiz hep başımız üstünde…
Eline sağlık…İlk yazında biraz üzülsek de
“ellerinle renklendirdiğin dünyanın’ içinde
çok güzel şeyler bulacağız..
Bu yazı biraz hüzünlü oldu, evet. Ama önümüzdeki günlerde daha eğlenceli şeyler yazacağım. Soylediginiz her şeye sonuna kadar katılıyorum.
Çiğdem cim artık yazılarının takipçisiyim. Hayırlı olsun. Engelliler ile ilgili önyargılar maalesef var. Okullarda insanlık derslerinde olsa . Kucak dolusu sevgiler.
Çok teşekkür ederim 😄
Farkındalık yaratan harika bir yazı olmuş emeğinize sağlık.
Ne güzel ! Böyle düşünülmesine sevindim . Teşekkür ederim 😄
Valla doğru, bu tarz öğretmenlerimiz çokdu.
Di mi ama… 👍 👍
Can arkadaşım..canim arkadasim..benim kadim ilkokul sıra arkadaşım…ne guzel dile getirmişsin herseyi ve de ne kadar haklısın..keske o öğrettiğini zanneden _menler simdi nerelerde ve nasil olduğunu bilseler de yerin dibine girseler utanclarindan..kalemine sağlık cigdemcim..takipteyim..👌👌👌
Kim bilir belki de okuyacaktır bu yazımı! ⚡️ Dünya şimdi daha da küçük 🌍
Öğretmenlerin asli görevlerinden biri de çocuğun kişisel özelliklerine ve ihtiyaçlarına duyarlı olmaktır. Bu şartlara rağmen giriştiğiniz her işi başarmanız sizin meziyetiniz, hem yazınızı hem sizi hem ailenizi tebrik ediyorum.
Aynen, çok doğru 👍 Çok teşekkür ederim 😄
Tebrikler Çiğdem,çok güzel bir yazı olmuş.Benim de görüşüm ”Bütün öğretmenler kutsal değildir.”
Aynı düşünüyoruz Demekki 👍 😄
Ne kadar bir güzel yazı olmuş…
Tam içimden geçenleri anlatmışsınız .
Elinize sağlık…
Çok teşekkür ederim. İnşallah bundan sonraki yazılarımda da duygulara tercüman olabilirim.
Ciydemcim agzina yuregine saglik benide okuldan sogutan oretmenim oldu onun sayesinde okumadim uzulmuyorum onun insanligi okdarmis yazilrini takipteyim kuzum basarilarinin devamini dilerim 👏👏👏👏👏👏
Dünden beri buna benzer ne kadar çok yorum aldım. Demekki bir çok kişiyle aynı düşünüyoruz. Teşekkür ederim güzel yorumların için…
Harika bir edebi yazı. Bir çırpıda okunuyor.İçerik de en az başlık kadar etkili. Az, öz ve vurucu. Ve…Çok isabetli bir tespit. Kutluyorum Çiğdem Hanım. Her sektörde çürük elmalar olmuştur. Hasbelkader elde edilmiş bir statü ve kariyer zırhıyla; donanım olarak kendinden çok yüksek değerleri harcayan o kadar insancık var ki çevremizde. İstisnalar kaideyi bozmaz diyerek, yazılarınızın devamını heyecanla bekleyeceğimi ileteyim. Kolay gelsin. Başarılar…
Ne kadar güzel ifade etmişsiniz bulundukları yerleri hak etmeyenleri. Güzel yorumlarınız için çok teşekkür ediyorum.
Çiğdem, harika bir yazı olmuş. Fakat Şunu belirtmek istiyorum. O senin örnek verdigin öğretmen, gerçek anlamda öğretmen değilmiş. Zira öğretmen, benden önceki yorum yazan arkadaşların anlattığı gibi, öğrencilerin kişiliklerini bilen, onların duygu dünyasına girebilen, onlara sadece bilgi vermekle kalmayıp ayrıca yeteneklerini tespit eden… biridir. Dolayısıyla bu meziyetlere sahip olmayan aslında öğretmen değildir. O kişi belki iyi bir bilim adamı olabilir. Zira bilgileri iyi öğrenmiş fakat yönetebilecek kapasitede olamayan kişidir. Bu açıklamalarından sonra gerçek manada öğretmen olan ve mesleğinin hakkını fazlasıyla veren tüm öğretmenlerin öğretmenler günü kutlu olsun. Son olarak öğretmenlik mesleği kutsal bir meslektir.
Sevgili Fatih, Hakkının hakkını teslim etmek gerekir. Bu öğretmen İngilizceyi gayet iyi anlatabiliyordu. Yani öğretebilme kabiliyeti yüksekti. ama beni çok incitti.
Sevgili Çiğdem, içim burkularak ama her şeye reğmen mücadeleden vaz geçmeyişinle gurur duyarak okudum yazını. Böyle devam edeceğinden eminim. Çünkü zafer kazanmak için mutlaka savaşmak gerekir.
Ben hikâyenin devamını merak ettim. Sonuç belli elbet ama ille de ayrıntılar…
Selam ile.
Sonuçta ben yabancı dil öğrenmekten vazgeçmedim. Galatasaray Üniversitesi’nde de Fransızca öğrendim. Çok daha fazlasını gelecek yazılarında paylaşıyor olacağım.
Tebrikler güzel Arkadaşım sevgiler
Sevgili filiz çok teşekkür ediyorum 💓
Hiç sıkılmadan okudum. Tebrik ederim 🙂
Çok teşekkürler 😄 sağlıklı ve mutlu bir yıl dilerim. 🥳
Merhaba Çiğdem internette senin yazını okumakta varmış başarılarının devamını dilerim… Arkadaşlar ben bu kızla sıra arkadaşlığı yaptım çok yaramaz bir öğtenciydim ama hayatımda bu kız kadar ılımlı hayata olumlu bakan bir insan daha tanımadım ve zekası… Başarılarının devamını dilerim Çiğdem
Sevgili Serkan, meğer seni ne kadar çok özlemişim. Şimdi yorumunu burada görünce çok çok çok sevindim. İnsan çocukken hayatı derslerden ibaret sanıyor. En azından ben öyle sanıyordum. Sen haylazlık ederdin. Ama kalbin çok yumuşaktı. Çok espriliydin. Çok sevgiler,