Bizi hayatta tutmak ve yaşamımızı zenginleştirmek için olaylar, durumlar, kişiler karşısında beynimizde başlayan ve gerek beynimizi gerekse de tüm vücudumuzu hazırlayan bir süreçtir.
Örneğin, bir sabah kurduğunuz alarm çalmadı ve geç kalktınız. Yetişmeniz gereken çok önemli bir görüşmeniz var. Ve o anda aslında siz fark etmeseniz de oluşan bazı duygularla mücadele etmeye başladınız bile; korku, panik, öfke, endişe gibi. Siz, oluşan bu duygularınızı yönetemediğiniz takdirde tüm gün boyunca yaşayacağınız birçok olaya olumsuz pencereden bakma, dolayısıyla olumsuzluk yaşama ihtimaliniz çok yüksek olacak. Belki de sonrasında pişman olacağınız bir davranışta bulunacaksınız. Üstelik bu olumsuzlardan sadece siz değil etrafınızdaki diğer kişiler de etkilenecek.
Duyguları, davranışları ve iletişimlerimizi yönetmenin, başarılı ve tatminkar bir yaşama sahip olmanın anahtarı duygusal zekadır. Bu durum bilimsel araştırmaların ortaya koyduğu önemli bir bulgudur.
Duygusal Zeka Nedir?
Duygusal Zeka kendimizdeki ve diğerlerindeki duyguları daha iyi algılamak, anlamak ve yönetmekle ilgili bir grup yetkinlikten oluşur. Bütünsel olarak duyguları daha yapıcı bir şekilde ele almamızı ve duyguları daha iyi kullanmamızı sağlar. Bu yetkinlikler, özel ve iş yaşamındaki başarı konusunda en az bilişsel zekanız (IQ) kadar önemlidir.
Duygusal Zekanın Yaşamınızdaki Etkisi Nedir?
Her birimiz, yaptığımız işlerden bağımsız olarak, birçok kişiyle iletişim halindeyiz. Kendi duygularınızı anlama, bunların farkında olma ve bu duyguların diğerleriyle iletişimlerinizi ve davranışlarınızı nasıl etkilediğini bilme kapasiteniz, sizin “insan” ilişkilerinizi geliştirecek ve daha tatmin ve başarılı olmanıza destek olacaktır.
Duygusal zeka, duyguların size karşı değil sizin için çalışmasını sağlar.
Duygularınız üzerinde kontrol sahibi olmanın ilk adımı, duyguların kontrolden çıktığı anı fark edebilmektir. Kendinize fiziksel ve ruhsal olarak bu anın nasıl hissettirdiğini sormalı, bu anı yakalamalısınız. Duyguların kendi başına hareket ettiğini fark ettiğinizde sakin kalmaya ve mantıklı düşünmeye çalışmalısınız.
Örneğin duygularınızla hareket ettiğiniz anlarda kalp atışınız hızlanır, elleriniz titrer, yüzünüz kızarır.Zihinsel olarak da odaklanmakta güçlük çekersiniz, gergin hissedersiniz ve kafanızı toplayamazsınız.
Bu durumlarla mücadele etmek için sakin kalmalı, durumu fark etmelisiniz. Yani durumu inkar etmek yerine kabullenmelisiniz
Duygu kontrolünü kaybettiğinizde zaman ve mekandan da koparsınız. Nerede olduğunuzu bir anlığına bilemezsiniz. Bunu önlemek için çevrenizdeki eşyaları fark etmeye çalışmanız ve beş duyunuzu aktif hale getirmeniz oldukça yarar sağlayabilir.
Örneğin o esnada sesli konuşarak zihninizi içine girdiği girdaptan kurtarabilirsiniz. Ya da çevrenize bakıp gördüğünüz şeyleri sesli olarak betimleyebilirsiniz. Kendinize gelebilmek için müzik ya da radyo açabilirsiniz. O anda 5 duyunuzun da aktif olup olmadığını anlamak için bulunduğunuz ortamı tarif etmek de yine odaklanmanıza yardımcı olabilir.
“Şu anda odamdayım. Yerde kırmızı bir kilim var. Duvarda ise mavi bir soyut resim var. Mutfaktan kahve kokusu geliyor. Pencereyi açtığımda ise dışarıdan çiçek kokusu geliyor. Vücut sıcaklığım normal ama ayak uçlarım biraz daha soğuk”.
Bu tür betimlelemelerle zihninizin kaybolmasını önleyebilir, yaşadığınız ana yönelik farkındalığınızı artırabilirsiniz.
5 duyu organınızın yaşadıklarını farketmek ile birlikte durum duygu, düşünce değişimi başlar. (Minfullnes uygulamarıda size duygularınızı farketmeye ve yönetmeye hedef alınmıştır. )
Duygularınızın bol farkındalığına bırakın kendinizi yasamı çok daha keyifli hissedeceksiniz…