• İletişim: info@guncelkadin.com.tr
Güncel Kadın
Advertisement
  • Anasayfa
  • Moda
  • Güzellik
  • Sağlık
  • Yaşam
  • Sanat
  • İş Dünyası
  • Güncel Haberler
  • Röportaj
  • Yazarlar
No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Moda
  • Güzellik
  • Sağlık
  • Yaşam
  • Sanat
  • İş Dünyası
  • Güncel Haberler
  • Röportaj
  • Yazarlar
No Result
View All Result
Güncel Kadın
No Result
View All Result
Home Yazarlar

Sevda Bozbey Yılmaz: Ayrımcılık gemisine hoş geldiniz

Sevda Bozbey Yılmaz by Sevda Bozbey Yılmaz
9 Ekim 2020
in Yazarlar
11
0
SHARES
156
VIEWS
Facebook'ta PaylaşTwitter'da PaylaşWhatsapp PaylaşLinkedin'de PaylaşPaylaşPaylaş

İyi başlangıçlarla

Sevgili güncel kadın okuyucuları, hepinize bu güzel Eylül ayından sıcacık bir selam olsun. Adım Sevda Bozbey Yılmaz. Kendimi aktivist ve kör bir kadın olarak tanımlıyorum. Yaklaşık 20 yıldır Engelsiz Erişim Derneği çatısı altında Sivil toplum çalışmaları yapmaya çaba gösteriyorum. Özelde görme engelli bireyler ve genelde tüm farklı engel grupları için hak savunuculuğu yapan bir ekipte gönüllü olarak çalışıyorum. Okumayı, yazmayı, düşünmeyi ve kafa yormayı çok önemseyen ve seven biri olarak, Bundan böyle hayatın içinden   seçip damıttığım yazılarımla sizlerle birlikte olacağım. Kimi zaman bir kadın, kimi zaman kör bir birey, kimi zaman kör bir kadın, kimi zaman ise tüm bu bileşenleri içinde taşıyan bir insan olarak sizlere misafir olacağım. Yazacaklarımla kaybettiğimiz insan yönlerimizi hatırlatan, bazen çok acıtan, bazen de sadece düşündürüp güldüren, ara sıra da bilgilendiren ve öğretici paylaşımlarımla aranıza katılmaya talibim. Yabancı olduğumuz ve kendimizi uzağında hissettiğimiz pek çok farklı konuda yeni bir düşünme biçimi ve yepyeni bir bakış açısı kazandırmayı umut ediyorum. Eylül 2020’de kesişen yollarımızın uzun soluklu ve anlamlı paylaşımlarla dopdolu geçmesini dileyerek, yazılarımda buluşmayı beklerim.

Sevgimle, Sevda’mla.

Yorum ve görüşlerinizi

sevdabozbey@gmail.com

Adresine yazarak bana iletebilirsiniz.

İlkyazımı yazmak için kıvranırken, ne yazmalıyım? neleri yazmalıyım? Nasıl ve nerden başlamalıyım? diye kara kara düşünürken, ansızın fark ettim ki çok uzağa gitmeme gerek yokmuş. Bir iki gün önce kahvaltı ederken izlediğim çarpıcı bir film ve tam da aynı zamanlarda gerçekleşen bir sanat olayı, Her şeyin hala çok yakınımızda olup bitmeye devam ettiğini gösteriyordu en dramatik şekilde.  Böylece akmaya başladı yavaş yavaş kelimeler parmaklarımdan. Yazıma ilham veren filmi ve sanat dünyasındaki olayı birazdan yazacağım. Ama yüreğimden parmaklarıma akan damlalarım yere düşmeden, cümlelere döküp sizlerle paylaşmaya başlayayım isteiyorum.

Son yıllarda çokça duyduğumuz ve epeyce eskittiğimiz için de ilk duyduğumuz ölçüde önemsenmeyen bir kavramdan, ayrımcılıktan söz edeceğim. Ayrımcılığa Kavramsal ve terminolojik olarak odaklanıp, sizleri bilgi bombardımanına tutarak yormak istemiyorum. Ancak, yaşadığımız somut ayrımcılık deneyimleriyle kavramı anlatmak istiyorum. Önce bir çocuk, sonra bir kadın, yine kör bir kadın olarak hayatımın çeşitli kesitlerinde karşılaştığım ayrımcılığı nasıl deneyimlediğimi ve toplumsal düzeyde nasıl bir boyut kazandığını   paylaşmak istiyorum. Bunu yaparken, ajitasyon yapmadan, duygularınızı sömürmeden, olabildiğince objektif ve en çıplak haliyle anlatmaya çalışacağım yaşadığım ayrımcılık deneyimlerimi. Hadi bakalım. Öyleyse, yavaş yavaş yola çıkalım ve bakalım ayrımcılığın büyülü dünyasında nerelere demir atacağız.

Ayrımcılıkla karşılaşmaya dair kişisel tarihim çok gurur duymadığım bir şekilde eskilere dayanıyor doğrusu. Tabii o zamanlar yaşadıklarımın bir ayrımcılık olduğunu değerlendiremeyecek kadar küçük olduğumdan, sadece çocuk kalbimle durumu anlamaya çalışıp, içinde bulunduğum koşullar çerçevesinde mantıksal bir çözüm bularak kendimi ikna için haklı bir neden bulmak isterdim yaşadığım deneyime için. Bazen de yaşadığınız ayrımcılık deneyiminden haberiniz olmuyor ve fark etmeden o sizin hayatınızdan sessizce geçip gidiyor. Geçtiğimiz dönemlerde çeşitli sosyal medya kanallarıyla birbirini bulmuş, birkaç ilk okul arkadaşımız ve öğretmenimizle bir buluşma gerçekleştirdik. Öyle şuradan, buradan eskilerden filan konuşurken, yarı şaka yarı ciddi bir öğretmenim bana: “Sevda ben zamanında sana bir konuda haksızlık etmiştim. Sen okula kayda geldiğinde, arkadaşlarına göre çok uzun boylu ve çok uzun saçlı, nerdeyse bir genç kız gibiydin. Sınıftaki diğer çocuklar çok mini mini idi. Sen sınıfa uymuyordun. Evet o dönemi ben de hatırlıyorum. İlk okula 5 yaşında kaydolmama rağmen, o dönemde körler için okul sayısı az olduğu ve öğrenci sayısı fazla olduğu için, bana okuma sırası 9 yaşında gelmişti. Yaşıma göre gerçekten de birazcık gelişmiş bir çocuktum. Her neyse, bana durumu itiraf eden öğretmenim bir başka öğretmenimize demiş ki; “Sevda’yı bu sınıfa almayalım. Diğer sınıfa geçsin. Biz kayda gelen diğer küçük çocuğu alalım. Ona daha çabuk okumayı yazmayı öğretiriz. Bunun şimdi saçı uzun aklı kısadır. okumayı hemen sökemez.  Hem de fazlaca uzun boylu arkadaşlarını ezer.  Bir de çok konuşuyor çok soruyor. Uğraşmayalım. Boşuna zaman kaybetmeden hemen küçük çocuğa okuma yazma öğretiriz. Sonra ne mi olmuş? Evet karar alındığı şekilde, ben diğer sınıfa haberim olmadan gönderilmişim ve 2 3 hafta içinde okuma yazmayı öğrenmişim. Şimdi öğretmenim diyor ki, diğer çocuk 5 6 yıl okuma yazma öğrenemedi ve elimizde patladı. Kim bilir nerde? Haber alınamıyor kendisinden ve üzerine gülüp geçiyor. Bunu çok güzel bir espriymiş gibi bizimle paylaştı. Ama böylesi bir durum, bir çocuğun açıkça ayrımcılığa uğraması hali diyemez miyiz?

Muharrem ayıydı ve annem kocaman bir kazanda çok güzel bir aşure yapmıştı. Kardeşlerimle bana küçük kaplara koyduğu aşuremizi komşularımıza dağıtmamız için hazırladı ve her birimizi bir komşumuza gönderdi. Büyük bir ihtimalle ben kör olduğum için olabilir; Beni en yakın komşumuza gönderdi. Bu komşumuz da bizim ailemiz gibi çok kalabalık.   Özellikle yaz sabahlarında kahvaltılarımızı onların küçük bahçesinde, koskocaman bir sofra etrafında bakır bir sini üzerine annelerimizin hazırladığı lezzetli kahvaltılıkları büyük bir keyifle, bağıra çağıra, gülüşe gülüşe birlikte yapardık. O nedenle annemin beni bu komşu teyzeme aşure vermem için göndermesine çok mutlu olmuştum. Aşure kabımı alıp, çok büyük bir heyecanla, bir çocuk olarak bana verilen bir görev kıvancıyla bahçeden sevinçle içeri girdim. Kapıyı tıklattım. Çünkü zilleri çalışmıyordu. İçeriden nefis bir kızarmış hamur kokusu geliyordu. Çok güzel yapardı zaten komşu teyzem hamur işlerini. Hepimiz bayılırdık yapılanlara. Birkaç kez tıklattıktan sonra, kapı açıldı. İçeriye sevgiyle davet edildim. Gel otur dedi komşu teyzem. Yok gitmem gerek. Başka komşulara da aşure vereceğim diye kabımı verdim. Dur bekle kabı boşaltıp getireyim dedi teyzem. Yok kap kalsın dedi annem sonra alırız dedim. Sonra izin isteyerek evden çıktım. Selamlar iletilerek, kapı arkamdan kapandı ve birkaç adım atmıştım ki; komşu teyzemin sesini duydum. Kızına yani benim can ciğer arkadaşıma çok sert bir sesle diyordu ki, çabuk dök o aşureyi çöpe. Onların yaptıkları yenilmez, içilmez. Dök dök hemen dök. Olduğum yerde hemen yere çöktüm. Başım döndü. Tüm bedenim titremeye başladı. Midem bulanmaya başladı duyduklarım karşısında. Ağladım, ağladım, ağladım sessizce hiç susmadan saatlerce ağladım. Ağlayarak eve döndüm. Annem çok sordu yıllar yıllar oldu hala anlatmadım neden o gün hiç susmadan saatlerce ağladığımı.  Annemin yaptığı o günkü aşurenin mis kokusu hala geliyor aklıma ve bir aşure kokusu duyduğumda, hep burnum sızlıyor, o ses geliyor kulağıma. Sizce neden böyle bir olay yaşamış olabilirim? Bir düşünün, bir sorun kendinize. Burada ne tür bir ayrımcılıkla karşı karşıya kalmış olabilirim?

Günümüzde ayrımcılık; üzerine konuşulan, çokça istismar edilen gerek akademide gerek siyasette gerekse sanatta ve toplumsal düzeyde farklı boyutlarıyla   tartışılan bir kavram olarak karşımıza çıkar.  Biliyorum ki her birinizin farklı bir ayrımcılık tanımı var. Çünkü her birinizin hayat deneyimi, büyüdüğü sosyoekonomik ortam, kültürel çevre ve olayları değerlendirme biçiminiz birbirinden farklı.    Her birinize sorma şansım olsaydı; çoğunuz ayrımcılığa karşı olduğunuzu ifade ederdiniz eminim.  Şimdi hepimizin bu kadar ayrımcılığa karşı olduğunu söyleyeceği bir ortamda, öyleyse kimler ayrımcılık yapıyor. Bilmeden mi yapıyoruz? Maksatlı olarak mı birine kendimizden aşağıda görüyoruz? Zaman zaman birine üstten bakma duygusu bizi kendimize çok iyi mi hissettiriyor?  Birilerinin bir başkasının farklılığı, yoksunluğu ya da yoksulluğu üzerinden basit bir değerlendirme yaparak, kendindeki olmamışlıkları veya görece olmuşlukları üzerinden tanımlarken, güçlü bir ego tatmini mi yaşıyoruz?    Ne dersiniz? Bir cevap bulabilir miyiz?

Tiyatrocular çok iyi bilir de az çok bu işlerle haşır neşir olan oyun severler de yakından takip ediyordur. Bir kavuk devretme meselesi var ya, Yıllardır sadece erkek oyuncular arasında el değiştiriyor. Yanlış anlaşılmasın lütfen. Kavuğu teslim alan her bir oyuncu, benim bir tiyatro seyircisi olarak çok sevdiğim ve hayran olduğum başarılı oyuncular. O başka bir şey. Ama bu kavuğu bugüne kadar hiç mi bir kadın oyuncu hak etmedi? Ya da benim bilmediğim parametreler mi var? Ki varsa da bu parametreleri de yine o alanın ehilleri koyduysa, değiştirilemez normlar olduğunu düşünmüyorum.  Eğer ben bir kavuk olsaydım, artık başka bir duyguyla karşılaşmak isteyebilirdim. Peki sizce burada bir ayrımcılık sorunu var mı? Yazıma ilham veren olay buydu. Tam da yakın aralıklarla İzlediğim ABD’de geçen bir filmde bir kadın, müzisyen olarak kadınların da orkestra şefi olabileceğine dair çok çarpıcı bir mücadele veriyordu. Şimdi sizlere soruyorum: dünyadan ve Türkiye’den kaç müzisyen kadın tanıyorsunuz şef olmuş, olan, hala sürdüren? Kaç kadın filozof tanıyorsunuz veya adını duydunuz? Tarihte ve şimdilerde gerçekten bu yetenekte kadınlar olmadığı için mi hatırlayamadınız? Şimdi bunlardan sana ne mi diye soruyorsunuz. Sen kendi ayrımcılık bahçende oyalan mı diyorsunuz. Hayır hayır. Tüm bunlar birbiriyle yakından ilişkili ve bağımsız düşünülemez. Tarih boyunca hep birbirinden beslenmiş ayrımcılıklar bunlar.

Basit düzeyde bir ayrımcılık tanımı yapmak gerekirse, ayrımcılık: Kişinin ulusal, düşünsel, cinsel; fiziksel özellikleri nedeniyle önyargılı davranışlara maruz kalması, buna bağlı olarak da yaşam hakkının kısıtlanması veya elinden alınması anlamına gelir. Pozitif ve negatif, doğrudan veya dolaylı ve kimi zamanda örtük olarak ayrımcılığa maruz kalmak mümkün olabilmektedir. Ayrımcılık, esasında bir ötekileştirme halidir. Ayrımcılık, yalnızca negatif yönlü bir kavram olmayıp, bireylerin sahip olduğu belli özellikleri nedeniyle toplumdaki diğer kişilerden farklı muamele görmesini sağlayan pozitif yönüyle de eleştirilmesinin gerekli olduğuna inandığım bir davranış şeklidir. Özellikle Engelli bireylere yönelik ayrımcılığın sıklıkla iki türüyle karşılaşılmaktadır. Bireylerce Maruz kalınan negatif ayrımcılık biçimleri, davranışa bağlı olarak sınırlı ya da güçlü tepkilerle karşılaşırken, pozitif ayrımcılık örnekleri maalesef hala çok sınırlı düzeyde tepkiler görüyor. Bu iki ayrımcılığın birbirinden farklı değerlendirilmesinde, toplumun engelliliğe dair kronik algısı   ve çoğu engelli STK’larının bugüne kadar taşıdıkları yanlış misyonlar ve yanlış bakış açılarından kaynaklanmaktadır.

Ayrımcılık serüvenimize yazacağım çeşitli yazılarımda devam edeceğiz. Şimdilik gemimizi sakin kıyılara demirleyip, yukarıda paylaştıklarım üzerine birazcık düşünelim istiyorum. Ötekileştirmeden, öteki olmadan, ayrıştırmadan, ayrışmayan olmadan nefes almak dileklerimle.

Önceki Yazı

Semra Atasoy: Kitabın ruha yolculuğu

Sonraki Yazı

Mersin’de yoğurt satan kadın heykeli

Sevda Bozbey Yılmaz

Sevda Bozbey Yılmaz

Sonraki Yazı

Mersin’de yoğurt satan kadın heykeli

Yorum 11

  1. Avatar Aşkım Tan says:
    7 ay önce

    Sevda Hanım, aramıza hoşgeldiniz. Sizi keyifle takip edeceğimden eminim. Yeni yayın hayatınızda yolunuzun açık olmasını diliyorum.

    Cevapla
    • Avatar Sevda Bozbey Yılmaz says:
      7 ay önce

      çok çok teşekkür ederim güzel dilekleriniz için. yazma yolculuğuma eşlik edecek yol arkadaşlarımın olacağını bilmek çok güzel.

      Cevapla
      • Avatar Aşkım Tan says:
        7 ay önce

        Sizinle yol arkadaşı olmaktan gurur duyarım. Aramıza tekrar hoşgeldiniz.

        Cevapla
        • Avatar Sevda Bozbey Yılmaz says:
          7 ay önce

          Ne kadar güzel. çok çok sevgiler.

          Cevapla
  2. Avatar Serpil ulbag says:
    7 ay önce

    Keyifle okuduğum bir yazı olmuş teşekkürler yolunuz açık olsun 🙏 ayrımcılık bukadar güzel anlatilirsa… umarım daha dikkatli oluruz…

    Cevapla
    • Avatar Sevda Bozbey Yılmaz says:
      7 ay önce

      çok sağolun. Evet ayrımcılık meselesi oldukça zor ve çetrefilli bir konu. Olabildiğince yumuşatarak anlatmaya ifade etmeye çalıştım. Her zaman bu kadar kolay olmuyor tabii

      Cevapla
  3. Avatar Yavuz Oflu says:
    7 ay önce

    Sevda, güzel kardeşim, THY’den Yavuz Oflu,
    Belki hatırlasın, seni 305’ten biri olarak ve gn.müdürlük çalışanları içinde greve tek katılan
    tek kişi olarak hatırlıyorum, sonra bir Nilüfer şarkısını kendisiyle yarışır güzellikte söyleyen videonu gördük ve hayranlığımız ikiye katlandı, hayattaki farkındalıkları üst düzeyde olan bir dostum olarak görüyorum seni, bu arada anlaşılan yazılarınla sana olan hayranlığım üçe dörde beşe katlanacak,
    İyiki varsın.

    Cevapla
    • Avatar Sevda Bozbey Yılmaz says:
      7 ay önce

      Sevdili Yavuz Bey, can yeleğim, yol arkadaşım. Evet bazı olaylar var ki güzel yolları kesiştirir. Bizim de yollarımız bir mücadele ve bir dayanışma için kesişti. Ne güzel oldu. Sizden haber aldığıma çok sevindim. Haberleşmek umuduyla. Selam olsun mücadele ve inandığımız güzel gelecek günlerine.

      Cevapla
  4. Avatar Sabahat Varol İnsel says:
    7 ay önce

    Sevgili Sevda. Seni Beyazıt Devlet Kütüphanesinde tanıdığımdan beri hep takdirle takip ettim. Getem aktivitelerinde Sevgili eşin Engin Yılmaz ile tanıştıktan sonra artarak devam eden başarılarınızı çok alkışladım. Şimdi de Eline kalem alıp bu güzel konuları işleyeyerek farkındalığımızı artırdığın için çok tebrik ediyorum. Takibe devam edeceğim. Sevgiyle kucaklıyorum

    Cevapla
  5. Avatar Sabahat Varol İnsel says:
    7 ay önce

    Sevgili Sevda. Seni Beyazıt Devlet Kütüphanesinde tanıdığımdan beri hep takdirle takip ettim. Getem aktivitelerinde Sevgili eşin Engin Yılmaz ile tanıştıktan sonra artarak devam eden başarılarınızı çok alkışladım. Şimdi de Eline kalem alıp bu güzel konuları işleyeyerek farkındalığımızı artırdığın için çok tebrik ediyorum. Takibe devam edeceğim. Sevgiyle kucaklıyorum

    Cevapla
    • Avatar Sevda Bozbey Yılmaz says:
      7 ay önce

      çok değerli SABAHAT Hanım, asıl yıllardır çeşitli kütüphanelere okuduğunuz binlerce sayfa kitapla yüzbinlerce görme engelli okuyucunun hem ruhuna ve hem de yüreklerine çok güzel izler bıraktığınız için asıl ben size hayranım. çok seviliyorsunuz çok.

      Cevapla

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Popüler
  • Yorum
  • En Son

Vajinal Fitil Nedir, Nasıl Kullanılır?

6 Mart 2020
Uranyen Astrolog ve Yazar Sevilay Eriçdem, yeni yılda gökyüzünün neler söylediğini anlattı: 8 maddede 2021 şifreleri

Uranyen Astrolog ve Yazar Sevilay Eriçdem, yeni yılda gökyüzünün neler söylediğini anlattı: 8 maddede 2021 şifreleri

8 Aralık 2020
Avukat Tuba Hatem: 2021 Umudumuz sevgiyle ve özgürce olsun

Avukat Feza Tuba Hatem “Hukuk Herkese Lazım”

4 Ocak 2021
Çiğdem Erdik : Bütün öğretmenlerin günü kutlu olmasın!

Çiğdem Erdik : Bütün öğretmenlerin günü kutlu olmasın!

2 Aralık 2020
Çiğdem Erdik: Gökten zembille inmediler onları da biz yetiştirdik!

Çiğdem Erdik: Gökten zembille inmediler onları da biz yetiştirdik!

38
Çiğdem Erdik : Bütün öğretmenlerin günü kutlu olmasın!

Çiğdem Erdik : Bütün öğretmenlerin günü kutlu olmasın!

36

Ulya Kutal: Tiyatro aşığı Şirin Ergüven Hamşioğlu

35
Çiğdem Erdik: Bir kar tanesi geldi mutluluğun formülünü verdi

Çiğdem Erdik: Bir kar tanesi geldi mutluluğun formülünü verdi

32
Merve Comart: Sürekli içinizden konuştuklarınızla bir kerede oturup sesli konuştuğunuz oldu mu?

Merve Comart: Sürekli içinizden konuştuklarınızla bir kerede oturup sesli konuştuğunuz oldu mu?

13 Nisan 2021
Avukat Tuba Hatem: Mutluluk

Avukat Tuba Hatem: Tutuklama(CMK100) ve Hakaret Suçu (TCK125)

12 Nisan 2021
Banu Öztürk: Bir Hikâye (İnsanlığın Kemal Bahçesi)

Banu Öztürk: Bir Hikâye (İnsanlığın Kemal Bahçesi)

12 Nisan 2021
Netflix, Burcu Biricik’in başrolünde yer aldığı Fatma’nın resmi fragmanını paylaştı

Netflix, Burcu Biricik’in başrolünde yer aldığı Fatma’nın resmi fragmanını paylaştı

12 Nisan 2021

Son Yazılar

Merve Comart: Sürekli içinizden konuştuklarınızla bir kerede oturup sesli konuştuğunuz oldu mu?

Merve Comart: Sürekli içinizden konuştuklarınızla bir kerede oturup sesli konuştuğunuz oldu mu?

13 Nisan 2021
Avukat Tuba Hatem: Mutluluk

Avukat Tuba Hatem: Tutuklama(CMK100) ve Hakaret Suçu (TCK125)

12 Nisan 2021
Banu Öztürk: Bir Hikâye (İnsanlığın Kemal Bahçesi)

Banu Öztürk: Bir Hikâye (İnsanlığın Kemal Bahçesi)

12 Nisan 2021
Netflix, Burcu Biricik’in başrolünde yer aldığı Fatma’nın resmi fragmanını paylaştı

Netflix, Burcu Biricik’in başrolünde yer aldığı Fatma’nın resmi fragmanını paylaştı

12 Nisan 2021
Güncel Kadın

Güncel Kadın, Güncel Haberler...

Sosyal Medya

Kategoriler

  • Anasayfa
  • Genel
  • Güncel Haberler
  • Güncel Sağlık
  • Güzellik
  • İş Dünyası
  • Moda
  • mustafa genç
  • Röportaj
  • Sağlık
  • Sanat
  • Uncategorized
  • Yaşam
  • Yazarlar

Son Haberler

Merve Comart: Sürekli içinizden konuştuklarınızla bir kerede oturup sesli konuştuğunuz oldu mu?

Merve Comart: Sürekli içinizden konuştuklarınızla bir kerede oturup sesli konuştuğunuz oldu mu?

13 Nisan 2021
Avukat Tuba Hatem: Mutluluk

Avukat Tuba Hatem: Tutuklama(CMK100) ve Hakaret Suçu (TCK125)

12 Nisan 2021
  • İletişim: info@guncelkadin.com.tr

© 2020 Güncel Kadın. Tasarım Omega Web Tasarım.

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Moda
  • Güzellik
  • Sağlık
  • Yaşam
  • Sanat
  • İş Dünyası
  • Güncel Haberler
  • Röportaj
  • Yazarlar

© 2020 Güncel Kadın. Tasarım Omega Web Tasarım.