Günümüzde pek çok estetik uygulamayla yüzdeki kırışıklıklar yok edilirken, boyun ve dekolte bölgesi ise yaşın saklanamadığı iki bölge olarak kadınların korkulu rüyası haline geldi. Boyun ve dekolte bölgesindeki deri, oldukça hassas bir yapıda olması nedeniyle, ince kırışıklıklar, sarkmalar ve incelmelerin oluşmasına oldukça yatkın. Ayrıca bu bölgeler günlük bakım rutini esnasında çoğunlukla ihmal edilen, güneş koruyucu, nemlendirici veya anti-aging ürünlerin de uygulanmadığı alanlar.
Cilt gençleştirme uygulamalarına başvuran kişiler ise öncelikli olarak yüzdeki problemlerine odaklanıp boyun ve dekolteyi ihmal edilebiliyor. Tüm bunların sonucunda, boyun ve dekolte, yaşı ele veren bir bölge olarak kalıyor.
Enjeksiyon ve enerji bazlı tedavilerle artık pürüzsüz ve kırışıksız bir boyun ve dekolte bölgesine sahip olmak mümkün.
Boyun ve dekolte bölgesi, günlük yaşamda sık tekrarlanan pek çok hareketten etkileniyor. Cep telefonu, tablet ve PC kullanımı esnasında boyun öne eğik pozisyonda kalıyor ve boyun kasları kısalıyor, kırışıklıklar da derinleşiyor. Uyku sırasında boynun ve dekolte bölgesinin zorlanmasının söz konusu olduğu özellikle yan yatma pozisyonları da bu bölgelerde yaşlanma hızını artırıyor.
Boyun ve dekolte cildinde, elastin lifi sayısının yüze oranla daha az olması da yaşlanma etkilerini kolaylaştırıyor. Bu bölgelerde cilt altı yağ dokusu desteği az ve destek dokunun zayıf olması, yaşlanma belirtilerinin hızlanmasına katkı sağlıyor.
Boyun ve dekolte bölgesindeki yaşlanma belirtileri için kliniklere başvuranların başlıca şikayetleri; sarkma ve çizgilenme, kuruluk ve kırışıklıklar, çift çene (gıdı) görünümü oluyor. Boyunda meydana gelen gevşeme ve yığılma ile kişide ‘hindi boynu’ olarak adlandırılan görünüm erken yaşlarda oluşabiliyor.
Tedavide enjeksiyon yöntemleri
Tedavi seçenekleri arasındaki enjeksiyon yöntemleri mevcut. Bu yöntemlerle oldukça etkin ve kalıcı sonuçlar alınabiliyor. Botoks uygulaması kırışıklıkların açılmasını sağlayıp, boyun ve dekolte cildinin daha gergin ve kırışıksız olmasını sağlıyor. Kalıcılığı ise 6 ay. Mezoterapi (mezolifting) ve/veya PRP tedavisinde ise çok ince iğnelerle; hyaluronik asit, peptitler ve besleyici etken maddeler cilt altına iletiliyor. Buradaki temel amaç, kolajen ve elastin üreten, fibroblast dediğimiz hücreleri uyarmak ve dolayısıyla kolajen ve elastik liflerin sentezini artırmak. Bu şekilde, cildin kendini yenilemesi ve neminin artması sağlanmış oluyor.
Dolgu uygulamaları ise yumuşak ve akıcı yapıdaki hyaluronik asit jellerle -özellikle yatay ve derin kırışıklıkları- doldurarak germe ve nemlendirme temeline dayanıyor.
Ek olarak; gıdı bölgesinde yağ depolanması varsa -ve bu durum boyundaki sarkmayı artırıyorsa- bu bölgeye enzimatik lipoliz uygulamak kalıcı ve hızlı sonuç veriyor.
Teknoloji yardımıyla tedavi
Cerrahi olmayan yöntemlerle daha genç bir boyun ve daha pürüzsüz bir dekolteye kavuşmak mümkün. Tedavide enjeksiyon yönteminin yanı sıra gelişen teknoloji de kullanılıyor. Enerji ve ısı bazlı bir çok cihazla bu bölgedeki cilt yapısı canlandırılabiliyor. Yine enjeksiyonda olduğu gibi, temel hedef kolajen ve elastin sentezini artırmak. Bu şekilde, kişinin cildi kendi kendini tamir ediyor, sıkı ve genç bir cilt elde ediliyor.
Ameliyata yakın sonuç veren ip askı uygulaması da sarkmış çene hattı ve boyun toparlanmasında etkin bir yöntem.
Sonuç olarak; boyun ve dekolte bölgesine yönelik uygulamalarda kombine tedaviler ve bir miktar zaman gerekiyor. Ancak iyi haber şu ki, elastikiyeti ve canlılığı artıran bu işlemlerin hepsi kalıcı ve doğal uygulamalar.