İyi anlaşmak harikadır fakat bağ kurmak bir mucizedir.
Biriyle iyi anlaşmanın onunla bağ kurmakla aynı şey olmadığını söylemek gerekir.
Günlük hayatta bulunduğumuz ortamlarda (iş yeri, okul, mahalle ya da eğlence alanları olabilir) mutlaka birçok insanla görüşüyoruz. Onlarla birlikte yaşıyoruz. Ancak hayatımız boyunca sadece birkaç tanesiyle derinden bir “bağ kurmayı” başarabiliyoruz. Beynimiz çok temel bir ihtiyaçlar serisi tarafından yönetilen bir oluşum. Sosyallik de bunlardan biri. Yani, günlük hayatımızda insanlarla tanıştığımız zaman, deyim yerindeyse beynimizde bir “ışık yanıyor.” İşte beynimizde bu ilk tepkiyi veren bölgelerden biri medial prefrontal kortekstir. Ancak, beynimizin yılbaşı ağacı gibi yanan daha derin, daha gizemli ve etkileyici bir başka kısmı daha var. Daha yoğun bir bağ kurabildiğimiz biriyle tanıştığımız zaman yanan bölge de işte burasıdır. Temporal lob ile yan lobun tam olarak birleştiği yerde bulunur.
Nörobilimciler muhakemelerimizin burada oluşturulduğunu söylüyor. En soyut, karmaşık ve bazen de açıklanamayan bilişsel süreçlerimizin yaşandığı yer de burasıdır. Derin bağ yalnızca bir “bakış”ta hissedilmenin de ötesinde, etkileşimlerden ve davranışlardan doğar. Bunun yanı sıra özellikle de önemli ve büyülü bir kelimeyle başlar: “paylaşmak.”
Biriyle samimi bir ilişki kurduğumuz, sırlarımızı anlattığımız, değerlerimizi ve tutkularımızı paylaştığımız zaman beynimiz oksitosin hormonu salgılamaya başlar.
Ancak bu paylaşma süreci, olmazsa olmaz tek bir kelime tarafından yönetilen, transparan ve tamamlayıcı bir eylem olmalıdır: güven Nöropsikologlar, oksitosin nörotransmitterinin, en yakın arkadaşlarımızla ya da partnerlerimizle kurduğumuz bu anlamlı bağları oluşturan temel bileşenlerden biri olduğunu açıklıyor.
Bizim için önemi büyük olan bu insanları beynimizin en özel ve derin bölgesine davet ederek güvende, rahat ve güvenilir hissediyoruz… ancak hepsinin de ötesinde mutlu oluyoruz.
Maya Angelou en iyisini söylemiş: “İnsanlar ne söylediğinizi ve yaptığınızı unuturlar ancak onları nasıl hissettirdiğinizi asla unutmazlar.” Bir lider olarak eğer duygusal bir seviyede bağlanmazsan iletişimin etkisiz olabilir. Bunu yapabilmek birçok lider için zordur. Çünkü belirli bir miktar kişiliğin yansıtma ihtiyacı hissederler. Bırak gitsin. İnsanlarla duygusal olarak bağlanmak için transparan olman gerekir. Seni neyin sürüklediğini, neyi önemsediğini, sabahları seni yataktan çıkaran şeyin ne olduğunu göster. Bu duyguları açıkça ifade et, böylece insanlarla duygusal bir bağ kuracaksın.
Tek yapmamız gereken bu üç basit faktörü günlük etkileşimlerimizde uygulamak: yakınlık, güven ve samimiyet, tabiki salgın hasatlıklar ile uğraştığımız bu günlerde fiziksel değil duygusal bir yakınlık, güven ve samimiyeti unutmayalım dostlar, sağlıklı ve farkındalıklar ile kalın…