İçinde bulunduğumuz yeryüzünde, kâinatın en ince matematik hesabına göre yaşamlarımızı sürdürüyoruz.
İnsanları, doğayı ve tüm yaşamları izleyen büyük güç olan yaratıcımız, henüz çözülemeyen bir matematik formülüyle hayatlarımızı şekillendiriyor ve aynı şekilde an be an yaşanılanları kaydediyor.
Özellikle inancıyla övünenlere şaşırırım ve inancıyla yaşamı ters düştüğünde hayret ederim. Ya inandığı yaratıcının sonsuz gücünü idrak edememiştir ya da inancı, düşüncesi kadar dardır.
İnancıyla övünmek nasıl bir akıl tutulmasıdır?
Herkesin kendinden sorumlu olduğu bir yaşamda inanç da yalnızca kişiye özeldir. Övünme sebebi değildir.
Tüm kutsal kitaplar, yaşayan tüm canlıların haklarına saygı duymayı bir kural olarak bahseder.
Kuran’da kul hakkı olarak geçer. Hiç kimse diğer bir canlının haklarını gasp edemez, el koyamaz veya umursamamazlık edemez.
Peygamberimiz şöyle buyurmuştur kendisini dinleyenlere; “Yüce Allah zalime mühlet verir. Allah gazabını indirmeye hükmettiğinde ise o kişiyi hiç kimse kurtaramaz.”
İnsanlar, bunca uyarıyı yine umursamaz fakat başlarına bir felaket geldiğinde de hemen isyanlar ağlamalar başlar, “ben bunu hak etmedim, neden başıma bunlar geldi?”
İnsanın kendi soyundan 7 göbek önce kim kötülük yaptıysa aynı kötülük er ya da geç aynı soydan birinin veya torunun başına gelir.
Atasözümüz dahi vardır; “Dede erik çaldığında torunun ağzı kamaşır,” diye.
Oysa herkes sonuca odaklıdır. Kimse sebebe bakmaz.
O sonucu yaşatan bir sebep vardır mutlaka ve o sebebi bulup bir daha aynı yanlışa düşmediğinde kötü sonuçları yaşamaktan kurtarır insan.
Yazdığım romanlar sebebiyle insanların yaşamlarını sürekli inceliyorum ve yaşadıkları acı dolu sonuçların sebeplerini söylediğimde bir çoğu şaşırıyor ve onların şaşkınlığına da ben şaşırıyorum, SİZ NASIL İNANIYORSUNUZ YARATICIYA!!!
Alay etmek için söylediğin bir kelimeyi bile sana yaşatabilecek kudrette bir gücün içinde yaşamlarımızı sürdürüyoruz ve hala şaşırıyoruz.
Bir insana kötülük yaparsın, Allah senin yaptığın kötülüğü zaman içinde karşındaki kişiye büyük faydaya dönüştürür.
Kişi yaptığı kötülükle baş başa kalır. Hem kötü kalpli olduğu ortaya çıkar hem de ilahi sistem ona da aynısını yaşatmak için gerekli ortamı hazırlar ve kişi yaptığı kötülüğün aynısını bu kez kendisi yaşar ve Allah bu kez hayra çevirmez, cezasını çektirir.
Bu yüzden bilerek ve isteyerek kötü niyetle ve haset bir kalple kimseye kötülük yapmayın!
Kul hakkı da aynı şekilde iade edilir. Çevresindeki insanların veya yakınlarının haklarını ihlal edenleri, görmezden gelenleri, umursamayanları Allah kötü bir musibet yaşatarak uyarır.
Kişi yine umursamaz, görmezden gelir, ihlal ederse Allah ilk musibeti yaşattığı süre kadar süre tanır ve daha ağır bir musibetle daha sert uyarır ki “seni izliyorum, uyan ve yanlışından dön,” der.
Kişi uyanırsa geleceğini kurtarır, yok eğer aynı davranışlarına devam ederse bu kez evladına geçer ve evlatlarının haklarının nasıl yendiğini seyreder bir ömür boyu içi yana yana.
İlahi sistemde duygu yoktur.
Ne yaptıysan karşılığını alırsın, ne söylediysen yaşarsın, kimi küçümsediysen o duruma düşersin.
Kimin hakkını vermediysen, Allah da elinden para eşya veya insan vazgeçemeyeceğin her neyse onu alır.
İlahi sistem, söze sözle, davranışa davranışla iade yapar ve mutlaka er ya da geç o hesabı unutmaz, sert kapatır.
Uyarı önce size, eğer düzelmezseniz evladınıza sonra torununuza geçer.
İlahi sistemin yüceliğini bilseydiniz ve inanıyorum dediğiniz Allah’ı biraz tanısaydınız sizden çıkan her şeye çoook dikkat ederdiniz.
Yazımı okuyan herkes yaşadığı zor olaylara baksın, o zor olaylar gelmeden önce neler yaptıklarına veya neler konuştuklarına da baksın, uyanık bir zihin ve kalp, yaşadığı sonuçların mutlaka sebeplerini fark edecektir.
Niyetiniz iyi, düşünceniz temiz ve kalbiniz ferah olsun…
Olmasa da sorun değil, mükemmel bir sistemin içindeyiz, iadesi artı KDV ile yapılır nasılsa…