Hayatımı anlamlandırma çabamda; hayata dair düştüğüm notlar, yazdığım bu sözler demeti benim için yol gösterici oldu. Aslında yazdığım aforizmalar benim kendime de telkinlerimdi. Bazen doğru olanı bilir insan, ama ona nasıl ulaşacağını bilemez. Başkalarının hayatlarındaki yanlışları görür ama kendi hayatına ışık tutamaz. Ya da kim olduğuna dışardan bakamaz. Olduğunu düşündüğü kendisiyle aslında olduğu kendisi arasında derin farklılıklar olabilir. Ben de bu yüzden bir deniz feneri gibi aydınlatmak istiyorum sizi ve hayat maceranızı. Yoldaşınız olarak zorlu anlarınızda, kendim gibi sizin de rehberiniz olmak istiyorum. Bazen insanlar; başka insanların da kendileri gibi zorluklarla sınandığını gördüklerinde, yalnızlık ve çaresizlik duygusundan kurtulurlar. Kendilerini daha güçlü hissettirir bu gerçeklik. Her kötü şey beni buluyor diyerek, “kendini tekrarlayan o kehanetin” öznesi olmak olan kurban psikolojisinden sıyrılırlar. Tecrübeleri sayesinde “hayat tüm zorluklarına rağmen çok güzel” diyebilmeyi öğrenirler. Umarım bunu hepimiz başarabiliriz.
“Duygu’lu Aforizmalar-1” adlı yazıma gösterdiğiniz ilgi için çok teşekkür ederim. Herhangi bir konu devamlılığı olmadan, kronolojik sırayla yeni aforizmalarımı sizlerle paylaşıyorum. Daha uzun ve ayrıntılı sözler yazma önerinize uyuyorum. Yeni yazılarda buluşmak dileğimle…
- Sevgi tek bir şekilde gösterir kendini, o da insanların uğrunda emek harcamaktır. Sizin için emek harcamaktan kaçınan insanların sevgi sözcükleri palavradan ibarettir. Sözde sevdikleri insanlar uğrunda gerektiğinde savaşmayanlar da gerçek sevgi ile bağlı değillerdir onlara. O yüzden gerçek sevgi ve onun uğruna emek harcamak; gerektiğinde savaşmak, insanı yüce kılar.
İnsanlarla yüz yüze konuşarak her sorunu halledebilirsin; ama bazı insanlar gelir karşına, hangi yüzüne bakacağını bilemezsin…
Hayatta en zor olan iki şey, hayatın anlamını keşfetmek ve kendini tanıyabilmektir. Bu ikisinden yoksun kalanlar boşlukta asılı gibidir, yitik bir zamanı yaşarlar.
Yaşanması olası mutluluklar yerini hayal kırıklığına bırakır bazen. İnancın terazisi umutsuzluktan yana ağır basar. Bütün akrep ve yelkovanlar daha da yavaşlar sanki. Bir an önce unutup normalleşsin istersin her şey. Ama nafile; zaruridir, hayat bu acıyı insana mutlaka ödetir. Bir bedeldir ödersin. Mutsuzluklar gibi mutlulukların da bedeli vardır. Yaşanacaksa yaşanır, bulunacak bir bahane hep vardır.
Sen neysen öyle görürsün etrafını. Diğer insanlar senin aynan gibidir. Temiz yansı, temiz yansıt o vakit. Güzel bakarsan güzel görürsün.
İmkânsızlıklara odaklanmaktan başkaca yapabileceklerine odaklansa insan, mümkün kılabilir her şeyi. Elimizdekilerle mutlu olmayı bilmiyoruz. İnsan nefsi daima en çoğunu istiyor, elindeki gücün en fazlası olmasına odaklanıyor. Sonunda gelsin kalp kırıkları, düş kırıkları… Kendimizi tanımak, yeterliliklerimizi bilmek ve şu ana odaklanmak en doğrusu… Hatalarımızı sahiplenerek, ne geçmişe ne de geleceğe takılmak en iyisi… Kendini suçlayan ve hataları ile bir türlü barışamayan insan olmak en kolayı olanı ve en acı vericisi. Kendimizi ve sevdiklerimizi oldukları gibi kabul etmeliyiz. İmkânsızı mümkün kılacak şeylerin başında diğer insanlarla yardımlaşmak ve zorluklara umutla beraber katlanmak geliyor. Aile olmanın, dost olmanın temeli de bu zaten. Nazım Ustanın da dediği gibi “Sende ben imkânsızlığı seviyorum fakat asla ümitsizliği değil”
Sizinle içten bir duygusal yakınlık kurabilen insanlarla çevreleyin hayatınızı. Gerektiğinde sizi eleştirecek ve yanlıştan döndürecek dostlarınız olmalı çevrenizde. Her yaptığınızı koşulsuzca onaylama kolaylığına kaçanlar değil…
Önümüze çıkan güzel fırsatları yakalayabilmek pozitif ve açık olmaktan geçiyor. Aksi halde karamsarlıkla ıskalıyoruz fırsatları, farkına bile varmadan yanımızdan geçip gidiyorlar.
Birçok insanla konuşuyor, dertleşiyorum her gün. Görüyorum ki derdi olmayan insan yok. O halde nasıl mutlu olunur sorusu geliyor akla. Mutluluk sorunsuz bir hayat demek değil. Mutluluğu maddi faktörlere bağlamamak gerekiyor. Mutluluk bizim çabamızdan, ona inanmaktan ve kendimizi bu yönde telkin etmekten geçiyor. Mutsuz değil, aslında mutlu olmayı bilmeyen insanlar var. Mutlu olmak da sahip olmadıklarımıza odaklanmaktansa, elimizdekilerin kıymetini bilmemize bağlı. Problemlerimizi çözme gayretimizin; bir dostun, sağlığın, sevdiklerimizin ve sevenlerimizin varlığının bizi mutluluğa götürecek faktörler olduğu açık. Mutluluğu dışsal faktörlerde değil kendi içimizde bulabiliriz. Bazen yeni açan bir çiçekte, gülen bir çocuğun güzelliğinde, içten bir merhabada, bir dostun sarılışında, fırından yeni çıkmış ekmeğin sıcağında, sevdiklerimizin sağlığında, bir bebeğin kokusunda, umudu elden bırakmayışımızda, mutluluk bize gelecektir. O müthiş anlarda gizlidir. Görmek için anahtar yine sizsiniz.
Zorlu dik yolları; yokuşları, dağları, bir dağcı gibi zirvede olmak hırsıyla tırmanmadım hiç. Aşmak ya da doruklara tırmanın zafer hissi vermesi için değildi dağlar benim için, ne de yollar… İhtiras içinde zirvede birinci olmak hayalleri kurmadım. Dağlar tırmanma yolculuğunda, alçak gönüllülükle yürünürken müthişti. Bizatihi dik yollarda, yokuşlarda olmanın kendisi güzeldi yani. Ucunda bilinmezlikler ve maceralar, yeni insanlarla kesişen hayatlar, yoldaşlar vardı…
Söyleyecek sözü olmayanların konuşacak ne kadar çok şeyi var…
İnsan kalmak insan olmaktan çok daha zordur.
Hayatlarımızı doğru yönlendirme ve şekillendirmeyi başarabilmek adına “biz okuyucularına Duygu”lu Aforizmalar” yazı seriisi ile yaptığın katkılarından dolayı çok teşekkürler..
Kalemine ve yüreğine sağlık.
Hayat iyimser olmayı gerektirecek kadar değerli. Onun bir formatı var tek başımıza değiştiremeyiz ama ufak dokunuşlarla renklendirebiliriz.
Birey olarak önemliyiz farkına varalım ama dünya sadece bizim için dönmüyor onun da farkına varalım.
Kaleminize ve dimağınıza sağlık Duygu hanım.
Yada insan kalabilmek için önce 😊insan olunmalıdır